Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduktan sonra ilk resmi tören olarak 30 Ağustos Bayramı için Anıtkabir'e koştu. Anıtkabir'le pek arası olmayan Erdoğan, özel deftere yazdığı yazının başına "Aziz Atatürk!" ifadesini yerleştirdi. "Aziz Atatürk! Milletimizin istiklaline ve istikbaline sahip çıkma iradesinin en önemli sembollerinden biri olan büyük zaferin kazanılmasında emeği geçen, başta zat-ı âliniz olmak üzere tüm komutanlarımızı, subaylarımızı, askerlerimizi, halkımızı minnetle anıyorum." Daha birkaç ay önce devleti kuran iradenin çıkardığı yasalara "birkaç ayyaşın çıkardığı yasalar" diyen bir kişinin bugün onlara minnet beyan etmesi çok önemli! Yunan'ı denize döken başkumandanı pek sevmediğini bildiğimiz Erdoğan'ın, bugün onun önünde eğilerek "Aziz Atatürk!" diye övgüler dizmesi şaşırtıcı bir değişim. AKP'nin eski Afyon eski belediye başkanı Burhaneddin Çoban'ın "Afyon'a bir Yunan anıtı dikmemiz lazım" diyerek aziz şehitlerimizin ruhuna karşı işlediği cinayeti nereye koyacağız bilemiyorum. Ya da Erdoğan'ın akıl hocalarından Kadir Mısıroğlu'nun "Atatürk zafer filan kazanmadı, Yunanlılar kendileri çekildi" diye Yunan istihbaratı ağzıyla yaptığı cahil konuşmaları ne yapsak onu da bilmiyorum. Tam da 30 Ağustos zaferinin yıldönümünde Yunan'ın yutmak için beklediği Kıbrıs'tan Türk askerini çekeceğimizle ilgili haberleri ne yapsak onu da bilmiyorum. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmalarına da önemli bir mesaj vermek amacıyla Samsun'dan başlamıştı. Atatürk'ün milli mücadele için ilk ateşi yaktığı Samsun'dan. Orada da şöyle bir konuşma yapmıştı: "Bugün Samsun'dan yeni bir tarihi yolculuğa çıkıyoruz. Büyük başlangıçların şehri Samsun'da büyük bir başlangıcın ilk adımını atıyoruz. 1919'da Gazi Mustafa Kemal Samsun'a ulaştı, İstiklal Savaşı'nın ilk adımını attı. Adım kadar önemli bir adımı, cumhurbaşkanlığı seçimini Samsun'da başlatıyoruz Samsun'dan bismillah diyor, Türkiye adına kutlu bir yolculuğu Samsun'dan başlatıyoruz." Atatürk, Samsun'a çıkarak emperyalizmi mezara gönderen bir milli şahlanışı başlatmıştı ama onun izinden giderek Samsun'a varan Erdoğan "emperyalizmin eş başkanı" olmuştu. Yani arada dağlar kadar fark vardı. İkisinin misyonu, amacı, hedefi çok farklıydı. Atatürk'ün kurduğu büyük sanayi kuruluşları, KİT'ler Erdoğan zamanında birer birer satılmıştı. Atatürk'ün, kurtarmak için uğruna yüz binlerce şehit verdiği topraklar yabancılara satılır hale gelmişti. Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin TC'sini kaldırmak için çırpınanlar Erdoğan ve arkadaşlarıydı. Atatürk'ün orman çiftliğine intikam alırcasına beton yığınları diken de kendileriydi. "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Atatürk'ün aksine bağımsızlık yerine küresel esareti seçen de aynı zihniyetti. Atatürk'ün kovduğu Batı, bugün başkentte bütün bakanlıklarda kendi adamlarıyla ülkeye yön verir hale geldi. Erdoğan, belli ki Anıtkabir özel defterine "Aziz Atatürk" diye yazarak kamuoyuna yeni bir imaj vermek istiyor. Başkomutan Atatürk'ün koltuğuna oturarak, onunla barışmak istediği mesajını vermek istiyor. Ama söylemiyle eyleminin bugüne kadar hep farklı olduğunu ve bu günden sonra da farklı olacağını biliyoruz.