Aynı konular etrafında gezinmek can sıkıcı bir durum fakat öyle kaygan bir zemin üzerinde kaymaya başladık ki saniye saniye vaziyeti takip etmek zaruri bir şey oldu. Bu sebeple ekonomideki dalgalanmayı incelemeye devam ediyoruz.Merkez Bankası şaşkın vaziyette faiz artırmaya devam ediyor. Bir yılını doldurmayan stopajda yapılan indirimi de dikkate alırsak ki bu da bir nevi faiz ayarı sayılır, faize şimdiden 3 kez müdahale edilmiş olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz. MB'nin faizleri artırarak içeriye para akışının devam etmesine yönelik atraksiyon arayışlarında olması hem çaresizliğin hem de geleceğe yönelik başka tehlikelere davetiye çıkarmanın işareti. Küresel sermayeyi, belli aralıklarla girdiği sindirme ve hasat zamanlarında açıklarımızı finanse etmesi için geri çağırmanın maliyeti, halen bizde olan reel faiz rekorlarını belki ikiyle çarpmamızı gerektirecek bir seçenek. Bu yol çıkmaz sokak çünkü o mevsim geçti, sonbaharın sonlarındayız. MB'den daha önce yapılan açıklamaların tersine döviz kurlarına da doğrudan satışla müdahalenin gelmesi, 1.77'lik dolar kuru seviyesinin üstünün, çalınan ıslıklara rağmen ekonomimizin dayanma sınırları açısından tehlikeli bölge olduğunu hükümetin imza atarak resmileştirmesi anlamını taşıyor. Hükümet bir direnç noktası oluşturarak elindeki ödünç rezervler eriyinceye kadar döviz için şu anda en çok aranan şey olan belirli makul genişlikte bir aralık elde etmek amacında. Halbuki dalgalı kurda yabancılar döviz alımına geçince kur fırlayacağı için otomatik bir fren sisteminin çıkışları engelleyeceği yetkililer tarafından her fırsatta ifade ediliyordu. Sanırım önümüzdeki günler Ali Babacan'ın elinde kalem kağıt, rezervleri seçime kadar nasıl idareli kullanabiliriz hesapları yapmakla geçireceği günler olacak. Ama bu fırtına bir sandal için fazla büyük. Kaldı ki Türkiye'de şu an itibariyle ekonomi durmuş durumda, Türkiye Cumhuriyeti Alış Veriş Tarihi'nin en çok sineklik kullanıldığı günleri yaşıyoruz.Faiz ve kurlardaki hareket ve bunlara müdahaleleri önümüzdeki günlerde bolca göreceğiz. Dikkat edin kıyametler kopuyor fakat Nobel adayı Prof. Dr. Haydar Baş'tan başka bir Allah'ın kulu şu tedbiri almak lazım, bu yol yanlış, doğru şudur diyemiyor. Son günlerde hükümete görünüşte muhalif çevrelerin krizi kuru bir güven bunalımıyla açıklayıp tamda kendilerine yakışan projesiz muhalefet geleneğinin son örneklerini sergilediklerini izliyoruz. Dön dolaş, eleştir ama sadede gelme. Bu çevrelerin, yaşanan krizin sadedine gelmemelerinin sebebi sanılanın aksine teşhisin ve reçetenin çoktandır ortaya konmuş olmasıdır. Türk Halkı'nın bütün beklentilerinin çoktandır Nobel adayı Milli Ekonomi Modeli'ne endekslendiği bu süreçte her geçen gün bu modelin tek çözüm yolu olduğu kamuoyunda bir önceki günden daha bariz olacaktır. Sadece ayları tartışabiliriz, belki de haftaları.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007