Ülkemizin en büyük problemi birlik ve beraberliğimizin dejenere olması, en büyük eksikliğimiz de bu birlik ve beraberliği yeniden tesis edecek bir siyasi liderin Atatürk'ün vefatından sonra bugüne kadar çıkmaması.Bu fetret döneminde Atatürk'ün ve onun yanında milli mücadelede yer alan aziz Türk milletinin can vererek, bileğinin hakkıyla kazandığı bütün hakları bir bir kaybettiğini görüyoruz. "Batı'nın üzerimizdeki hesabı Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ile son buldu" düşüncesi son derece yanlış bir yaklaşımdır. Bu menfur hesaplar tarihin her sayfasında yer aldığı gibi, bugün de vardır ve gelecekte de mutlaka olacaktır.Batılılar Atatürk zamanında da bizleri boş bırakmadı, ama Atatürk'ün siyasi dehası ve aynı zamanda milleti kenetleştirmesi, milleti bölmek isteyenlere ise aman vermemesi bütün Batı tandanslı bölme provalarını, tiyatrolarını geri püskürtmüştür.Batı, Türk milletini dışarıdan bölme hedefini başaramayacağını gayet iyi bildiğinden -Çanakkale ve Dumlupınar tecrübeli- yıllarca içimizden birilerini Batıya hayran bıraktırarak, onlara hayal vaat ederek, ülkemizi kendi istedikleri kıvama getirme yolunu tercih etmişlerdir. Proje basittir: bize kendi bindiğimiz dalı kestirmek, kendi kalemize gol attırmak, ülkemizin anahtarını kendi ellerimizle Batı'ya teslim ettirmek.Batılılar ve onların yerli taşeronluğunu yapanlar, tek vücut olmuş bir Türk milletini yoketmeleri mümkün olmadığından azınlıklara bölmeye çalışıyorlar. Lozan ekibinden Rıza Nur'un ifade ettiği gibi "Karıncaları bile ekalliyet(azınlık) yapmak istiyorlar". Birileri içeriden, birileri de dışarıdan bizleri yıkmaya çalışıyor. Bugüne kadar hala yıkamamalarının sebebi Mustafa Kemal Atatürk'ün attığı sağlam temeldir ve Türk milletinin mayasının sağlamlığıdır, ama bu kadar oyuna, bu kadar komploya hiçbir önlem alınmadan, emanet sahibine devredilmeden nasıl dayanılacak?Peki, bu oyunlara dur diyecek, emanete sahip çıkacak, milletimizi bir ve beraber yaparak hakkettiğimiz noktaya bizleri taşıyacak bir lider var mı?Bütün siyasi liderlere bakıyoruz, hepsi tek bir ağızdan IMF, AB ve ABD diyor. Yani dış kaynaklı senaryolara uyum sağlayacaklarını daha iktidara gelmeden ifade ediyorlar. Zaten birçoklarının iktidarlarını da gördük, yaptıkları yapacaklarının teminatıdır ve hiçbirinin bu ülkeyi düze çıkaracak planı ve projesi yoktur.Bir siyasi lider var ki, farkı her noktada belli oluyor: Prof Dr. Haydar Baş Bey, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı; dünyaca ünlü, Nobel'e aday gösterilen Milli Ekonomi Modeli projesinin de sahibi. Bütün siyasi liderlerin dışarıdan proje beklediği, ülkeyi borçla yönetmek gibi kısırdöngü politikalar sunduğu bir dönemde Sayın Baş, "Hayır, çözüm milli projelerdir, bütün problemleri halledecek çözümler Milli Ekonomi Modeli'nde vardır" diye haykırmaktadır. Bakın, birlik ve beraberliğimizi tesis etme konusunda nasıl bir projesi var, Sayın Baş'ın kendi ifadeleriyle aktaralım: "7'sinden 70'ine herkese vatandaşlık maaşı vereceğiz. Bakacaksınız Güneydoğu'da vatandaş artık dağa çıkacak mı? Gelecek benim karşıma göğsünde Türk bayrağı 'hazır ol' vaziyetine geçecek. 'Ben Şanlıurfa'dan, ben Gaziantep'ten, ben Diyarbakır'dan Mehmet oğlu Ahmet emirlerinize hazırım komutanım' diyecek."Sayın Baş, Batılıların oynadığı oyunlarla ilgili de şu uyarı da bulunuyor: "Batılı güçler diyor ki, 'Bu cennet vatan Türklerin elinde olmasın'. Şayet bu tespiti bir itikat halinde kalbimize yerleştirmezsek, hiçbir meseleyi çözmemiz, hiçbir olayı aydınlığa kavuşturmamız mümkün değildir. Şayet bunu göremezsek biz, işte birbirimize düşman oluruz. Sivil askere, millet devlete, devlet millete hasım olur. Onun için Bağımsız Türkiye Partisi diyor ki, gelin 'el ele verelim, bu oyunu bozalım'. Bu oyunu bozmaya var mısınız?"Sayın Baş, çözümün sahibi olarak da, geleceğimiz için bizlere şu teklifte bulunuyor: "Her birimizin partisi olabilir, saygım vardır, hürmetim sonsuzdur. Ama şimdi kendi partilerinize şöyle bir dönün bakın, hangi partinin projesi var, hangi partinin programı var, hangi partimizin iktisadi yönden bir tezi var, söyleyin Allah aşkına. İçinizden bir evlat çıktı tezini dünyaya kabul ettirdi, elini öptürdü. Gelin ben şimdi sizin elinizi dünyaya öptüreyim. Var mısınız? Dünyanın her zengin ülkesini gezdim, incelemelerde bulundum, ticaret yaptım, araştırmalarda bulundum ve gördüm ki dünyada tek bir millet var; o da Türk milleti; tek bir insan var, o da Türk insanı. Başka yok. Peki Hocam neden bu hale geldik? Sahipsizlik, sahipsizlik, sahipsizlik... Bu duruma son vermeye var mısınız? Sahibiniz olarak ben sizinle beraberim, bana vekalet vermeye hazır mısınız?"
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024