Ayasofya bugünlerde yeni bir tartışmanın merkezinde farkındaysanız. Camiden müzeye dönüştürülmesini onaylayan kararnamenin altındaki imza Atatürk'e ait mi, değil mi tartışması çeşitli ortamlarda sürüyor.Aslında Ayasofya hep tartışılan bir konu. Fakat bir problem var; konu asıl yönleriyle değil, magazinel yönleriyle tartışılıyor çoğu zaman ya da konuyu arka planıyla yakalayanların söyledikleri güme gidiyor laf kalabalığında.O zaman meydan bilmeyenlere ya da bilip de hakikati gizleyenlere kalıyor. Ve onlar da fırsat bu fırsat meseleyi çarpıtıyorlar.Tabii bir de meselenin çarpıtılmasından elde ettikleriyle kirli emellerini buluşturanlar var. En tehlikelisi de bunlar. Çünkü Ayasofya meselesi önemli bir meseledir. Bir semboldür. O sembole yüklenenler üzerinden siyasi kararlar alınmıştır, alınmak üzere olanlar vardır, ileride alınması planlananlar vardır.O nedenle yapılan tartışmalara, tespitlere, yazılan yazılara iyi kulak vermek ve dikkatli olmak lazım.Elimde Türk Edebiyatı dergisinin Ağustos sayısı var. Zaten bu yazıyı kaleme almama vesile olan da dergideki bir röportaj. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'le, "Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii" isimli kitapla ilgili olarak bir röportaj yapılmış. Kapağa taşınan başlık şu: Ayasofya'nın Osmanlı Kimliği Yok Sayılıyor".İlk bakışta Müslümanlık ve Türklük duygularınıza hitap eder gibi gözükse de aslında başlıktaki 'gizli mesaj' röportajın içinde daha da belirginleşiyor.Açalım.Akgündüz'e bu projenin amacı soruluyor. Amacını anlatmadan önce kurduğu şu cümle çok manidar: "Ayasofya bir Doğu Roma Kilisesi olduğu kadar Osmanlı camiidir de?" Neymiş?Ayasofya kiliseymiş ama bir o kadar da camiymiş. Bu lütuf gözlerimizi yaşarttı doğrusu.Lütfuna devam ediyor Akgündüz ve Said Öztürk ve Yaşar Baş'la birlikte yazdıkları kitapta Osmanlı'nın eline geçtikten sonra Ayasaofya'ya neler yapıldığını bir bir anlatıyor.Harap bir halde teslim alınan Ayasofya'nın 'Müslüman Türkün şefkatli eliyle' nasıl mamur edildiğini belgeleriyle ortaya koyuyor ve ekliyor:"? yüce bir kimliğe bürünmüş, öz be öz Türk malı olmuştur."Buraya bir mim koyun.Başta Fatih olmak üzere ceddimiz bu 'fetih sembolüne' neler yapmış, neler?Fatih; mihrab, minber, kütüphane, medrese yaptırmış. Kanuni; mihrabın önünde duran iki muazzam şamdanı hediye etmiş. III. Murad zamanında iki kalın minareyle süslenen eser ayrıca yıkılmaktan kurtarılmış. Kubbede asılı büyük şamdan III. Ahmet'in katkısı. Üst katta bulunan mahfil, imaret, şadırvan, sıbyan mektebi ve kütüphane I. Mahmud'un emriyle yaptırılmış. Dışarıdaki muvakkithane ise Sultan Abdülmecid'in hatırası.Ve daha niceleri?Bütün bu bilgiler Akgündüz tarafından veriliyor. Kendisinin de belirttiği gibi, dedeleri Fatih'in emanetine büyük bir ihtiramla sahip çıkan bütün Osmanlı padişahları, fethi mânâ yönüyle anlatan bu eserin her bir köşesine Müslümanlığın ve Türklüğün bütün imzalarını atmışlar.Gelelim tartışmalara.İşte bu yüzden, bu imzalar yüzünden Ayasofya hep tartışılmıştır, tartışmalı hale getirilmiştir. Yüzümüzü batıya çevirdiğimizden beri, oraya teslim olduğumuzdan beri Ayasofya 'fethin intikamıyla yanıp tutuşan' batının hedefindedir. AB ile yürüttüğümüz müzakerelerde de önemli bir problem olarak önümüze getirilmiş ve kilise olarak ibadet hayatına açılması açıkça gündem edilmiştir.Akgündüz, Ayasofya probleminin çözümüyle ilgili sorulan bir soruya verdiği cevapta asıl niyetini açıklıyor, tabiri caizse ağzındaki baklayı çıkarıyor. Şöyle diyor Akgündüz: "Bir Avrupalı siyasetçinin, 'Bence ana mekan cami olarak ibadete açılmalı, galeriler Hıristiyan alemi ve bütün dünyaya açık halde kalmalı. Böylece her iki dinin mensupları Ayasofya'yı sever' demesi önemlidir. En önemlisi de, bence Ayasofya AB ruhunu yansıtan tarihi bir mabeddir. İleride Müslüman-hıristiyan diyaloğunun en önemli bir merkezi haline gelecektir."İşte bütün amaç bunu söylemek aslında. Bakmayın Ayasofya'ya atılan Müslüman Türkün imzasının belge belge sunulmasına. O işin göz boyama kısmı. Maksat diyaloğun meyvelerine en önemlisini eklemek; Ayasofya'yı Hıristiyanlara devretmek.Son bir not: Akgündüz röportajının bir yerinde şu bilgiyi veriyor:"Ayasofya, Fatih tarafından verilen Fethiye Camii adıyla fethin sembolü haline gelmiştir. En önemlisi İslam'ın zaferini sembolize eder."İnsanın şöyle bir eeeeee diyesi geliyor. Nasıl olur da fethin sembolünü, fethin kuyruk acısını hala bütün sıcaklığıyla yaşayan Hıristiyan AB'ye teslim edeceksiniz. Diyalog hastalığı bir adama bulaşmaya görsün. Ve son söz:İşin sırrı galiba önemli bir detayda. Fatih İstanbul'u fethedip, Ayasofya Kilisesi'ni camiye çevirdiğinde ismini 'Fethiye Camii' olarak koyuyor. Bu isim bizim zihinlerimizden, dilimizden, ruh köklerimizden nasıl ve ne zaman silinmiş?Neden Fethiye Camii değil de, Ayasaofya?Neden?
Okan Egesel / diğer yazıları
- Hz. İnsan’a… / 20.04.2020
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018