“Başbakan’a yakın bir ismin kulaklarına fısıldadığı talimatla Beşar Esad röportajından vazgeçen gazetecilerin “mesleki tükenişi” bir yana Utku Çakıröz’ün kaleminden ortaya çıkan gerçekler hükümetin korkularında ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkarıyor!
Başbakan’ın “tasmalı gazeteciler” dediği gruba kim girer kim girmez bilemeyiz ama Beşar Esad’ın söylediği sözler gerçekten hükümeti sallayacak!
“Koltuğu düşünmüş olsaydım Amerikan telkin ve talimatlarını yerine getirirdim. En önemlisi ülkemde füze kalkanı kurulmasına izin verirdim” diyerek meselenin bam teline işaret ediyor. Ayrıca Esad, Ahmet Davudoğlu’nun “biz reformlar için hep telkinde bulunduk” ifadesini de çürütüyor:
“2004’te reform demiyordu. Sonra vahiy mi indi kendisine… Erdoğan’ın mezhepçi duruşu ilişkileri bozdu.”
Bu arada anlıyoruz ki hükümet, Suriye ile askerden askere ilişki kurulmasına da izin vermiyormuş. Bu nedenle düşen uçağa dönük ilk bilgileri Suriye, askerlere değil Dışişleri’ne vermek zorunda kalmış. Düşen uçak için “ortak komisyon kuralım” önerisini de hükümet reddetmiş!
Ölen pilotlar için de Esad, “sanki kardeşlerim öldü” diyor…
Röportajı okuduğunuzda açıkçası hükümetin 3 gazeteceyi niye Şam yolundan çevirdiğini daha iyi anlıyoruz.
Esad çünkü Başbakan Erdoğan’ın nasıl suni bir Suriye düşmanlığı ürettiğini gayet güzel izah ediyor. Hükümetin çelişkilerini, küresel aktörlerle kurduğu gizli kapaklı oyunları deşifre ediyor.
Hakikaten akıl almaz bir durumla karşı karşıyayız. Şayet Esad uçak düşürme olayını bir “güç gösterisi” olarak Türkiye’ye zarar verme kastı ile gerçekleştirse “her türlü özre hazırız, ölenler benim kardeşim” der mi? Mesela İsrail Mavi Marmara baskınında 9 insanımızı şehit ettiğinde böyle bir laf etmiş mi idi?
Şayet uçak düşürme ile bir psikolojik üstünlük peşinde koşulsa böyle konuşulmaz. “Hak ettiniz biz de yaptık” mealinde bir değerlendirme duyarsınız. Tıpkı İsrail’in yaptığı gibi! Ama Esad, “düşen İsrail uçağı olsa mutlu olabilirdim ama Türkiye olduğunu duyunca kardeşim kadar üzüldüm” diyor.
Esad son derece dikkatli bir dil kullanıyor. Hükümetin Suriye’ye dönük tavrını, Hatay’da oluşturduğu fiili tampon bölgeyi, İsrail doktorlarının sınırda yaptığı vazifeyi(!), yabancı istihbarat örgütlere teslim olunmuş kuşatmayı anlatmıyor. İkimizin de kaybedeceği bir sürece yeniden girmeyelim diyor.
Bu bir beyaz sayfa önerisidir.
Hükümet yalnızlığını, Batılı dostların ve Nato’nun kendisine yâr olmayacağını anlamış olmalıdır. Rusya ve İran Suriye’yi yalnız bırakmayacaktır. Esad kabul etmek gerekiyor ki bölgeyi ve dünyayı ve Türkiye’yi hükümetten çok daha iyi okumaktadır ve arkasında Suriye halkı vardır. İsrail ile 40 yıldır yürüttüğü sıcak ve soğuk savaş Suriye bürokrasisi ve siyasetinde ciddi bir bilgi birikimine sebep olmuştur.
Kabul etmek gerekiyor ki hükümete de “uçak” olayı ile ciddi bir muhasebe imkânı tanımıştır. Globallerin kendi sınırlarına sığmadığı, bu nedenle tüm dünyaya göz diktiği şu vasatta her türlü hayâsızlık mümkündür.
Çakma Kissenger’imiz düştüğü derin yenilgiyi kişiselleştirmeden bir an evvel üniversitesine çekilmelidir. Çünkü kendilerinde olanı biteni okuyacak ne göz ne kulak ne de yürek vardır.
Başbakan’ın “tasmalı gazeteciler” dediği gruba kim girer kim girmez bilemeyiz ama Beşar Esad’ın söylediği sözler gerçekten hükümeti sallayacak!
“Koltuğu düşünmüş olsaydım Amerikan telkin ve talimatlarını yerine getirirdim. En önemlisi ülkemde füze kalkanı kurulmasına izin verirdim” diyerek meselenin bam teline işaret ediyor. Ayrıca Esad, Ahmet Davudoğlu’nun “biz reformlar için hep telkinde bulunduk” ifadesini de çürütüyor:
“2004’te reform demiyordu. Sonra vahiy mi indi kendisine… Erdoğan’ın mezhepçi duruşu ilişkileri bozdu.”
Bu arada anlıyoruz ki hükümet, Suriye ile askerden askere ilişki kurulmasına da izin vermiyormuş. Bu nedenle düşen uçağa dönük ilk bilgileri Suriye, askerlere değil Dışişleri’ne vermek zorunda kalmış. Düşen uçak için “ortak komisyon kuralım” önerisini de hükümet reddetmiş!
Ölen pilotlar için de Esad, “sanki kardeşlerim öldü” diyor…
Röportajı okuduğunuzda açıkçası hükümetin 3 gazeteceyi niye Şam yolundan çevirdiğini daha iyi anlıyoruz.
Esad çünkü Başbakan Erdoğan’ın nasıl suni bir Suriye düşmanlığı ürettiğini gayet güzel izah ediyor. Hükümetin çelişkilerini, küresel aktörlerle kurduğu gizli kapaklı oyunları deşifre ediyor.
Hakikaten akıl almaz bir durumla karşı karşıyayız. Şayet Esad uçak düşürme olayını bir “güç gösterisi” olarak Türkiye’ye zarar verme kastı ile gerçekleştirse “her türlü özre hazırız, ölenler benim kardeşim” der mi? Mesela İsrail Mavi Marmara baskınında 9 insanımızı şehit ettiğinde böyle bir laf etmiş mi idi?
Şayet uçak düşürme ile bir psikolojik üstünlük peşinde koşulsa böyle konuşulmaz. “Hak ettiniz biz de yaptık” mealinde bir değerlendirme duyarsınız. Tıpkı İsrail’in yaptığı gibi! Ama Esad, “düşen İsrail uçağı olsa mutlu olabilirdim ama Türkiye olduğunu duyunca kardeşim kadar üzüldüm” diyor.
Esad son derece dikkatli bir dil kullanıyor. Hükümetin Suriye’ye dönük tavrını, Hatay’da oluşturduğu fiili tampon bölgeyi, İsrail doktorlarının sınırda yaptığı vazifeyi(!), yabancı istihbarat örgütlere teslim olunmuş kuşatmayı anlatmıyor. İkimizin de kaybedeceği bir sürece yeniden girmeyelim diyor.
Bu bir beyaz sayfa önerisidir.
Hükümet yalnızlığını, Batılı dostların ve Nato’nun kendisine yâr olmayacağını anlamış olmalıdır. Rusya ve İran Suriye’yi yalnız bırakmayacaktır. Esad kabul etmek gerekiyor ki bölgeyi ve dünyayı ve Türkiye’yi hükümetten çok daha iyi okumaktadır ve arkasında Suriye halkı vardır. İsrail ile 40 yıldır yürüttüğü sıcak ve soğuk savaş Suriye bürokrasisi ve siyasetinde ciddi bir bilgi birikimine sebep olmuştur.
Kabul etmek gerekiyor ki hükümete de “uçak” olayı ile ciddi bir muhasebe imkânı tanımıştır. Globallerin kendi sınırlarına sığmadığı, bu nedenle tüm dünyaya göz diktiği şu vasatta her türlü hayâsızlık mümkündür.
Çakma Kissenger’imiz düştüğü derin yenilgiyi kişiselleştirmeden bir an evvel üniversitesine çekilmelidir. Çünkü kendilerinde olanı biteni okuyacak ne göz ne kulak ne de yürek vardır.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021