Bu süreç sonucunda, 4 yıllık bakanlık görevinden 27 Nisan 2001'de istifa ettiğini, hakkında verilen soruşturma önergesinin o zaman TBMM'de reddedildiğini anımsatan Ersümer, "O zaman ne dediysem bugün de aynı şeyleri söylüyorum. Bugüne kadar bürokratlar hakkında birçok dava açıldı. Ben bu davalarda sanık olmadım, bürokratlar beraat etti. Ancak o zamanki DGM savcıları, Anayasa ve yasalara aykırı olarak bir bakanın ismini iddianamede geçirdiler'' diye konuştu.
Yolsuzlukları araştırmak üzere kurulan Araştırma Komisyonu'nun "siyasi garez'' içinde hareket ettiğini, bu siyasi garezin daha sonra kurulan Soruşturma Komisyonu'na zemin hazırladığını ileri süren Ersümer, "Soruşturma Komisyonu'nun, kovuşturma organı gibi davranmadığını, usule aykırı hareket ettiğini, savunma yapmak için suçlamaların ne olduğunu öğrenemediklerini'' iddia etti.
Meclis husumetle davrandı
Ersümer, "Devletin bakanına terör suçlusu muamelesi yapıldı'' dedi. Aynı tavrın TBMM Genel Kurulu'nda da devam ettiğini, siyasi ön yargıyla hareket edildiğini ileri süren Ersümer, şöyle dedi:
"Nihayet, tarafsız ve hukuki bir zemine geldik. Meclis, siyasi husumet ve saldırı içinde hareket etti. Yüce Divan'da da bunu sürdürmeye çalıştılar. Soruşturma Komisyonu'nun 2 üyesi dilekçe gönderdi. Bunlardan birisi Albayraklar davasının sanığıdır. Dokunulmazlık zırhına sığınmıştır. Yargıya güvenmediğini beyan edenler, Yüce Divanı töhmet altında bırakmak istediler. Bizim yargılanmamıza gölge düşürmek istediler. Bizim yargıya güvenimiz sonsuz.