Bir papaz cinayeti, Trabzon ve global hesaplar

Nedir bu Trabzon'un çektikleri?Nedir bu vatanını ve milletini gerçekten seven vatan evlatlarının çektikleri?Demek ki bu ülke vatanını, bayrağını, milletini, askerini, dinini seven insanların yargısız infaz edildiği günleri de görecekmiş.Adamlar, mesleği hırsızlık olan Robin Hood'una bile sahip çıkarlar, versiyon versiyon filmlerini, çizgi filmlerini hazırlarlar, kahraman gibi lanse ederler, bir katil olan, tarihte vahşetiyle nam salmış Kazıklı Voyvoda'yı aziz ilan ederler, bizler ise gerçek kahramanlarımızı karalamak için elimizden geleni yaparız. Bu ne nankörlük böyle?   Fatih'i tartışırız, Alparslan'ı tartışırız, Osmanlı'yı, Selçuklu'yu tartışırız, Atatürk'ü tartışırız, şöyle yanlış yaptı, böyle yanlış yaptı diye utanmadan eleştiririz. Maalesef bunu da bilimsellik, çağdaşlık adına yaparız. Adamlar ise hırsızlarını, katillerini kahraman göstermeyi bırak, tarihlerine halel gelmesin diye onların hatalarını tartışmaya bile açmazlar.Bu konuda kendimizden ne kadar utansak azdır.Bu genel değerlendirmeden sonra günümüzde yaşadıklarımıza gelelim.İran meselesi, FBI, CIA, NATO, İsrail üst düzey ziyaretleri, Vatikan'ın Hz Peygamberi karalamak için milyarlarca dolarlık fon tahsis etmesi, karikatür krizi, İslam dünyasına yapılan provokasyonlar ve ardından da Trabzon'da bir papazın öldürülmesi?Bu olaylar hepsi birbirinden ayrı gibi gözükse de birbiriyle oldukça bağlantılı.AB ülkeleri Irak konusunda ABD'ye gerekli desteği göstermedi, ama ABD Irak işgali için gerek içeriden gerek dışarıdan alt yapıyı önceden hazırladığından bu desteğe pek gerek duymadı ve işgali gerçekleştirdi.Ama sırada bir İran var, perde arkasında da Türkiye var. Esasen asıl hedef de Türkiye. Batı dünyasının tam desteğini alması lazım ama bunu başaramadı. Batıda da ABD ve işgal karşıtlığı had safhada. Yapılan anketler bunu doğruluyor.Tam bu sıralarda Londra olayları ve Fransa'da ayaklanmalar başlıyor. Fransa ve İngiltere için bu yeterli oluyor ama AB genelinde yine bir kıpırdanma yok.Danimarka pilot ülke seçiliyor ve Vatikan finanslı karikatürler devreye giriyor. Gaye İslam dünyasını ayaklandırmak ve bu kargaşadan istifade ederek, Batı finansmanlı birtakım terör faaliyetleri estirerek, Batı insanları nezdinde İslam dünyasının tehlikeli olduğunu ispatlamak. Böylece uyuyan ve küllenmiş bir Haçlı ruhunu tekrar canlandırmak. Böylece Ortadoğu'ya son vuruşu yapabilmek.Tabii bunların yapılabilmesi için Türkiye'nin ve Türk milletinin direnci kırılması gerekiyor. Batı bu konuda Çanakkale ve Dumlupınar tecrübeli.Türkiye'de milli direnci en fazla olan ve milli konularda tepkisini anında ortaya koyabilen ilimiz hangisi? Tabii ki Trabzon. Bu daha önceleri TAYAD olaylarına gösterdikleri tepkiyle test edilmişti.Trabzon üzerinde yapacakları bir sindirme hareketinin, Türkiye'nin diğer illerinde oluşabilecek bir ruhu da köreltebileceğini, milletin direncinin kırılabileceğini hesap ettiler. Başı ezersek geri kalan organları da hareketsiz bırakırız diye düşündüler.Tam bu esnada bir papaz cinayeti ortaya çıkıverdi.Olay açıklanan kısmıyla, kiliseye devam eden, annesi Trabzon AKP yöneticilerinden olan, psikolojik sorunlara sahip 16 yaşındaki bir gencin arkadaşlarını götürdüğü halde ilave 400 dolar alamaması.Olayın netleşen kısmı, ifadeler bu. Daha soruşturmalar devam ediyor, ama mütareke basının haberleri ise tam bir yargısız infaz. O zaman ister istemez, "acaba" demek zorunda kalıyoruz.Bu yargısız infazlara bakılırsa, milli ve manevi değerlere sahip olan, vatanını ve bayrağını hakkıyla seven insanlarımızı karalamak hedef olarak belirlendi. Trabzon halkı suçlandı. Neden? Kuvayı milliye ruhuna sahipmiş, tam bağımsızlığı savunuyorlarmış, dindarlarmış, vatanını ve milletini seviyorlarmış.Allah Allah, suçlara bakın. Ne günlere kaldık? Komik ama mütareke basınını okuyun, onlara göre Trabzon halkının suçu buymuş.Keşke bütün Türkiye bu suçu(!) işlese de ülkemiz Atatürk'ün döneminde olduğu gibi borçlara sahip olmasa, bağımsızlığı doya doya yaşasak, hem içeride hem de dışarı da onurlu bir hayatımız olabilse, başbakanlarımızın altından kırmızı halı çekilmese, Türk askeri ihraç malzemesi olarak ifade edilmese, ülkemiz üzerinde azınlıklara bölünme, federasyonlar oluşturma gibi projeler olmasa, insanlarımız çözümü AİHM'de aramasa?Gelelim tekrar cinayete, olayın sebebi şu ya da bu, ama görünen o ki birileri bunu yukarıda bahsettiğimiz global bir senaryo için kullanıyor.Cinayet basit bir para meselesi, ya da bir gazete köşe yazarının ifade ettiği gibi "sübyancılık" sebebiyle olmuş olabilir, ya da birileri, önemle ifade ediyorum global birileri, amacı Türk milletini karalamak olan global birileri bu çocuğun eline bu silahı da vermiş olabilir. Bunlar ya zamanla ortaya çıkar, ya da 11 Eylül gibi sürüncemeye bırakılıp masum insanları yargısız infazlara devam edilebilir.Ama gerçek olan bir şey var ki, İmamın keçisi çalındığı halde imam keçi çaldı diyen mütareke basını bu tür asılsız iftiraları gündem etmeye devam edecektir. Ne de olsa aldıkları paranın hakkını vermeleri gerekiyor. Hak hukuk bildiklerinde değil tabii ki, ya can ve mal korkusundan, ya da bedava avukatlık sevdasından.Ey millet, bütün bu global hesaplara karşı millet olarak yapmamız gereken ise, bu hesapların maksadını iyi kavrayıp oyunlara ve provokasyonlara gelmemektir. Devir uyanık olma devridir.Millet olarak çözümün terörizmde olmadığını zaten biliyoruz ve dünyada bizden daha iyi bilen de yok. Bu konuda sicili bozuk olan ABD'nin ve AB ülkelerinin nasihatlerine ihtiyacımız yok. Teröre destek veren, finanse eden, hatta TV yayıncılığı yapmalarına müsaade eden, milyarlarca inananı olan bir dinin peygamberine  ahlaksız bir şekilde hakaret eden bizler değil, onlar.Onlar bizim asla yapmadığımız, kendilerinin ise sürekli yaptıkları şeylerle bizi hep suçluyorlar. Bu oyuna gelmemeliyiz.Yapılması gereken Türkiye Cumhuriyetinin hukuku çerçevesinde yapılması gereken onurlu mücadeleyi ortaya koymaktır.Gerçek bağımsızlık iktisadi bağımsızlıktan geçer. Bu sebeple bu tür oyunları engellemenin en önemli basamağı milli bir ekonomik modeldir.Görünen o ki, bu model Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli'dir.Prof. Dr. Haydar Baş Bey yıllarca terörizmi değil, karanlığa bir ışık yakmayı çözüm olarak sunmuştur. Millet olarak onun bu onurlu ve hukuki mücadelesini örnek almalıyız.