Her yıl büyüyen ekonomilerde büyüme oranına bağlı olarak emisyon hacminin arttırılması gerekmektedir. Mısır örneği dikkatle incelendiğinde piyasada bulunan 1 milyarla, 1 milyarın ürettiği 5 milyarlık malın satın alınamayacağı görülür.
Her arz kendi talebini oluşturmazBu şartlarda liberal anlayışın hâkim olduğu ekonomilerin iddia ettiği gibi, serbest piyasa koşullarında arz talebe eşit olur veya her arz kendi talebini oluşturur demek; piyasa değeri 5 milyar olan malın, 1 milyara satılması veya 1 milyarın, piyasa değeri 5 milyar olan malı satın alması manasına gelir ki; bu durum hem üretim, hem de tüketim kabiliyetini bitirir. Ekonomi ilk önce resesyona daha sonra ise deflasyon ve stagflasyona sürüklenmiş olur.
Global güçler ekonomik dengenin bozulmasını özellikle isterlerEkonomide dengelerin bozulması, krizlerin çıkması kapitalizmi kullanan -nimetlerinden istifade eden- global güçlerin istediği şartlardır. Çünkü hem parasını satacağı pazarı, hem de parasını daha yüksek faizle satma imkanı bulmuş olur. Ekonomilerin krizlere sürüklendiği şartlar global güçlerin daha da güçlenerek çıktığı şartlardır.
Emisyon tüketim hızına da bağlıdırYeniden mısır örneğine dönersek, sene sonu elde edilen ürünü sayarak açığımızın dört milyar olduğunu öğrendik fakat söz konusu olan ekonominin tamamı olunca acaba hangi oran ve miktarlarda emisyon hacmini genişletmemiz gerekmektedir.Piyasadaki toplam para miktarına eşdeğer bir tüketim olduğu an üretim ile tüketim arasındaki fark kadar emisyon hacminin arttırılması gerekir. Dikkat edilirse arttırılacak emisyon miktarı tüketim hızına da bağlıdır.Örneğimize dönersek, teoride arttırılması gereken miktar dört milyardır. Ancak piyasada emisyonun arttırılması sonucu bulunacak olan beş milyarın bir an için sadece bir kişinin elinde olduğunu veyahut bir yerlerde bloke edildiğini düşünelim, bu sefer piyasada bulunan para miktarı yeterince talep oluşturmadığı için ekonominin denge konumuna ulaşması yine mümkün olmayacaktır.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
MİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLER
Prof.Dr. Ahad Rahmanzade / Almanya Bonn Üniversitesi:Sorun paranın yokluğu değilDünyada ilerlemiş teknoloji, süratli sermaye devri, hızlı bilgi akımı ve üretimin çoğalmasına rağmen, ülkelerin küresel ortaklığı ve hakiki eşitliği sağlanamamaktadır. Globalizmin milli devletler üzerindeki yıkıcı etkileri ve kapitalizmin mevcut problemler karşısındaki acziyeti, itiraf etmeliyim ki, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde çok müdellel bir şekilde anlatıldı. Milli Ekonomi Modeli'nde, nüfus artışı ve kaynaklar arasındaki ilişki mükemmel bir şekilde ortaya kondu. Milli Ekonomi Modeli'nde ortaya konan çözüm önerileri, işsizlik, sürekli büyüme ve adaletli bir gelir dağılımının önündeki engelleri ortadan kaldıracak nitelikte görülüyor. Fakir ile zengin arasındaki uçurum toplumsal bir asimetrinin oluşmasına sebep olmuştur. Bu toplumsal asimetri, globalizmin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Milli Ekonomi Modeli'nde ifade edildiği gibi problem, paranın yokluğundan kaynaklanmıyor; bilakis, paranın üretim yerine, spekülatif alanda değerlendirilmesi, paranın belli ellerde birikmesi ve bloke edilmesidir. Dünyada, özellikle Uzakdoğu'da 90'lı yıllarda meydana gelen krizler, bize milli ekonomilerin global sermayenin yıkıcı etkilerine karşı korunması gerektiğini göstermiştir
Her arz kendi talebini oluşturmazBu şartlarda liberal anlayışın hâkim olduğu ekonomilerin iddia ettiği gibi, serbest piyasa koşullarında arz talebe eşit olur veya her arz kendi talebini oluşturur demek; piyasa değeri 5 milyar olan malın, 1 milyara satılması veya 1 milyarın, piyasa değeri 5 milyar olan malı satın alması manasına gelir ki; bu durum hem üretim, hem de tüketim kabiliyetini bitirir. Ekonomi ilk önce resesyona daha sonra ise deflasyon ve stagflasyona sürüklenmiş olur.
Global güçler ekonomik dengenin bozulmasını özellikle isterlerEkonomide dengelerin bozulması, krizlerin çıkması kapitalizmi kullanan -nimetlerinden istifade eden- global güçlerin istediği şartlardır. Çünkü hem parasını satacağı pazarı, hem de parasını daha yüksek faizle satma imkanı bulmuş olur. Ekonomilerin krizlere sürüklendiği şartlar global güçlerin daha da güçlenerek çıktığı şartlardır.
Emisyon tüketim hızına da bağlıdırYeniden mısır örneğine dönersek, sene sonu elde edilen ürünü sayarak açığımızın dört milyar olduğunu öğrendik fakat söz konusu olan ekonominin tamamı olunca acaba hangi oran ve miktarlarda emisyon hacmini genişletmemiz gerekmektedir.Piyasadaki toplam para miktarına eşdeğer bir tüketim olduğu an üretim ile tüketim arasındaki fark kadar emisyon hacminin arttırılması gerekir. Dikkat edilirse arttırılacak emisyon miktarı tüketim hızına da bağlıdır.Örneğimize dönersek, teoride arttırılması gereken miktar dört milyardır. Ancak piyasada emisyonun arttırılması sonucu bulunacak olan beş milyarın bir an için sadece bir kişinin elinde olduğunu veyahut bir yerlerde bloke edildiğini düşünelim, bu sefer piyasada bulunan para miktarı yeterince talep oluşturmadığı için ekonominin denge konumuna ulaşması yine mümkün olmayacaktır.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
MİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLER
Prof.Dr. Ahad Rahmanzade / Almanya Bonn Üniversitesi:Sorun paranın yokluğu değilDünyada ilerlemiş teknoloji, süratli sermaye devri, hızlı bilgi akımı ve üretimin çoğalmasına rağmen, ülkelerin küresel ortaklığı ve hakiki eşitliği sağlanamamaktadır. Globalizmin milli devletler üzerindeki yıkıcı etkileri ve kapitalizmin mevcut problemler karşısındaki acziyeti, itiraf etmeliyim ki, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde çok müdellel bir şekilde anlatıldı. Milli Ekonomi Modeli'nde, nüfus artışı ve kaynaklar arasındaki ilişki mükemmel bir şekilde ortaya kondu. Milli Ekonomi Modeli'nde ortaya konan çözüm önerileri, işsizlik, sürekli büyüme ve adaletli bir gelir dağılımının önündeki engelleri ortadan kaldıracak nitelikte görülüyor. Fakir ile zengin arasındaki uçurum toplumsal bir asimetrinin oluşmasına sebep olmuştur. Bu toplumsal asimetri, globalizmin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Milli Ekonomi Modeli'nde ifade edildiği gibi problem, paranın yokluğundan kaynaklanmıyor; bilakis, paranın üretim yerine, spekülatif alanda değerlendirilmesi, paranın belli ellerde birikmesi ve bloke edilmesidir. Dünyada, özellikle Uzakdoğu'da 90'lı yıllarda meydana gelen krizler, bize milli ekonomilerin global sermayenin yıkıcı etkilerine karşı korunması gerektiğini göstermiştir