BTP Lideri Prof. Dr. Baş, AB ile müzakere tarihi alma tavizi olarak Türkiye'nin üç kilit kuruluşundan biri olan Erdemir'in bir Fransız firmasına peşkeş çekilmek üzere olduğunu bildirerek, böyle bir yanlışa imza atma konusunda iktidarı uyardı
*Türkiye'yi imha planıKonya'daki "Kuşatılan Türkiye" mitinginde konuşan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, mevcut iktidarın, Türkiye'yi imha uygulamalarına dikkat çekti. Ve ilk seçimde AKP iktidarına "geriye dön marş marş!" denilmesi, Türkiye'nin yaralarının onarılması, ayağa kalkması, Türk milletinin kâinat milleti, devletinin de kâinat devleti olması için BTP'nin mutlaka iktidar olması gerektiğini belirtti.
*Erdemir yabancılara satılamazErdemir Ereğli Çelik Fabrikası'nın özelleştirilmesine değinen Prof. Baş, şunları söyledi: "Erdemir Avrupa'nın en büyük üç demir çelik kuruluşlarından bir tanesidir. Otomobilden tekstile kadar elimizde sanayi adına ne varsa altyapısını Erdemir hazırlamıştır. Erdemir, Türkiye'nin kâr rekorları kıran ve 15 bin insanımızın istihdam edildiği bir işyerimizdir. Avrupa'dan bir müzakere tarihi alabilmek için Erdemir'i peşkeş çekiyorlar. Haberiniz var mı? Şimdi vekillerinize hesap soracaksınız. 'Erdemir'i satamazsınız' diyeceksiniz." Konya'daki "Kuşatılan Türkiye" mitinginde konuşan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, mevcut iktidarın, Türkiye'yi imha uygulamalarına dikkat çekti. Ve ilk seçimde AKP iktidarına "geriye dön marş marş!" denilmesi, Türkiye'nin yaralarının onarılması, ayağa kalkması, Türk milletinin kâinat milleti, devletinin de kâinat devleti olması için BTP'nin mutlaka iktidar olması gerektiğini belirtti. Madenlerimiz yabancılara peşkeş çekildiAKP iktidarının hem kültürümüzü, hem medeniyetimizi, hem siyasetimizi imha ederken hem de topraklarımızın elimizden çıkması için ne yapılması gerekiyorsa bunları yapma durumuna geldiğini söyleyen BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş şöyle konuştu: "Halbuki Anayasa Mahkemesi'nin 1986/24 sayılı kararı şöyle: 'Toprak bir devletin vazgeçilmez unsuru, egemenlik ve bağımsızlık simgesidir.' Bunlar, bu kararı delmiş ve maalesef 5 milyon m2 toprağımız Türk milletinin elinden çıkmış, ecnebilerin eline geçmiştir. Bunu yapmak için, 5 Haziran 2003'te Doğrudan Yabancılara Yatırım Kanununu çıkardılar. 3 Temmuz 2003'te Köylerden Yabancılara Toprak Satışına izin veren kanun çıktı. 17 Temmuz 2003'te Yabancılara Gayrimenkul Satışına izin veren kanun çıkartılmıştır. Öyle şirketlere ruhsatlar verilmiş ki 400 bin km2'ye ulaşan yer altı kaynaklarımızın tamamı yabancı şirketlerin eline geçmiştir. Rio Tinto'ya (İngiliz) 30, Anglo Amerikan'a (ABD) 20, Comingo'ya (Kanada) 191, Eldorado Gold'a (ABD) 150, Krupp'a (Alman) 59, Omia'ya (İsviçre) 85 ruhsat verilmiştir. 2 milyar dolar karşılığında 3 katrilyon dolarlık madenlerimiz bu yabancılara peşkeş çekilmiştir. Bu bilgileri biz kendi bakanlıklarımızdan öğrenemiyoruz. Bu şirketlerin internet sitelerinden ediniyoruz. Madenlerimizin tutarı 3 katrilyon dolardır. Altın madeninde Türkiye, dünyada ikinci sıradadır. Biz BTP olarak ne yapacaktık? Millet ve devlet olarak bütün bu madenleri işletmeye koyacaktık. Sizler patron olacaktınız. Bu fakirliğe son verecektik. 'Ama şimdi ne yapacaksınız?' diyeceksiniz. Yapacağımız şudur: Şirketleri tek tek çağıracağız. 'Ne verdin?' diyeceğiz. '500 milyon dolar verdim' diyecek. 'Al sana 1,5 milyar dolar. Geriye dön marş marş' diyeceğiz. 300 milyon dolar verene 'al sana 900 milyon dolar, geriye dön marş marş' diyeceğiz. İki üç misli vererek geriye alacağımız maden şirketlerini milletimle el ele verip işleteceğiz." Erdemir yabancılara satılamazHükümetin madenleri peşkeş çekmek, toprakları satmakla yetinmeyip Türkiye'nin stratejik kuruluşlarının da özelleştirme adı altında ipinin çekildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, bu ip çekmenin zirve noktasının Erdemir (Ereğli Demir Çelik Fabrikası) gerçeğinde yaşanmakta olduğunu belirterek şunları söyledi: "Erdemir Avrupa'nın en büyük üç demir çelik kuruluşlarından bir tanesidir. Erdemir, Türk sanayisinin üç tane kilit kuruluşundan bir tanesidir. Otomobilden tekstile kadar elimizde sanayi adına ne varsa altyapısını Erdemir hazırlamıştır. Erdemir, Türkiye'nin kâr rekorları kıran ve 15 bin insanımızın istihdam edildiği bir işyerimizdir. Erdemir'in bu güzel kazancına rağmen, Sayın Başbakanımız Erdoğan ile Fransa Cumhurbaşkanı Chirac beraber oluyorlar. Bir buluşmada Erdemir'in yönetim kurulu başkanı da hazır oluyor. Avrupa'dan bir müzakere tarihi alabilmek için Erdemir'i peşkeş çekiyorlar. Haberiniz var mı? Şimdi vekillerinize hesap soracaksınız. 'Erdemir'i satamazsınız' diyeceksiniz. Erdemir, hükümetin, 17 Aralık öncesinde, hükümetin gittiği Avrupa ülkelerinde verdiği tavizlerden yalnızca bir tanesidir. Bir Fransız firmasına peşkeş çekilmek üzeredir. TÜPRAŞ ve THY da öyle. Bunlar en fazla kâr getiren kurumlarımızdır. Bütün bunları yapan yine bu iktidar partisidir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da maalesef iktidar partisi azami dikkat yerine asgari dikkati dahi göstermemekte, Türk milletinin menfaatlerine sırt dönmektedir." Egemenlik ve bağımsızlıktan taviz verilemezMilletlerin haysiyetlerinin bağımsızlıklarıyla eş orantılı olduğunu söyleyerek konuşmasını sürdüren Prof. Dr. Haydar Baş, Mustafa Kemal Atatürk'ün, İzmir İktisat Kongresindeki, "Bütün cihan halkı bilmelidir ki Türk halkı hakimiyetini hiç bir şahıs ve makama veremez. Hakimiyet demek şeref demek, namus demek, haysiyyet demektir. Milletin bu evsaf-ı medeniyye ve insaniyyesinin terkini talep etme onu insanlıktan çıkarmak demektir" sözlerini hatırlatarak, bu sözlere rağmen hakimiyet ve bağımsızlık konusunda işlenen cinayetlere şöyle dikkat çekti: "Bağımsızlık milletimizin karakteridir. Bir devlet için bağımsızlık yasama, yürüme ve yargı erklerini hiç bir gücün etkisinde kalmadan düzenlenmesi demektir. Yani 'Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsız bir devlettir, diyebilmek için yasama, yürütme ve yargı yetkisini Anayasa'da belirtildiği şekilde kullanması şarttır. Değiştirilemeyecek maddeler arasında yer alan bu yetkinin devri veya içinin boşaltılması Anayasamızın ruhuna tamamen aykırıdır. Bu durumda ortaya çıkacak durum ise Anayasaya aykırılık nedeniyle kabul edilemez. Bu nedenle 'AB'ye gireceğiz' bahanesiyle, AB, ABD ve IMF istekleri doğrultusunda yasama, yürütme ve yargıya müdahaleler aslında bağımsızlığa müdahaledir. Ve Anayasa'nın da ruhuna aykırıdır. Bir manada yapılan, Anayasa'nın ihlalidir. Yasama yetkisinin hiç bir dış müdahale olmadan kullanılabilmesi manasına gelen egemenlik Anayasanın 6. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre egemenlik kayıtsız şartsız milletimizindir. Yasama yetkisi ise 7. Maddeye göre Türk milleti adına TBMM'ne verilmiştir. Bugün Anayasa'nın 90. Maddesinde yapılan değişiklik ile milletlerarası anlaşmalar kanunların üzerinde sayıldığı için bu konularda Meclis iradesi, dolayısıyla Meclis'e bu yetkiyi veren milletin iradesi kalmamıştır ve kalkmıştır. Bu durum yasama yetkisinin içini boşaltmış, onu maalesef sembolik hale getirmiştir. Anayasa'nın 8. Maddesine göre yürütme yetkisi ve görevi Başbakan ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasa'daki tanımlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir. Başbakan ve Bakanlar Kurulu ise AB, ABD, IMF istekleri doğrultusunda hareket etmektedir. Tezkere görüşmeleri sırasında ABD'nin istekleri açısından gündem edilmiş, Meclis kararı olmadan İncirlik sırf ABD istiyor diye ABD'ye verilmiştir. Ekonomimize IMF direktörlerinin talimatlarıyla yön verilmektedir. Bu güçlerin istekleri ile hareket etmek yetkinin içinin boşaltılmasıdır ki bu durum Anayasa'nın da ruhuna aykırıdır. Anayasa'nın 9. Maddesine göre yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerde kullanılır. Bugün 30 bin insanımızı şehit eden Apo'yu yargılayıp idam kararı alan mahkemelerimizin kararları, 'dışarıdan infazı istenmiyor' diye rafa kaldırılmıştır. Hangi bağımsız yargıdan Türkiye'de bahsedilebilir?" Millete yok, diyalogculara varBütün bunları bize dayatan AB'ye ve IMF'ye "hayır!" dediklerini belirten BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, ekonomik konulara da değindiği konuşmasında Prof. Dr. Haydar Baş, söylenenlerin aksine ekonominin hiç de iyiye gitmediğini, bu hükümetin ekonomideki hiç bir sorunu çözemeyeceğini ifade ederek şöyle dedi: "Ekonomideki büyüme hızının % 9,9 Ama Başkanı Zafer Çağlayan, yakınlarına iş bulmak için milletvekilleri ve bakanların bile kendisine müracaat ettiğini söylüyor. Bu nasıl büyüme? İç ve dış borç toplamımız 380 milyar dolardır. Mevcut iktidar döneminde borcumuz 170 milyar dolar artmıştır. 220 bin işyeri kapanmıştır. Köyle her geçen gün fakirleşmiştir. 1997 yılında 2 kg buğdayla bir ekmek alan köylü bugün 65 kg buğdayla bir ekmek alabilmektedir. 1997'de 2,86 gram buğdayla bir litre mazot alan köylü bugün 6,88 gram buğdayla bir litre mazot alabiliyor. 56 ton buğdayla bir traktör alan köylü, bugün 110 ton buğdayla bir traktör alabiliyor. Ak partisi iktidarı hayvancılığımızı da bitirmiştir. Koyun varlığımız 40 milyondan 25 milyona, sığır varlığımız 13 milyondan 7 milyona düştü. 2 yıllık Ak partisi iktidarında en fazla darbeyi yiyen kesim tarım kesimidir. Ak partisinin dayattığı IMF politikaları ile tarım kesimine tahditler, kısıtlamalar getirilmiştir. Ak partisi destek alımlarına son vermiştir. Çiftçi gübre ve ilaç alamaz hale gelmiştir. 80 yıl boyunca kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olan Türkiye bugün 1 milyar dolar dış ticaret açığı verme noktasına gelmiştir. Sayın Başbakan, 'biz ABD ve AB gibi tarımı destekleyemeyiz' diyor. 25 milyon insanın geçimini düşünmeden 'destekleyemeyeceğiz' diyen Sayın Başbakan, diğer yandan Türkiye'nin Hıristiyanlaştırılması projesi olan diyalog projesine yüzlerce milyon dolar tahsis ediyor. Anadolu'daki harabe kiliselerin tamiri, Antalya'daki dinler bahçesinin imarı ve hayata geçirilmesi, Urfa'da Halepli Bahçe projesinin hayata geçirilmesi ve orada kilise ve havraların yapılması, Türkiye'nin her köşesi ve bucağında kilise onarımına ve yenilerinin yapılmasında milyar dolarlar veren sayın iktidar milletimizin tarım kesimini aç susuz harap bırakıyor. Ama bu millet bunların hesabını seçim sandığında soracağız, diyor." Çözüm BTP iktidarında"Mısır, buğday yetiştirenler, tütün ekenler, şeker pancarı dikenler, hayvancılıkla uğraşanlar, ormancılıkla hayatını geçirenler, işçim, memurum, bu iktidardan bir şey beklemeyin. 2,5 yılda size ne verdi? Hiç bir şey vermedi. Bundan sonra vermesi de mümkün değil. Onun için zaman hep beraber el ele verip BTP'yi iktidara getirme zamanıdır. Ki işçimizin, memurumuzun, orman kesiminin, tarım kesiminin, yediden yetmişe herkesin cebi dolsun, karnı doysun. BTP yediden yetmişe herkese elini uzatacaktır. Çocuklara doğum ikramiyesi, çocuk maaşı bağlanacak. Genç delikanlı evlenme kredisi alacak. Nikah şahitliğini Berlusconi değil bu milletin evladı Başbakan yapacak. Hanımlara emeklilik getireceğiz. Yaşlılar devletin garantisine alınacak. Devlet sizi her ay maaş vererek bakmak zorunda olacak. Tarım kesimine avans kredileri verilecek. Pazar problemi olmayacak. Devlet kapı kapı dolaşacak, pazar bulacaktır. BTP iktidarı buna muktedir olacaktır." n