Cumhur, Cumhuriyet ve TSK

Darbelere meşruiyet kazandırdığı iddia edilen TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi değişiyor. TSK’nın görevi yeniden tanımlanacak ‘Cumhuriyeti koruma ve kollama’ ifadesi kanundan çıkarılacak. Maddeye ‘dış tehdit’ ve ‘vatanı savunma ve koruma’ ilkeleri eklenecek.
***
Bunu okuyunca insanın aklına bin türlü soru geliyor tabi!
35.maddenin kazandırdığı nasıl bir darbe meşruiyetidir ki hayatta olsalar 1960 darbesini yapanların bile yargılanmasının önüne geçmekten acizdir?!
Artık korunacak ve kollanacak bir Cumhuriyet kalmamış mıdır ki ya da yeni çıkacak Anayasa ile kalmamış olacak mıdır ki bu ifadeler kanundan çıkartılıyor?!
Ya da cumhurun son on yılda gösterdiği büyük ittihat ile birlikte geçirdiği terakki dikkate alınarak, Cumhuriyet’in korumasını bizzat cumhur yapsın gayrısı elleşmesin mi denmek isteniyor?!
Yeni eklenecek olan “Dış tehdit” ve “Vatanı savunma ve koruma” ilkeleri ile TSK’nın iç tehditlere müdahalesi önlenmek mi isteniyor?!
Ya da içeriden gelecek hiçbir tehdit kalmamış mıdır ki acaba?!
Yahut da Askerin içeriden gelebilecek tehditlere müdahale edecek hali, mecali ve dahi hayali kalmadığı için abesle iştigal etmiş olmamak maksadıyla mı bu şekilde bir düzenleme düşünüldü?!  
Son yıllarda başta Irak, Afganistan ve Libya olmak üzere cümle Arap Dayağı projelerinde yaptıklarımıza ve hizmet ettiğimiz yerlere bakınca aslında İç Hizmet Kanunu’nun isminin de değiştirilerek, iktidarla birlikte geldiği noktaya ve ruhuna cuk diye uysun ve otursun istiyorsak, Dış Hezimet Kanunu haline getirilmesi daha uygun olmaz mıydı?!
TSK’nın görevi yeniden tanımlanırken özellikle yapılan dış hizmetlerde tereddütlere ve soru işaretlerine sebebiyet veren “Mehmetçik” tabirinin artık kullanılmaması illa bir lakap takılacaksa bunun “Conicik” olması hususu da düşünülse olmaz mı acaba?!
Milyonda bir de olsa ileride gerçekleşmesi muhtemel çuvallama ihtimallerine binaen sık sık “Çuval” vurgusu, daha da önemlisi milyarda bir de olsa akıllarının ücra bir kıyısına vurma ihtimali bulunan eski hastalık dalgalarının dalgakıranı olmak üzere her iki maddede bir “Has-Dal” vurgusu yapılması kesinlikle unutulmamalıdır diye düşünüyorum âcizane!

NERDE HABER - ORDA YORUM
Kral Muhammed’in oğlu Hasan’ın katıldığı her resmi törende devlet erkanına el öptürdüğü ve bu sebeple tepki aldığı Fas’ta, Türkiye’deki iktidar partisi ile aynı ismi taşıyan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçimden büyük bir zaferle ayrılıp hükümet olmasının ardından krallık rejimi de sallanmaya başladı.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nden sonra öpmek zorunda kalacakları yerleri düşününce acıyorum doğrusu Faslı devlet erkanına!!!
***
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, polislerin kullandığı ‘Bilinen Bayan’ teriminin resmi açıklamasını yaptı: Tabir, teşhircilik yaparak trafik güvenliğini tehlikeye düşüren bayanlar için kullanılmaktadır...
Bu durumda “Bilinen Siyasetçi” terimi ne için kullanılır acaba?!
***
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2B alanlarının satışından elde edilecek gelirlerin, Türkiye’de afet riskinin azaltılması, orman köylülerinin desteklenmesi, orman alanlarının güçlendirilmesi ya da yeni orman alanlarının yapılmasında kullanılacağını söyledi.

Tabi tabi! Eğitime Katkı Paylarının tamamını da çocuklarımızın daha iyi bir eğitim alması için kullandınız ya zaten!!
***
Dünya fındığının yüzde 75’ini karşılayan Türkiye’de Karadenizli vatandaşlara tuhaf bir öneri geldi: “Fındığı kesip yerine kivi dikin”
Karadenizli vatandaşlar kendi içlerinden çıkan gerçek değerleri çok çabuk harcadığı için, “Biz bunlara fındığı da harcatırız” diye düşünmüşlerdir!
***
CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e, “Öğretmenevi Yönetim Kurulu tirajı yüksek gazeteler alıyorsa Sözcü gazetesi neden alınmamaktadır?” diye sordu.
CHP düzgün muhalefet yapıp iktidara yeri geldiğinde tokat atmayı bilseydi Sözcü Gazetesi’nden daha önemli memleket meseleleri olduğunu anlardı!!!