Cumhurbaşkanlığı sisteminin ülkeye huzur ve istikrar getireceği, devletin ve yönetimin önünü açacağı yönündeki öngörü ve propagandalar daha şimdiden suya düşmüş durumda. Koalisyonları önleyerek yönetimde istikrarı sağlayacağı hayali kurulan sistem, daha uygulamaya geçmeden korku, endişe ve istikrarsızlık havası pompalamaya başladı bile.
Çünkü iktidarın hiç beklemediği bir sonuç ortaya çıkabilir. İktidar Meclisi ya da Cumhurbaşkanlığını ya da her ikisini birden kaybedebilir.
İktidar cenahına göre yeni sistem, Cumhurbaşkanının da parlamento çoğunluğunun da aynı partiden olması halinde bir siyasi istikrar getirebilir. Buradaki 'aynı parti' kuşkusuz iktidar partisi!
Yani "Biz varsak istikrar var, biz yoksak tufan" havasında bir modeli milletin önüne fitili çekilmiş bir bomba gibi bıraktılar.
Şimdi de yaratmaya çalıştıkları 'sistem canavarından' kendileri de korkar hale geldiler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanı Mehmet Uçum'un ABD'li Bloomberg haber ajansına yaptığı açıklamada, "24 Haziran seçimlerinde Türkiye'deki seçmenin parlamentoda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la işbirliğine girmeyi reddeden bir muhalefeti seçmesi durumunda Türkiye'de seçimlerin tekrarlanabileceğini" ifade etmesi ağızlarındaki baklanın çıkmasına vesile oldu.
Uçum, "Eğer muhalefet parlamentoyu alır ve Erdoğan yeniden seçilirse siyasetçiler vatandaşların 'birbirlerini denetleme ve işbirliği yapmalarını' istediğini anlamalı. Eğer başaramazlarsa parlamento ya da cumhurbaşkanı yeni seçime gitme kararı alabilir" diyor ve ekliyor: "Böyle bir durumun ülkeyi çıkmaza sokacaktır."
İyi de o zamam "Ülkeyi çıkmaza sokacak bir sistemi neden ülkenin başına bela ettiniz?" diye sormazları mı adama.
Bu sistemi siz getirmediniz mi?
İstikrar ve huzur abidesi bir sistem diyerek başbakanlık kavramını sizi devreden çıkarmadınız mı?
Beş yaşındaki çocukların bile idrak ettiği ve konuştuğu bir gerçeği, yani Cumhurbaşkanı ile parlamento çoğunluğunun ayrı partilerden olması halinde, sistemin kilitlenebileceği gerçeğini "Sizin o yüksek aklınız, derin devlet tecrübeniz!" hiç mi idrak etmedi?
Şimdi ise aba altından sopa gösterip, "Ey millet! Parlamentoda da, Cumhurbaşkanlığında da AKP'ye oy verin, yoksa Reis seçimleri iptal eder" diyerek neden korku ve şantaj siyasetine baş vuruyorsunuz?
"Sistemi hele bir değiştirelim, dünyada benzeri olamayan ucube bir rejim getirelim, Cumhurbaşkanı da TBMM çoğunluğu da bizden olursa ne ala, olmazsa, kaos çıkarsa yeni bir seçime gideriz" şeklindeki bir mantık yönetimde istikrarsızlığının zirvesi değil mi?
Daha şimdiden AKP ve MHP'nin TBMM'den ortaklaşa geçirdiği 16 Nisan referandumunda kabul edilen anayasa değişikliğinin parlamenter sistem yerine gelecek başkanlık sisteminin Türkiye'de istikrar sağlayacağı, krizlere sona erdireceği söylemleri fos çıkmış oldu.
Deneme yanılma yöntemi ile devlet mi yönetilir?
Bu topraklardaki bin yıllık devlet geleneğimizi bir çırpıda heba etmek, "Ben yoksam gerisi tufan" anlayışını devlete musallat ettirerek bütün kurum ve kuruluşları perişan etmek, devletin geleceğini düşünmek yerine şahıs çıkarların geleceğini düşünmek, işte böyle acı ve korku dolu bir akıbeti başımıza getiriyor.
Ve bütün bu olaylar olurken, bu seçimin parlamenter sistemi ve kuvvetler ayrılığını lağveden tehlikeli sonuçlara gebe olduğunu ifade eden Prof. Dr.
Haydar Baş'ın şu açıklaması kulaklarımda çınlıyor: "Bizler, temsil ettiğimiz parti olarak milleti kandıran bu oyunda yer almamayı tarihi bir görev kabul ediyoruz ve seçimlere katılmıyoruz."
Daha seçim olmadan krizin ve istikrarsızlığın ayak sesleri geliyor.
Alın "sisteminizi başınıza parçalayın!"
Bu oyunda olmamak ne güzel!