Fethullah Gülen, Amerika'dan yaptığı açıklamalara bütün hızıyla devam ediyor. Milliyet'ten Mehmet Gündem, diyalog ve misyonerlikle ilgili düşüncelerini sormuş Gülen'e.
Gülen bu sorulara cevap verirken sanki masum bir sürecin masum bir savunucusu edasıyla anlatıyor görüşlerini.
Şöyle diyor Fethullah Gülen:
"Diyalog ve hoşgörü konusunda benim insanî yönümden kaynaklanıyor olsa, o zaman kalıcılık vaat etmez; endişe duyanlar da endişelerinde haklı olurlar. Ama ben dinî kaynaklardan hareket ediyorum, başımız onunla bağlı. (...)
Efendimiz Medine'ye geldiği zaman Medine Bildirgesiyle farklı din mensuplarını diyaloğa çağırıyor. (...)
Bizim diyalog ve hoşgörü hareketimiz tamamen Türk milletine aittir ve Türkiye orijinlidir, diyalog faaliyetlerini kendi maksatları doğrultusunda yapanlara eklenmiş değildir." (Milliyet, 27 Ocak 2005, M.Gündem)
Sadece yukarıya aldığım açıklamalar bile Fethullah Gülen'in dinlerarası diyalog misyonunu nasıl profesyonelce saptırma ve masumane bir hareket olarak kamuoyuna deklere etme kurnazlığını ortaya koyuyor.
1- Fethullah Gülen, diyalog faaliyetleri ile hangi dinî kaynaklardan hareket ediyormuş?
Medine Bildirgesi, Vatikan tarafından dizayn edilen dinlerarası diyalog adlı misyonerlik projesi ile bir tutmak kadar büyük bir çarpıtma ve iftira olabilir mi?
2- Fethullah Gülen'in diyalog hareketi nasıl oluyor da Türkiye orijinli oluyor? "Diyalog faaliyetlerini kendi maksatları doğrultusunda yapanlara eklemlenmiş değildir" iddiasında nasıl bulunabiliyor?
Hangi yüzle?
1998'in Mart ayında Vatikan'a yaptıkları ziyarette Papa 2.Jean Paul'e sundukları mektupta "Vatikan tarafından başlatılan dinlerarası diyalog misyonunun bir parçası olarak buradayız" diyen kendisi değil miydi?
Bir taraftan "diyalog faaliyetlerinin" Vatikan tarafından, Papalık Konseyi tarafından başlatılan bir misyon olduğunu ve bu misyonun bir parçası olduğunuzu kabul edeceksiniz sonra da Amerika'dan verdiğiniz mülakatla "bizim diyaloğumuz Türkiye orijinli" diyeceksiniz?
Bütün bu sözleri ile Fethullah Gülen, diyalog adlı küresel vaftiz projesine yönelik ciddî ve somut belgeler, ve misyonerlik faaliyetlerinin bu bağlamda ayyuka çıkması karşısında adeta bir çıkış yolu arıyor.
Ama çıkış yolu ararken daha da büyük bir cendereye kapılıyor. Yüce Peygamberimizin tatbikatlarını saptırıyor, Vatikan'ın misyonunun bir parçası olduğunu kendi ağzından ifade ettiği metni "hatırlamamaya" çalışıyor.
Türkiye orijinli bir diyalog gündeme getiriyor.
Oysa artık herkes biliyor ki diyaloğun orijini Vatikan.
Bu sürecin Türkiye'deki uzantıları bütün talimat, taktik ve çalışma stratejilerini Vatikan'dan aldılar.
Zaman içinde diyaloğun küresel misyonuna daha bir aşkla sarıldılar ve Abant Toplantılarını küresel güçlerin desteğiyle Washington ve Brüksel'e taşıdılar.
Bütün bunlar olurken de manevî ve millî duygularını perişan ettikleri kitleleri kandırmaya devam etmek için "orijinimiz Türkiye!" demeye başladılar.
Fethullah Gülen'in misyonerlikle ilgili sözleri de ilginç:
"Maalesef, Türkiye'de hoşgörü ve diyalog faaliyetlerinden dolayı Hıristiyanlığı benimseyenler olduğunu iddia edenler çıkabiliyor. Affınıza sığınarak söylüyorum bunun adı yalandır." (Milliyet, 27 Ocak 2005)
Diyalog sürecinden sonra Türkiye'nin her yanı kiliselerle dolup taşarken, Vatikan'ın kardinalleri ile yerli diyalogcular yanak yanağa toplantılar düzenlerken, nurcu toplantılarda İncil okumalar ayyuka çıkmışken, diyalogcu cemaatin okul ve dersanelerinden öğrenciler her hafta kilise ziyaretlerine taşınırken, ve "daha önce nurcu idik, diyalogcularla beraberdik" diyen bir çok "baş papazın" adı çarşaf çarşaf gazetelerde yayınlanırken, Fethullah Gülen hâlâ Amerika'da FBI kontrolündeki evinde bu vahim tabloyu "yalan" diyerek geçiştirebileceğini zannediyorsa yanılıyor.
Merak etmesin. Gazetelerin onu konjonktürel olarak cilalamasına aldanmasın. Maske düştü.f kâr etmez.