Okuyucularım, bu sütunlarda, bir televizyon, bir gazete ve birkaç dergi kanalıyla 1400 senelik İslâm Târihi'nde ve tatbikatında görülmemiş bir Dinlerarası diyalog ve hoşgörü havası yaratılmasına karşı çıktığımı hatırlarlar. Çünkü bu iddialar yersizdi, İslâm'ın ruhuna ve gerçeklere aykırıydı ve toplumumuzun manevi yapısı için zararlı idi.
Dinlerarası Diyalog'un bir ara İslâm'ı kimselere bırakmayan bir dini cemaat tarafından yayılıp, canlandırılması ve bu yapılırken, insanımızın maneviyatının rencide edilmesinin yersizliğine de temas etmiştim. Bunların İbrahimi dinler diye güya Kur'ani bir mefhummuş gibi, Papalık tarafından ileri sürülen iddianın Kur'an tarafından bizzat yalanlandığını belirtmiştim. Nitekim Âli İmrân Sûresi'nin 65. ayetinde, daha o zaman, 1450 sene önce de aynı yutturmacaya sapan Ehli kitabın, Ey Ehli kitab! Niçin İbrahim hakkında münakaşa ediyorsunuz? Tevrat ve İncil ondan sonra indirildi, bunu da mı düşünmüyorsunuz? İbrahim Yahudi de değildi, Hıristiyan da değildi diye susturulduğunu da yazmıştım. Öyle ya Hazreti İbrahim'den Hıristiyanlığa ne, Yahudiler'e ne? Prof. Yümni Sezen, Dinlerarası Diyalog İhaneti ismiyle yayımladığı eserinde bu meseleyi, her yönüyle ve metodik olarak, kaynaklarını ve vesikalarını da ortaya koyarak ilmin ışığıyla bir daha ve bu sefer itiraza mahal bırakmayacak şekilde aydınlatırken bu âyetlere de parmak basmıştır.Prof. Sezen, diyalog mefhumundan başlayıp, Mukayeseli Dinler Tarihi disiplininden de istifade ederek örce Hıristiyanlığın ne olduğu ve sonra Dinlerarası Diyalog mefhumunun, Papalık tarafından nasıl kendisine taze kan temini için bulunan bir reçeteden başka bir şey olmadığı, kaç senede planlandığı ve halen hangi organizasyonlara malik bulunduğu ve Misyonerliğe yardımla görevlendirildiği konularına eğilmiş ve bunların itiraz edilemez vesikalarını ortaya koymuştur.Misyonerlik tuzağıPROF. Sezen bir başka bölümde İslâm'ın manâsını Kur'ani zeminde ele almış ve bu açıklamanın ışığında diyalogcuların iddialarını da süzgeçten geçirerek temelsizliğini ortaya koymuştur. Aslında diyalog meselesinde karar verebilmek için âlim olmaya gerek yoktur. Dağdaki çoban bile Allah'ın ona verdiği ferasetle bu iddiayı elinin tersiyle itiverir. Ama, Papalığın, hepsi yüksek tahsil yapmış ve konularında uzmanlaşmış Kilise Babalarına hazırlattığı, plan, program, taktik ve mefhumlarla örülü bir misyonerlik tuzağı olduğu için etraflıca cevap veren böyle bir kaynak esere gerek vardı ki bir boşluğu doldursun. Bu eser yazarı için vesile-i rahmet ve şefaattir...Diyalog mefhumu cemaatçilik taassubunun ilânihaye muhafaza edemeyeceği bir dalalet nevidir. Bu yoldan İslâm'a hizmet etmek iddiasındakiler, bu yoldan İslâm'ın izzetine, şerefine ve tek temeli olan Tevhid akidesine verdikleri zararları düşünerek ürpermelidirler. Çünkü bu zararlara hiçbir menfaat bedel olamaz. Böyle bir inanç, genelev işleterek kazandığı parayla cami yaptırmaya kalkanın halinden daha beterdir.İslam son dindir. Ekmel dindir. Kitabı korunmuş tek dindir. Medeniyet, ahlâk ve ilim dinidir. İnsanlık idealinin zirvesidir. Onu Müslümanlar'ın bu günkü haliyle kıyas etmemek gerektir. Mazisiyle ve bir de onu bekleyen parlak geleceğiyle değerlendirmelidir. Zaten tek bir din vardır. O da İslâm'dır. O İslâm ki, kimseyi zorlamamış, tenezzül etmemiş, batıl inançlara da hayat hakkı tanımıştır. Bizim kimsenin inancına karışmak niyetimiz olamaz ve olmamıştır da. Ama kimse de üstü perdeli şekilde Diyalog Maskesi takarak Amentülerimiz aynıdır fahiş safsatasıyla, inancımızı içten çürütmeye kalkmasın, çünkü başaramaz. Üstelik geri teper. İçimizde kendilerini papalık misyonunun parçası bilenler varsa onlar da derhal bu fahiş hatadan rücu etsinler. İnsanlığın Tâcı'nın, Peygamberler Peygamberinin çağrısı ve İslâm'ın müjdesine koştuğunuz cumanız mübarek olsun aziz okuyucularım. Ergun Göze / Tercüman
Dinlerarası Diyalog'un bir ara İslâm'ı kimselere bırakmayan bir dini cemaat tarafından yayılıp, canlandırılması ve bu yapılırken, insanımızın maneviyatının rencide edilmesinin yersizliğine de temas etmiştim. Bunların İbrahimi dinler diye güya Kur'ani bir mefhummuş gibi, Papalık tarafından ileri sürülen iddianın Kur'an tarafından bizzat yalanlandığını belirtmiştim. Nitekim Âli İmrân Sûresi'nin 65. ayetinde, daha o zaman, 1450 sene önce de aynı yutturmacaya sapan Ehli kitabın, Ey Ehli kitab! Niçin İbrahim hakkında münakaşa ediyorsunuz? Tevrat ve İncil ondan sonra indirildi, bunu da mı düşünmüyorsunuz? İbrahim Yahudi de değildi, Hıristiyan da değildi diye susturulduğunu da yazmıştım. Öyle ya Hazreti İbrahim'den Hıristiyanlığa ne, Yahudiler'e ne? Prof. Yümni Sezen, Dinlerarası Diyalog İhaneti ismiyle yayımladığı eserinde bu meseleyi, her yönüyle ve metodik olarak, kaynaklarını ve vesikalarını da ortaya koyarak ilmin ışığıyla bir daha ve bu sefer itiraza mahal bırakmayacak şekilde aydınlatırken bu âyetlere de parmak basmıştır.Prof. Sezen, diyalog mefhumundan başlayıp, Mukayeseli Dinler Tarihi disiplininden de istifade ederek örce Hıristiyanlığın ne olduğu ve sonra Dinlerarası Diyalog mefhumunun, Papalık tarafından nasıl kendisine taze kan temini için bulunan bir reçeteden başka bir şey olmadığı, kaç senede planlandığı ve halen hangi organizasyonlara malik bulunduğu ve Misyonerliğe yardımla görevlendirildiği konularına eğilmiş ve bunların itiraz edilemez vesikalarını ortaya koymuştur.Misyonerlik tuzağıPROF. Sezen bir başka bölümde İslâm'ın manâsını Kur'ani zeminde ele almış ve bu açıklamanın ışığında diyalogcuların iddialarını da süzgeçten geçirerek temelsizliğini ortaya koymuştur. Aslında diyalog meselesinde karar verebilmek için âlim olmaya gerek yoktur. Dağdaki çoban bile Allah'ın ona verdiği ferasetle bu iddiayı elinin tersiyle itiverir. Ama, Papalığın, hepsi yüksek tahsil yapmış ve konularında uzmanlaşmış Kilise Babalarına hazırlattığı, plan, program, taktik ve mefhumlarla örülü bir misyonerlik tuzağı olduğu için etraflıca cevap veren böyle bir kaynak esere gerek vardı ki bir boşluğu doldursun. Bu eser yazarı için vesile-i rahmet ve şefaattir...Diyalog mefhumu cemaatçilik taassubunun ilânihaye muhafaza edemeyeceği bir dalalet nevidir. Bu yoldan İslâm'a hizmet etmek iddiasındakiler, bu yoldan İslâm'ın izzetine, şerefine ve tek temeli olan Tevhid akidesine verdikleri zararları düşünerek ürpermelidirler. Çünkü bu zararlara hiçbir menfaat bedel olamaz. Böyle bir inanç, genelev işleterek kazandığı parayla cami yaptırmaya kalkanın halinden daha beterdir.İslam son dindir. Ekmel dindir. Kitabı korunmuş tek dindir. Medeniyet, ahlâk ve ilim dinidir. İnsanlık idealinin zirvesidir. Onu Müslümanlar'ın bu günkü haliyle kıyas etmemek gerektir. Mazisiyle ve bir de onu bekleyen parlak geleceğiyle değerlendirmelidir. Zaten tek bir din vardır. O da İslâm'dır. O İslâm ki, kimseyi zorlamamış, tenezzül etmemiş, batıl inançlara da hayat hakkı tanımıştır. Bizim kimsenin inancına karışmak niyetimiz olamaz ve olmamıştır da. Ama kimse de üstü perdeli şekilde Diyalog Maskesi takarak Amentülerimiz aynıdır fahiş safsatasıyla, inancımızı içten çürütmeye kalkmasın, çünkü başaramaz. Üstelik geri teper. İçimizde kendilerini papalık misyonunun parçası bilenler varsa onlar da derhal bu fahiş hatadan rücu etsinler. İnsanlığın Tâcı'nın, Peygamberler Peygamberinin çağrısı ve İslâm'ın müjdesine koştuğunuz cumanız mübarek olsun aziz okuyucularım. Ergun Göze / Tercüman