Türkiye hızla bir yerlere sürükleniyor. Danıştay saldırısından sonra bu sürüklenme ivme kazandı ve akıntı, önüne Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni katmış bir halde yokuş aşağıya hızla ilerliyor. Bu tehlikeli akıntının devletimizi nerelere sürükleyeceğini bilenimiz yok ama iyi bir yer olmadığına ve bu akıntıdaki aciz halimizin hep bizden bir şeyleri kopardığına kimsenin şüphesi yok.Maalesef Türkiye, AKP'nin 4 yıla yaklaşan devr-i iktidarında "çatışma"dan başka bir şey görmedi. Dağda teröristle çatışma,köyde çiftçiyle, köylüyle çatışma,şehirde esnafla, memurla, işçiyle çatışma,Başkent'te bürokrasiyle, askerle, Cumhurbaşkanı'yla, üniversitelerle, rektörlerle çatışma,Meclis'te vekillerle çatışma,sokakta vatandaşla çatışma,Danıştay'la, Yargıtay'la,
Anayasa Mahkemesi'yle çatışma,Almanya'da Büyükelçiyle çatışma,işadamıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla çatışma,özetle; devletle, milletle çatışma, çarpışma, kapışma?AKP'li 4 yılımızı en iyi tanımlayan kelime maalesef, çatışma.Türkiye, devletin bütün kurumlarıyla ve milletle çatışma halinde bulunan hükümetlerin acı sonlarını çok ama çok iyi tecrübe etti. Sivil-asker, devlet-millet çatışmasının hiç kimseye faydası olmayacağı ve sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel taşlarına indirilmiş birer balyoz olduğunu iyi idrak etmeliyiz.Başbakan Erdoğan'ın başı çektiği bu çatışma kültürünün Türkiye üzerinde hesapları olan karanlık güçleri ziyadesiyle memnun ettiğini belirtmeliyiz. Danıştay saldırısındaki karanlık noktalar ve bu karanlık noktalar üzerinden nemalanmak isteyen yerli işbirlikçilerinin amaçlarına ulaşabilmek için türlü yollara başvurdukları bir ortamda, Emniyet Müdürlüğü'nün geçtiğimiz günlerde Ankara'da gerçekleştirdiği operasyonda kamuoyuna "Atabeyler" grubu olarak lanse edilen grup üzerinden yürütülen kampanyanın hedefinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin yer aldığını görmek durumundayız.Bu operasyonda "devlet düzenini değiştirmek" maksadıyla çete oluşturanlardan üçünün asker olmaları, bir anda operasyonun mecrasında önemli bir sapmaya- saptırılmaya meydan verdi.Ve operasyonun yapıldığı gece, Türkiye'de birçok medya kuruluşuna "sarı zarf" içinde önemli bilgiler ulaştırıldı. Bu sarı zarflarda; "Atabeyler çetesinin" Başbakan Erdoğan'a, ABD'de 'onu delikten süpürmeyin, kullanın' diye yalvaran danışmanı Cüneyd Zapsu'ya ve Abdülkadir Aksu'nun oğluna suikast yapacaklarına dair bilgiler ve Başbakan Erdoğan'ın evinin krokisi bulunuyordu. Ertesi gün, kendilerine sarı zarf gönderilen gazeteler bu bilgileri manşetlerinden duyururken, Emniyet bir açıklama yapmak zorunda kaldı ve sarı zarflardaki bu bilgilerin gerçeği yansıtmadığını duyurdu.Emniyet'in bu yalanlaması ortada çok ciddi bir "gizli çetenin" olduğunu ve bu çetenin Emniyet ve hükümet dahil birçok önemli kurumu kullandığını, istismar ettiğini gözler önüne serdi. Çünkü yollanan sarı zarflardan Emniyet de habersizdi ve kimbilir belki de, Emniyet'e böyle bir çetenin varlığı bir sarı zarfla ihbar edilmişti!Gariplikler bununla da bitmiyor.Olayın üzerinden tam 4 gün geçtikten sonra ancak açıklama yapabilen Genelkurmay Başkanlığı, içinde askerlerin bulunduğu böyle bir gruba yönelik bir operasyonda Emniyet'in kendisini bilgilendirmemesinden duyduğu rahatsızlığı belirterek şöyle diyordu: "30 Mayıs 2006 günü geç saatlerde bazı TSK mensuplarının Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerince göz altına alınarak Terörle Mücadele Merkezi'nde sorgulanmaları ile başlayan soruşturmaya ilişkin konulardan, 31 Mayıs 2006 tarihli basın organlarında yer alan haberler üzerine bilgi sahibi olunmuştur."Emniyet, bu operasyonu düzenledikten sonra Genelkurmay'ı bilgilendirme gereği duymuyor, Genelkurmay ise bu şekilde pasifize edilmesinden duyduğu rahatsızlığı ancak 4 gün sonra açıklayabiliyor!Gerçekten vahim ve bir o kadar da şaşırtıcı bir manzara!Birileri sarı zarflarla Türkiye'nin birliğine, bütünlüğüne, ahengine yönelik dinamitleri servis ediyor, birileri de çatışmacı kültürüyle bu bölücü-yıkıcı serviste başgarsonluk görevini yürütüyor!