Balyoz ve Ergenekon davalarından hükümetin resmi olarak açıkladığı üzere "yargıya kumpas kurulduğu" için dönüldüğünü biliyoruz. Hükümet, cemaatin karıştırdığı haltlara göz yumarak ya da çanak tutarak birlikte yürüdükleri "devletin temel kurumlarını imha yolundan" vazgeçtiklerini göstermeye çalışıyor.Gerçi 'imha edilecek' kurum kalmadığından mıdır, maksat hasıl olduğundan mıdır bilemeyiz ama kumpas denilen o lanet kavram bütün hışmıyla devletin tepesinde dolaşmaya devam ediyor ve hükümet seyrediyor.Şimdi de yıllarca Türk ordusunun başında felaket bulutu gibi duran Kozmik Oda soruşturması takipsizlikle sonuçlandı.Tam 6 yıl sonra!Bülent Arınç'ın "bana suikast yapacaklar" diye bas bağırdığı, subayların cebinden çıkan krokinin arızalanan bilgisayarı tamir edecek olan bilgisayar tamircisinin dükkânının adresi olduğu anlaşıldı. "Suikastçı!" diye suçlanan subayın bu krokiyi oğluna vermek için çizdiği anlaşıldı.6 yıl sonra! "Oğlum al şu krokide çizdiğim adrese git, bilgisayarı ver, selamımı söyle tamir etsin" diyerek çizdiği kroki yandaş basın tarafından "Arınç'a suikast kuracaklardı, Arınç'ın adresinin olduğu kroki yakalandı" diye manşetlere taşındı.Gerçek ortaya çıktı, 6 yıl sonra.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı delilleri değerlendirerek "takipsizlik" kararı verdi.Bu kroki üzerine Genelkurmayın en mahrem yer olan Kozmik Oda'ya girildi, 25 gün arama yapıldı. Çok gizli belgeler elden geçirildi. Türk ordusunun yönetim kadrosu kozmik odasını koruyamayan bir ordu durumuna düştü.Şimdi hiçbir şey olmamış gibi bu yalanı 'ortaya atanlar' bir pardon daha sallayarak yollarına devam edecekler.Ortada yine bir kumpas var ama bu defa kumpasın geldiği yer 'Arın'mamış olanlar olduğu için açıklanmayacak.Bu ülkede vekillerin, savcıların, parti genel başkanlarının en mahrem görüntüleri ortalığa saçıldı ama bu kumpasları kimin kurduğunu, bu kasetleri kimin çektirdiğini öğrenemedik.Bize sadece ittifaktan ayrılan 'hasım güçlerin' kurduğu kumpaslar anlatıldı.'Yakın güçlerin' kumpasları halen gizli!Bunları da belki ittifaktan ayrılmalar olunca öğreneceğiz.İşte Kabataş yalanı...Ben hayatımda "meydana gelmediği" bu kadar kesin kayıtlarla ortada olan başka bir hadise görmedim. Kadın, gemiden iniyor, bebek arabasıyla yolda yürüyor, yanından geçen kalabalık ona tek kelime söylemeden geçip gidiyor, ama başta dönemin başbakanı olmak üzere bütün yandaş medya Türk milletini salak yerine koyarak "görmüyor musunuz, kızın elinde doktor raporu, o kalabalık ona saldırdı" diyerek haber üstüne haber yapıyor.Olmayan bir olayı oldu gibi göstermek kitleleri galeyana getirmek bir kumpas değil mi?17-25 Aralık operasyonlarında yakalanan trilyonlarca paranın yardım amacıyla toplanan paralar olduğu, "evi sıfırla talimatının" montaj olduğuna bizi inandırmaları da bir kumpas değil mi?Olmayan bir olaya inandırılmak istenmemiz de, olan bir olayı inkâr etmemizin istenmesi de kumpasların içinde boğulduğumuzun göstergesi değil mi?Sürekli olarak milletin neye inanıp neye inanmaması gerektiğini planlayın ve bu konudaki 'sosyal ve siyasi kumpasları' kuranlar önce kendileri 'Arın'malı ki biz de onlara inanalım.