Bir ülkede terör, gasp, cinayet, tecavüz, kapkaç... gibi toplumu bezdiren, güvenliği zedeleyen vakalar artıyorsa, bu durum, alınan önlemlerin yetersizliğini, cezaların caydırıcı olmamasını ve daha da önemlisi birilerinin bu suçluları bilerek ya da bilmeyerek cesaretlendirdiğini ortaya koyar.Bu genel tespitten sonra, PKK terörü üzerinde yoğunlaşalım.Son birkaç günde sanki birileri düğmeye basmış gibi, PKK ve Abdullah Öcalan yanlıları ortalığı karıştırdı. Bursa Gemlik'te, İstanbul Gaziosmanpaşa, Beyoğlu, Küçükçekmece, Bağcılar, Esenler, Kadıköy semtlerinde bir çok provokatif gösteriler yapıldı.İzinsiz yürüyüşler, Abdullah Öcalan posterleri açmalar, polislere, araçlara, işyerlerine molotof kokteylli saldırılar, barikat kurmalar, taşlı sopalı saldırılar, çöp konteynırlarını ateşe vermeler, PKK bayrağı açmalar, Türk Bayrağına yapılan saygısızlıklar... Kısaca, sokaklar savaş alanına döndü.AKP'li yetkililerse, stratejik müttefik oldukları ABD'nin "Bizans Oyunu" taktiklerini uygulamaya devam ediyorlar.Önce Başbakan Erdoğan, akabinde TBMM Meclis Başkanı Bülent Arınç, "Kürt sorunu" açıklamalarıyla PKK terörünün siyasal bir zemine kaymasının önünü açarken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise "Bunların hepsi provokasyondur. Teröre asla müsamaha yok, kesinlikle yok. Bu, acizliğin ifadesidir. Ne gerekiyorsa, terörle mücadele için bunların hepsi seferber edilecektir, yapılacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın" gibi kamuoyunun gazını alıcı açıklamalar yapıyor.İktidar, bir taraftan TSK'nın, azan PKK terörünü bastırmak için istediği yetki ve de özel birlik talebini reddederken, diğer taraftan da özel birliklerin terörle mücadeledeki başarısını methediyor.Bu arada, bu tiyatro oynanırken cesaret bulan, AB ve ABD'yi de arkasına almış olan Öcalan yanlıları da siyasal zemine kazık çakmakla meşgul.Kurulacak partinin başkanı, yardımcıları, stratejisi belirleniyor.Bu provokatif gösterilerin AB müzakerelerinin başlangıç tarihi olan 3 Ekim'den önce olması da bir tesadüf değil.Gösterilerde dikkatimizi çeken husus, PKK yandaşlarının olayı bir halk hareketiymiş izlenimi vermeye çabaları.Olayı terör platformundan insan hakkı platformuna çekerek AB müzakere sürecinde Türkiye üzerinde baskı kurabilmek. Hazır AB'ye her şeyiyle teslim olmuş olan bir hükümet varken bu fırsatı kaçırmayalım diyorlar.17 Aralık zirvesine damga vuran önemli bir mevzuyu hatırlatmak isterim: "Eğer insan hakları ihlal edilirse AB müzakereleri askıya alınacaktır".Zannetmeyin ki buradaki insan hakları gerçekten mağdur olan insanlar için. Adam kendi iç problemlerini çözemediği, gençlerine iş bulamadığı halde sana mı bakacak, senin haklarını mı gözetecek? Tabii ki, hayır.Batı ülkeleri, yıllarca düşmanlık beslediği, ne zaman Haçlı seferi yapsa hep karşısına dikilen, Sevr ile yok etmek istediği halde bir anda toparlanıp kendilerini geriye püskürten Türk milletinin hiç hakkına hukukuna sahip çıkmayı düşünür mü? Buna hiç mantığın kabul ediyor mu? Ediyorsa lütfen biraz tarih kitabı oku.Burada kastettikleri ülkemizi bölme gayesi güden PKK terörü yandaşlarının, sözde Ermeni soykırımı, Pontus projesi destekçilerinin hakları.Dün işgal ederek elde edemediklerini bugün AB sopasıyla halletmeye çalışıyor.Maalesef Hükümetimiz de bu icraat ve söylemleriyle oynanan Bizans oyunlarının dümen suyuna gidiyor.Eğer sen PKK terörünün arkasında her türlü desteği sağlayan AB ve ABD'yi kendine ideal olarak belirlersen, 40 bin insanımızı katleden bir teröristbaşına sırf Batılı dostlar(!) istiyor diye gereken cezayı vermezsen, PKK terörüne "Kürt sorunu" deyip masum bir halk tabanına yaymaya çalışırsan, silahlı mücadeleye gerek yok diyenleri dinleyip TSK'nın taleplerini reddedersen, yangına körükle gitmiş olursun.Bunun neticesinde, siyasal zemin sağlayan terör, kuzu postuna bürünerek, dün silahla elde etmeye çalıştıklarının aynısını, hatta fazlasını masabaşında almaya başlar ve olaydan haberi olmayan masum halk kitlelerini peşine takar. Bunun nihai sonucu bu aziz milletin paramparça olmasıdır, Sevr'dir, Şark projesidir.Siyasilerimizin acilen ayıkması ve de bu yangın daha büyümeden gereken caydırıcı önlemleri alması gerekmektedir.Unutmamaları gereken bir mevzu var: "zannetmesinler ki bu yangından kendilerini kurtaracaklar. Kurunun yanında yaş da yanar".Bu yangından kurtuluşun tek bir yolu var: "Bir ve beraber olmak, kenetleşmek".Lütfen her fırsatta birlik mesajı veren Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak verelim:"Doğusuyla batısıyla, güneyiyle kuzeyiyle biz, tek vücut, tek yürek, tek bilek, bir milletiz" "Bizim adımız Müslüman Türk milletidir. Örfümüz birdir, adetimiz birdir, geleneğimiz birdir, siyasetimiz birdir, kültürümüz birdir, dinimiz birdir, dilimiz birdir. Ama içimizde boylardan ayrı ayrı dilde konuşanlar var. O bizim zenginliğimizden kaynaklanan bir görüntüdür. Hiç de bir mahsuru yoktur.Çanakkale Savaşındaki şehitlerimize baktığımız zaman, bütün bu bahsettiğimiz boyların Ehl-i Sâlib'e karşı omuz omuza mücadele ettiklerini ve gerektiğinde koyun koyuna can verdiklerini görüyoruz".İşte ilacımız bu bakış açısı ve buna uygun milli bir siyaset.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024