Dünkü yazımızda Türkiye'de faaliyet gösteren "kozmik ajanlardan" bahsederek, Avrupa Birliği Türkiye Temsilcisi Karen Fogg'un gizli yazışmalarına değinmiştik.
Fogg'un vukuatları yeni değil aslında. Daha önce, Türk askerinin Güneydoğu'da verdiği mücadeleyi küçük düşürücü bir metodla kaleme alınmış olan, Nadire Mater'in "Memed'in Kitabı"na 100 bin dolar yardımda bulunduğunu biliyoruz.
Yine AB ve Karen Fogg'un finans merkezleri, Liberal Düşünce Topluluğu'na da benzer "yardımlarda" bulunmuşlardı.
Bu kez Karen Fogg'un e-posta yazışmalarını ele geçirdi ve yayınlamaya başladı Doğu Perinçek.
Fogg'un gizli yazışmalarında Türkiye'nin iç işlerine müdahale açısından dudak uçuklatıcı ifadeler var.
AB Temsilcisi Fogg'un gizli yazışmalarını yayınlayan ve önümüzdeki günlerde daha da ayrıntılı ele alınacağı duyurulan Aydınlık Dergisi haberine göre, Fogg'un yazışmalarında değindiği konular ve çıkan sonuçlar şöyle:
"Fogg, Cumhurbaşkanına haddini bildirdik" şeklinde bir ifade kullanmıştır.
"Fogg, Türkiye'deki bazı gazeteciler ve bürokratlardan gizli bilgiler elde etmiştir."
"Fogg, Türkiye'de hükümeti ve başbakanı değiştirme çabalarında bulunmuştur."
"Fogg, bazı sendika liderlerini parayla saflarına katmıştır."
"Fogg, TBMM'de özel toplantı yaptırmıştır."
"Dışişleri ve Adalet Bakanlığı'nda Karen Fogg'a bilgi akıtanlar vardır."
"Fogg, Türkiye'de bir 'siyasi partinin' sivrilmesi için büyük gayret sarfetmektedir."
Fogg hakkında, bu ve bunlar gibi çok ağır iddialar var. Perinçek bu konudaki bütün gizli görüşme kayıtlarını tek tek yayınlayacağını söylüyor.
Türkiye'de faaliyet gösteren bir AB görevlisinin yukarıda sıraladığımız faaliyetlerinin bırakınız hepsini, sadece bir tanesini bile yapması sınırdışı edilmesi için yeterlidir. Zira bu faaliyetlerin hepsi içişlerine müdahaledir, kozmik ajanlık çalışmalarıdır.
Dolayısıyla bu tip yazışmaların bir gazeteci tarafından ele geçirilip yayınlanması önemli bir gazetecilik başarısıdır.
Bazı medya mensupları gizli yazışmaları ele geçirmenin "medya ahlâkına" aykırı olduğundan, Fogg'un kişilik haklarına ve haberleşme özgürlüğüne tecavüz edildiğinden bahsediyor.
Şahsen bu bölücü ajan çalışmaları benim elime de geçerse, yayınlamayıp ahlâklı kalmaktansa, yayınlayarak ahlâksız olmayı tercih ederdim!
Fogg'dan önce de Türkiye'de birçok politikacının özel telefon görüşmeleri basına sızdırılmış, gazeteler "hiç de medya ahlâkını", düşünmeden bu konuşmaları manşetten vermişlerdi.
Bir Türk parlamenterin telefon görüşmesini manşetten yayınlarken "medya ahlâkını, kişi hak ve özgürlüklerini" düşünmeyenlerin, bir Avrupalı parlamenterin yazışmaları deşifre edilince takındıkları "insan hakları savunuculuğu" kargaları güldürecek bir çifte standart.
Karen Fogg, bu yazışmaları yaptığını yalanlamıyor. Perinçek'e dava açacağını söylüyor. Şayet e-postadaki ayrıntılarda yayınlandıktan sonra bu Avrupalı kozmik ajanın hâlâ Türkiye'de duruyor olması, Türkiye'nin ulusal güvenliği ve dış politik itibarı açısından çok büyük bir ayıp olacak.
Bu ayıbı temizlemesi gereken ve Fogg'u sınırdışı etmesi gerekenler ise Ankara sakinleridir.
Eğer diyecekseler ki "Biz AB ile uyum sürecindeyiz, bu nevî kozmik ajanlık faaliyetlerine bu uyum sürecinde göz yummaktan başka çaremiz yok" bu da ayrı bir ayıp zaten.
Dışişleri Bakanı İsmail Cem bile tam bu konjonktürde "Karen Fogg'un yazışmalarının ele geçirilmesi bir hırsızlık olayıdır" diye tepki gösteriyor.
Kabul. Hadi diyelim ortada bir hırsızlık var. İyi de bu kadının, "temsil ettiğiniz Türkiye Cumhuriyeti misyonuna karşı" sarfettiği bu kadar söz ve yaptığı bunca faaliyete karşın hiç mi suçu yok?!
Biz bu kadar da mı tepkisiz, aciz, yılmış bir hale geldik? Bu kadar da mı "devlet olmaktan uzaklaştık?"