Çok değil, daha altı gün önce yazdığımız bir yazıda, Fransa ve Hollanda'da Avrupa Anayasası'nın referandumla reddedilmesinin ardından, küresel güçlerin Türkiye'nin yönünü tamamen Amerika'ya çevireceğini belirtmiştik.Ve şu görüşlere yer vermiştik:"AB Anayasası oylamaları, Ankara'da her an bir 'rota değişikliği' meydana getirebilir. Bu proje, Amerika-Avrupa ortak projesidir. Amerika ve AB kardeşler, yıllardan beri üye olacağı hayali ile kandırarak kökten yıkacak tavizler kopardıkları/ve koparacakları bir yolun sonuna doğru ABD'nin eyaleti olma şeklindeki bir pâye ile Türkiye'yi onurlandıracaklardır.Türkiye bundan sonra 'Amerika'nın vazgeçilmez mandası' olma şeklinde bir yeni siyasi çizgide hareket edecek" (Y. Mesaj, 6 Haziran 2005).Bu görüşlerde ne kadar haklı olduğumuzu, bir kaç günden beri meydana gelen yoğun olaylar zinciri ortaya çıkardı.Başbakan Erdoğan koşar adım ABD'ye gitti. Bu yeni ABD çizgisinin detaylarını konuştu. Gerekli talimatları aldı.Hemen ardından ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert Zoellick, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün de katıldığı bir konferansta "Türkiye artık yönünü tamamen AB'ye dönmeli" diye konuştu.Zoellick'in şu ifadeleri de çok önemli: "Türkiye AB'nin ötesine bakmalı ve küresel bir tutum belirlemeli."Avrupa Anayasası'nın reddedilmesi sonrası Türkiye'ye biçilen rol, tam anlamıyla "Avrupa'nın yanısıra Amerika'ya da tam köle olma" politikasıdır.Buna çift kutuplu kölelik de diyebiliriz!Zaten Zoellick'in "Türkiye, küresel tutum belirlemeli" sözlerinden anlaşılması gereken de "çift kutuplu küresel köleliktir!"Türkiye ise bu yeni role çoktan razı bir psikoloji ile hareket etmektedir.Oysa bu gelişmeler Türkiye için tarih boyunca karşılaştığı en önemli kırılma noktası olarak değerlendirilmeli ve şu analizler yapılmalıydı:1- Türkiye bugüne kadar AB'ye girmek uğruna pek çok yasal düzenlemeler yaparak, kendi vatandaşlarının çıkarı yerine AB vatandaşlarının çıkarını ön plana çıkarmıştır.2- Bu süreçte, Gümrük Birliği gib ekonomimizi mahveden ticari anlaşmalara, Helsinki Zirvesi gibi ülkeyi parselasyonlara bölmeyi amaçlayan zirvelere onay verilmiştir. Kıbrıs gibi bir vatan parçası gözden çıkarılmış, azınlık kavramı genişletilmiş, Hristiyan cemaate Lozan'ın hilafına olağanüstü haklar verilmiştir.3- Bütün tavizlere rağmen Türkiye'nin AB'ye alınmayacağı, bilhassa Fransa ve Hollanda referandumları sonucu daha da netleşmiştir.4- Türkiye'nin kanını vampir gibi emen AB, bu şok dalgalardan Türkiye'nin beyni dumura uğramış yöneticileri uyanmasın diye anında Amerika'yı devreye soktu. Zaten oyunu birlikte tezgahlayan AB-ABD ikilisi Türkiye'yi tam anlamıyla kumpasa aldı.5- Türkiye bütün bu olup bitenler karşısında kendine gelip, yeni bir yol haritası çizmesi gerekirken "köleliğe devam" politikasına yöneldi.Bu ülkenin insanını da, emeğini de, kaynaklarını da, geleceğini de heba edenlere yazıklar olsun.Not: Yazarımızın dünkü yazısında "Bu paralarla beslenen" diye başlayan paragrafın sonunda şu cümle eksik çıkmıştır:"Bazı İslamcı medya gruplarının tam da bu ortamda sözümona AB'nin ve ABD'nin özgürlükçü ortamını iki de bir alkışlayan yayınlar yapmaları da kafaları karıştırmaktadır."Düzeltir, yazarımızdan ve okurlarımızdan özür dileriz.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012