Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in yakın arkadaşlarından rahmetli Baki Bektaş Bey'in verdiği bir misalle makaleme başlamak istiyorum.Baki Hoca, eline bir kalem alır ve der ki, "Arkadaşlar bu bir kalemdir. Doğru mu? doğru. Dünyada 5 milyar insan olduğunu farzedelim, 4 milyar 999 bin 999 kişi buna kalem değildir dese de bu kalem midir? Evet kalemdir. Çoğunluğun bu kaleme kalem değildir demesi neyi ifade eder?"Doğrular çoğunluğun kabul ettiğiyle doğru kabul edilmez. Doğru doğrudur, yanlış ise yanlıştır.Tarihe baktığımızda genel olarak doğruyu savunanların azınlıkta, yanlışı savunanların ise çoğunlukta olduğunu görürsünüz. Bu gerçek doğruyu asla yanlış yapmamıştır.Doğruyu savunanlar, hep yanlış seline karşı büyük mücadelelerle karşı durma durumunda kalmıştır.Peygamberler bile bu gerçekle sürekli imtihan edilmişlerdir.Lut Aleyhisselam, bütün dengeleri bozulmuş, ahlaki değerlerin sıfır noktasına indiği bir topluma gönderilmiş, yıllarca uğraşmış ve didinmiş, ama insanları ikna edememiştir. Hatta kendi karısı bile ona karşı çıkmış, kötülerle işbirliği yapmıştır.Sürekli ikaz edilmelerine rağmen aldırış etmeyen, kötü vaziyetlerini değiştirmek istemeyen Lut kavmi sonunda diğer bir uyarı şekli olan belaya maruz kalmışlardır. Hatta etliye sütlüye karışmayan bazı abit insanlar da Lut (AS)'a gerekli desteği vermediklerinden dolayı bu gazaptan nasibini almıştır. Nuh kavminin de benzer bir durumu vardır.Yine insanlar azıtmışlar, yanlışa dalmışlar. Nuh (AS) ayıktırmak için yıllarca mücadele vermiş, ama çok az kişiyi ikna edebilmiş.Sonunda Cenab-ı Hakk tufan belasını göndereceğini Nuh (AS) vesilesiyle insanlara duyurmuş, ama yanlışlık bataklığı içinde kaybolan insanlar Nuh(AS)'ın ikazına rağmen onunla alay edip, yollarını belli etmişler.Neticede tarihi Nuh Tufanı zuhur ediyor ve Nuh'un gemisine binenler kurtuluyor, diğerleri ise helak olup gidiyor.Nuh(AS)'ın oğlu bile kendisine iman etmemişti. Ama bu asla doğruyu yanlış yapmazdı. En yakınların dahi kabul etmese doğru doğrudur, yanlış ise yanlıştır.Ya alemlere rahmet Peygamber Efendimizin (SAV) yaşadıkları?Peygamberimiz (SAV)'e 13 yıl zarfında sadece 40 kişi, milyarların yaşadığı dünyada sadece 40 kişi inanmadı mı? Peygamberimiz en büyük zorluğu kendi doğduğu Mekke ahalisinden çekmedi mi?İnanmayanların içerisinde en azılıları, hatta Peygamber'e en büyük kötülüleri yapanlar kendi öz amcaları, akrabaları değil miydi?Alay etmek için Peygamber Efendimizin namaz kılarken sırtına işkembeler konmadı mı, Peygamberimize sahtekar, büyücü, deli denmedi mi, yollarına dikenler dökülmedi mi, Taif'te taşlanmadı mı, 2 yıl ambargo uygulanarak aç bırakılmadı mı, doğduğu yerden hicret etmek zorunda bırakılmadı mı??Vefat ettiği zaman bile sahabe sayısı 124 bin idi. Yani milyarların yaşadığı dünyada bir avuç kadar.Peygamberimizin bu yaşadıkları ve ona inananların azlığı, onun büyüklüğüne, onun doğruluğuna ve anlattıklarının hakikat olduğuna herhangi bir halel getirir mi?Gelelim bütün bu gerçeklerden ders almaya.Prof. Dr. Haydar Baş Bey, siyaset olsun diye değil, gerçekleri gördüğü için yıllardan beri bizi ayıktırmaya çalıştı.Yabancıların tavsiyesi ile IMF, AB ve ABD tavsiyeleri ile ülkemizin ve milletimizin asla kalkınmayacağını, yabancıların üzerimizde menfur hesaplarının olduğunu sürekli vurguladı. Çözüm için de milli bir modelin hayata geçmesi gerektiğinin altını çizdi.3 Katrilyon dolar değerindeki madenlerimizi yabancılar değil, biz işletmeliydik. İhtiyaç duyduğumuz parayı dışardan borç alarak değil, kendi milli paramızla temin etmeliydik. Vatandaştan toplanılan vergiyle vatandaşa destek olmalıydık.Ama bizler elimizin tersiyle bunları ittik. Mandacılığı, başkalarının himayesinde olmayı bağımsızlığa tercih ettik. Başka bir değişle başkalarının bizimle top gibi oymasına müsaade ettik.73 milyon nüfusu olan ülkemizde 200 bin insanın Haydar Baş'a, "doğrusun, seni destekliyoruz" demesi, çoğunluğun ise "hayır biz mandacılığı tercih ediyoruz" demesi Sayın Baş'ın haklılığına ve doğruluğuna asla gölge düşürmez.O ve kadrosu son derece güzel çalıştı. Kuvayı milliye mantığıyla dağ taş demeden ülkemizin her karış toprağını gezdiler, insanımızı ayıktırmaya çalıştılar.Onların yaptığı sadece siyaset değildi, onlar vatan ve namus mücadelesinin birer neferleriydi.Onlar ülkemizin geleceğine dair yaşanacak tehlikeleri görmüşlerdi, yerlerinde oturamazlardı, Atatürk gibi, Sütçü İmam gibi, Nene Hatun gibi?Ama ne var ki milletimiz bu durumu kavrayamadı. Milletimiz görünüşte kolay ama gerçekte zor olan yolu tercih etti.Yine diyoruz ki, kendi düşen ağlamaz.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024