Eski bir mail, yeni bir hamail

Sevgili İ. Hakkı Mumcuoğlu yıllar önce göndermişti, Avrupa Anayasası oylaması ile oluşan gündem yüzünden tekrar lazım oldu.Uzun bir uğraşı sonucu Alman vatandaşı olmayı hak etmişti genç. Koşa koşa babasına gelip bu sevincini paylaşmak istemiş:-Baba, baba, müjde, Alman vatandaşı oldum. Eski kuşak milliyetçi baba kükrer:-Ulan utanmaz, nasıl Alman vatandaşı olursun?Ve ardından da okkalı bir Osmanlı tokadı gelir. Sinirlenme sırası kendine gelen genç söylenir:-İşe bak ya! Alman olalı bir saat oldu, Türklerle başım belaya girdi.   İşin garibi bizler uzun değil upuzun uğraşılar ve bin bir ölümcül ve bitirici tavize rağmen hala Avrupalı olmak şöyle dursun gün bile alamadık.İşte ne olduysa tam da burada oldu.Üyesi olmak değil, kazara birileri şaşırıp da Türklere gün verin der korkusu AB'yi bitirme noktasına getirdi.Aynen fıkrada olduğu gibi. Ahmet Erimhan dostum anlattı geçen gün. Bir Almanya dönüşü muhterem Prof. Dr Haydar Baş hocamla sohbet ederken şunu söylemiş."Fazla değil, on yıl içinde Avrupa çökme noktasına gelecek."Çökebilir, çökmesi muhtemel değil, çökecek. Ütad'ın bu sözü söylediği tarihten bu tarafa birkaç yıl geçti.AB'nin hali ortada.İşte tam da burada Abdullah Gül; Biz de Avrupa'yı batırmak için ille de AB üyesi olalım diye her türlü tavizi verdik.Derem ki, bu kadar iğreti, tutarsız, kof be İngiltere başbakanı malum bayanın ifadesiyle, dünyanın bu en aptal oluşumu için bunca taviz verilir mi? Bir başka fıkra ile bitirelim.İnşallah malum yere toslamaz.Ağa kahyası ile yarışma yapar.Ağanın sorusuna kahya cevap veremezse, bir avuç ...k yiyecek, kahyanın sorusuna ağa cevap veremezse o bir avuç yiyecek.Bir avuç ağa, bir avuç kahya derken çiftliğe varılır.Ağa köşesine çekilir, kahya kapıda el-pençe divan.Kahya dayanamaz;Be hey ağam! Madem sonu böyle olacaktı, ne diye onca ...ku yedik?Ne ilgisi mi var bu fıkranın konu ile?Hiiiç lafolsun diye yazdım. Kısaca 3 Ekim'e dört ay kala Avrupa'nın başına gelen belaya bakın.

Bir lüzumsuz yazı daha, ben olsam okumam

 

Tolga Gölelçin gönderdi bir yerden bulup.Bankacılık Sektörü Reel Sektör değildir. Yani Üretim yapmazlar. Türkiye'deki yabancı sermayenin % 70'ı Borsa-Döviz ve benzeri alanlardadır. Yani NAKİT çalışırlar. (Hatta bu NAKİT kelimesi onların lügatında FİKTİF olarak geçer. Yani ortada PARA değil, kağıt üzerindeki taahhütler vardır.) Geri kalan kısımlar, Şirket evliliği ve Şirket sahipliği ile ortak oldukları, şimdilik küçük kısmı da ARAZİ ve EMLAK  sektörlerindedir.Para ile Para kazanılan sektörlerden elde ettikleri kazançtan ülkemize vergi ödemeleri, bizim için hiç de vazgeçilemeyecek durum değildir. Yerli ve yabancı bankaların Yıllık bilançolarının gelir hanesindeki en büyük kalem FAİZ kalemidir. Üretime katkıları kazandıkları FAİZ rakamı ile ters orantılıdır.Yabancı Bankalar, bizim bankalar kanununun bazı önemli maddelerine tabi değildir. Mesela yerli bankalarımız DENETİM konusunda TC Bankacılık kanununatabii iken, yabancı bankaları denetleyemezsiniz. Mesela BDDK, yerli bir bankaya çeşitli sebeplerle el koyup TMSF'na devredebilirken, Yabancı bir bankanın kime, hangi vade ve faiz oranı ile, ne kadar kredi verdiğini denetleyemez, sorgulayamaz. Batıyor mu, batmıyor mu, denetleyemez. Türk vatandaşlarının o bankadaki parasını garanti altına alamaz. Yerli tüm bankaların tüm hesapları en ince ayrıntısına kadar belli merkezlere kayıt altına alınırken, yabancı bankalar hiç bir hesabını Türkiye'ye vermek zorunda değildir.Türkiye'de hep KAYIT DIŞI EKONOMİDEN bahsedilir. Bunu bahsedenler sokaktaki simitçiyi, hafta sonlarında pazarlarda poşet satan memuru, ek iş olarak barlarda pavyonlarda temizlik yapan işçiyi, Çöplerden kağıt toplayıp evine ekmek götürme telaşında olan garibanı, harçlığını çıkartmak için inşaatlarda çalışan üniversite öğrencisini vs kastederler.Aslında TÜRKİYE'DEKİ KAYIT DIŞI EKONOMİ, yabancı bankaların ta kendisidir. Hiç bir memurumuz, işçimiz, öğrencimiz, simitçimiz, kazancını ülke dışına kaçırıp bu ülkede kriz çıkartmaz. Zaten buna gücü de yoktur. Ama HSCB, CİTİBANK, istedikleri anda bu ülkede kriz çıkartabilir, her krizde 20-30 milyar dolar kaçırabilir. Tabii sizin dediğiniz gibi üç beş kuruş vergi de verirler ülkemize.HSCB'nin teröre mağruz kalması, onun gariban olduğunu göstermez. Siz hiç bir yabancı sermayenin (Kar eden kuruluşlarımıza el koymanın dışında) ÜRETİM SEKTÖRLERİMİZE katkıda bulunduğunu gördünüz mü?Denetim altında tutamadığınız Yabancı Sermaye, bal tadında Zehirden başka bir şey değildir. Londra'da dolaşırken yanımdaki arkadaşa dönüp, Vay be, biz de ne kuruntulu, ne paranoyakmışız. İstanbul sokaklarında gezerken hep "tabelalar ingilizce" diye şikayet ediyorduk. Burada da bütün tabelalar ingilizce, ama kimse şikayet etmiyor, demek ki İNGİLİZCE TABELANIN bir sakıncası yokmuş, dediğimde arkadaşımın kafayı kaldırıp, Hakikaten ya, burası da tıpkı İstanbul gibi, deyişi hiç aklımdan gitmiyor.Kerem Bey kardeşimiz HSBC , ülkemiz ekonomik krizde iken ülkemize gelmiş, ve TMSF'deki batık bankalardan birini satın alarak , ülkemize yatırım yapmıştır,  vergi ödemektedir" deyince bu hatıram aklıma geldi. Haa unutmadan, HSBC, ben Türkiye'deki şubelerimi kapatıyorum, alacağı olan Hollanda yada Amerika'daki merkezimize gelip parasını oradaki hesapları kontrol ettirip alabilir derse, şimdiden hesap sahiplerinin VİZE başvurusunu yapmalarını salık veririm. Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu mu (TSMF)? Paranızı ecnebiye emanet ederken bana mı danıştınız, deme hakkını kullanırsa, ne yapacaksınız?Yazı bitti.Lüzumsuz, değil mi?