Bin yıldan beri kök saldığımız Anadolu toprakları üzerinde gerçekleştirilen en kapsamlı ve en sinsi küresel misyonerlik çalışması, dinler arası diyalog faaliyetleri ile gerçekleştirilmiştir. Bu faaliyetler Türkiye'de, bugün yoğun devlet operasyonlarına maruz kalan cemaatin, Vatikan'dan aldığı 'misyonu' üstelenmesi ile başladı.
Cemaatin üstelendiği diyalog çalışmaları ABD'den, AB'ye küresel bir misyoner ağı halini alarak Türkiye'yi kuşatacaktı.
AB liderleri 2003 Aralık'ında Brüksel'de düzenledikleri bir toplantıda "dinler arası diyalogun güçlendirilerek devam etmesi" çağrısında bulundu. Zirve nihai bildirisinde yer alan 'inançlararası diyalog' bölümünde, farklı dinlerin ve felsefi cemaatlerin Avrupa ve komşularında barış ve toplumsal uyumun unsuru olabileceklerine işaret edildi.
AB liderleri konunun önemine binaen farklı dini grup ve cemaatlerle sürekli ve şeffaf bir diyalogun kurulması kararını alacak sonuç bildirisinde gittikçe artan Yahudi karşıtlığından duyulan kaygıya da yer verecek ve cemaatin misyonuna destek çıkacaktı.
Bir diğer destekçi de İsrail'di.
İsrail'in diyalog faaliyetlerine verdiği önemli desteklerden biri de, 2006 yılının en karanlık günleri arasında yer alan, İsrail'in Filistinli bakan ve milletvekillerini kaçırıp hapse tıktığı haziran ayının son günlerinde gerçekleşmişti.
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde 'The Glocal Forum' tarafından düzenlenen 5. Glokalizasyon Konferansı'nda ana tema "Medeniyetler Buluşması ve Dinlerarası Diyalog" konusu olmuştur.
Bu toplantıyı Ankara Büyükşehir Belediyesi ile düzenleyen Glocal Forum Yönetim Kurulu Başkanı David Kimche, İsrail Gizli Servisi MOSSAD'ın ikinci başkanlığına kadar yükselmiş bir üst düzey istihbarat elemanıdır.
Dünyaca çok ünlü bir MOSSAD ajanının yanı sıra Glocal Forum Başkanı Uri Safir de, MOSSAD'ın önemli adamlarından biri olarak bilinmektedir.
İsrail, Ortadoğu'da Müslümanları acımasızca katlettiği günlerde, Ankara'ya en önemli MOSSAD ajanlarından bir demet göndererek "diyalog" denilen, Türk'ü ve İslam'ı imha projesine şirin bir katkıda bulunuyordu.
Böylece bir diyalog toplantısının MOSSAD gölgesinde gerçekleştirildiği böylece kayıtlara girmiş oluyordu.
Bu konuda son çıkan kitabım olan Maskeler Düştü'de yüzlerce örnek bulmak mümkün.
Burada asıl mesele şudur:
17 yıl önce Prof. Dr.
Haydar Baş'ın Erdoğan'la buluşmasında altını çizerek 'bunlara dikkat edin' diye yaptığı uyarı maalesef dikkate alınmadı. Uyarıda bulunulan yapılanma o tarihte böylesine büyük boyutta devlete henüz çöreklenmemişti üstelik.
Ama burada asıl altını çizmek istediğimiz konu şu:
Cemaat denilen "diyalogcu" yapılanma, bugün devletin altını oyan bir yasa dışı organizasyon olarak takibata uğruyorsa da daha vahim yönü "dinin altını oyan" bir küresel misyonerlik şebekesinin parçası olduğu gerçeğinin gündeme gelmemesidir.
Ve bu yapının arkasındaki ABD'den Brüksel'e uzanan derin ilişkiler yumağının üzerine ısrarla gidilmemesidir.
Bugüne kadar cemaati destekleyen medya organlarından finans kurumlarına kadar, şirketlerden akademisyenlere kadar yüzlerce kişi ve kuruma "terör örgütü" yapılanması adı altında baskınlar, soruşturmalar başlatılmıştır.
Ama asıl yapılması gereken en önemli soruşturmalardan biri şu olmalıydı:
Cemaat, uluslararası bir organizasyon olan diyalog çalışmalarına yani İslam dünü üzerindeki büyük operasyonlara neden girmiştir?
Bu görevi onlara kim vermiştir?
Bu çalışmalarda hangi dış odaklar ve neden yoğun bir finans ve moral desteği sağlamıştır?
Birçok yabancı istihbarat kurumunun desteğinin sebebi nedir?
Bu soruların cevabını beklemek hakkımızdır.