logo
19 NİSAN 2024

Genç Üniversite

27.05.2001 00:00:00
Fetih ruhu ve Türk kimliği

Oğuz KÖRO?LU

Oğuz beğleri, millet, dinleyin!... Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe ey Türk milleti senin ilini ve töreni kim bozar!..

Maveraünnehir'den yola çıkan şanlı alperenlerimizin fetih neşideleri, 26 Ağustos 1071'de ebedi yurdumuzun hudutlarına varmak üzere Malazgirt Ovaları'ndan Anadolu içlerine doğru Allahüekber sedalarıyla yayılıyordu dalga dalga. Fetihlerin asıl kuvveti, kafirlerin yüreklerini ezeli katılıktan ve karanlıktan ufuklara ve aydınlığa açan, dünyanın en muhteşem bestesi olan Tekbir sesleriydi... Alemlerin Rabb'ının, asırlar boyu Çin Sedleri'nin zaptedemediği Türklüğe hidayet buyurması, cihanın bin yıl sürecek şanlı fetihlere sahne olmasını da mukadder kılmıştı. İslam'ın iman ve ahlak esasları ile onların fıtri hasletleri bu yüce dinin bütün insanlığa şamil olan davetiyle onların cihangirlik meyilleri bütünleşmiş, birbirini perçinleyerek ahenkli bir kimlik ortaya çıkarmıştı Müslüman Türk!..

İşte bu müstesna kimlik, Malazgirt'ten başlayarak tarihte kurmuş olduğu nice medeniyetlerin seviyesini aşacak bir anlayışın temelini oluşturuyordu. Artık, asırların başı fırtınalı süvarileri, Mevlana olup ney'in inleyen nağmeleri ile aşkullahı, muhabbetullahı doruk noktada yaşayacak; Yunus olup Muhammedî sevgiyi, şefkati, merhameti, Hakk'ı ve hakikati, dervişliğin çetin yollarını aşarak gönüllere dağıtacaktır cömertçe... Kendi gönül ülkesini fethetmeden gönüller fethetmeyecek, kendi nefislerini zaptetmeden beldeler zaptetmeyecektir. Kuru kavga ile cihangirlik davasını bırakıp "İ'layı Kelimetullah" uğruna Allah'ın güzel adını yüceltmek için irşad ehli Fatihlerin yolundan gidecektir...

Allah'ı gönüllerde iktidar etmek adına şiddeti ve zor kullanmayı men eden İslam'ın bu mübarek alperenleri, sene 1453'ü gösterdiğinde varlığı alemlere rahmet olan Peygamberler Peygamberinin müjdesine mazhar, şefaatine nail olmak için defalarca çıktığı Bizans seferine Fatih Sultan Mehmet komutasında tekrar çıkıyordu. Fatih kumandan ve askerleri; küfrün beşiği, karanlığın odağı, zulüm ve vahşetin abideleştiği Konstantiniye'nin duvarlarını döverken, içeride de mezhep kavgaları ve fitne en had safhaya varmıştı. İnsanların diri diri yakıldığı bu dönemin taassup dolu şartları, Grandük Natoras'a; adeta "Hak gelince batıl zail olur" dercesine şu sözleri söyletiyordu: "İstanbul sokaklarında Papa'nın hotozunu görmektense Padişahın sarığını görmeyi tercih ederim."

Ve "İstanbul muhakkak fetholunacaktır, orayı fetheden komutan ne güzel komutandır, orayı fetheden asker ne güzel askerdir" hükmü tecelli ederek, feth-i mübin müyesser oluyor. Tarih 29 Mayıs 1453. Evet, gönüllerinde İslam güneşinin nurunu taşıyanlar İstanbul sokaklarını aydınlatmaya başlıyor. Sultan Fatih Cennetmekan'ın bütün şehirde fermanlar okutturarak halkın can emniyetini, mal emniyetini, ırz ve namus emniyetini, din ve vicdan hürriyetini teminat altına aldığını ifade etmesiyle, ruhları gerçeğin sesine ezeli sağır, içleri kin ve nefretle dolu bir çok insanın yürekleri de İslam'ın nuruyla aydınlanmaya başlayacaktır. İslam'ın bu mübarek gazileri iradelerine ram ettikleri bu beldede hiçbir milletin ulaşmamış olduğu derecede geniş bir hürriyet bahşediyorlardı.

Bununla beraber Türklerin karakteri, inancı, adalet ve merhameti, Haçlı taassup ve cehalet buhranı içinde bunalan mazlumlar için bir ümit kaynağı olmuştur. Onyedinci asrın başında ünlü filozof Campanella şöyle diyordu: "Güneş gibi aydınlık bir ülkeyi yeryüzünde bulmak mümkün müdür? Fikir hürriyetine, din hürriyetine, lisan hürriyetine ilişmeyen Türklerin varlığı böyle bir ülkenin var olacağını bana zannettiriyor. Madem ki düşünceyi zindana koymayan, hakikat sevgisini zincire vurmayan bir millet, o cesur ve adaletli Türkler var, üzerinde yalnız hakikatin, adaletin ve hürriyetin hüküm sürdüğü Güneş ülke neden vücud bulmasın."

Bu tarihi unutmayın: 20 Mayıs 2001

Ecz. Elif Özge KURT

Kimler gelecek, gidebilecek miyiz, engelleri aşabilecek miyiz diye binbir heyecanla geçen 10 günün sonunda yolculuk başlamış ve İstanbul'a doğru hareket ediyorduk. Gönüller coşku, sevinç, mutluluk içerisindeydi. 2 yaşındaki bebeğinden 80 yaşındaki teyzeme, amcama kadar her yaştan insan vardı otobüste. Yaşları, yüzleri, mizaçları farklı ama gönülleri aynı heyecanla dolu birçok insan...

Güzel sohbetler, hoş sedalar, manevi hazlarla geçiyordu yolculuğumuz. Aradaki mola yerlerinde bir çok tanıdığımızla karşılaşıyor onların da gelmesine seviniyor kısa sohbetler ediyorduk. Sabah namazında Sapanca yakınlarında bir yerde mola vermiştik. Hava o kadar yumuşak bir serinlikteydi ve öyle güzel kokuyordu ki bizi selamlıyor diye düşünmekten kendimi alamadım. Uzun çimenlerin ardından varılan cami de hava ile uyumluydu. Sanki hepsi bu büyük vatanî görevimizi muştuluyordu.

SEÇİLMİŞ İNSANLAR TOPLULU?U

İnsanlar çok halis, salih ve saliha kişilerdi. Sanki hepsi sevilmiş, seçilmiş özel olarak toplanmıştı. Sabır, metanet, fetanet, sahibiydiler. Molalarda bazen gecikme oluyor, birilerini beklemek gerekiyordu ama hiç kimse sinirlenmiyor, kalp kırmıyordu. Lavabolarda sıra beklemede sıkıntılı anlar yaşanıyor kimse şikayet etmiyordu. Namazlarda, camilerde sıkıştığımız oluyordu. Bu anlardan birinde Beytullah'ta da böyle olunacağını düşündüm ve bu düşünceyle namaz kıldım. Allah öyle bir genişlik verdi ki, sanki yanımda önümde kimseler kalmamıştı. Daha neler yaşanıyor o mübarek beldelerde diye hayıflanmadan edemedim. Allah oralara da böyle bir kafileyle gitmeyi nasip eylesin.

NİHAYET İSTANBUL...

Ve İstanbul'a vardık. İlk durağımız İstanbul Fatihi, cennet mekan Fatih Sultan Mehmet'in camiiydi. Burada her mübareğin bulunduğu yerde rastladığım muhteşem güller ve güzel hava dikkatimi çekti. Türbenin üzerinde yalnız İngilizce'si olduğuna kızdığımız bir tabelada Fatih Sultan'ın kişiliği anlatılıyordu. Birkaç kişi okumaya çalıştık. O'nun kumandanlığından, zekasından, hem çok cengaver hem de çok halim selim bir insan olduğunda nbahsediliyordu. Liderlik vasfı, kalp kırmayışı, insanlar tarafından çok sevildiği, dürüstlüğü, kültürü anlatılıyordu. O'na bu vasıfları kazandıran yüce dinimizi ve hocası Akşemsettin Hz'lerini düşünmeden edemedim. Evet belki hepimiz Fatih'in İstanbul'u aldığı yaşlara erdik ama beşiğimizden beri bir Ak Hoca'ya talebe olma şansına eremedik. İstanbul'u alarak Peygamberimizin övdüğü kişi olmak 22 yaşındaki bir genç için imkansızmış gibi görünebilir ancak üstün maneviyata sahip bu talebenin tasavvuf yaşı da 22 olunca çok zor olmasa gerek. İşte hepimizin bir Fatih olabilmesinin ön şartı burada gizli...

Sonraki durağımız Eyüp Sultan'dı. Yine güzel bir hava, güller ayrıca ilahiler karşıladı bizi. Yağmur yağmış, her yer ıslanmıştı. Kokladığım güller üzerlerinde yağmur damlalarını kokularıyla beraber yüzüme sürüyordum, bir gül sevdalısı olduğumdan bunun hiç bir önemi yok tabi. Yağmurun yağmasına ne dersiniz? Bir grup vatan aşığının İstanbul'a geleceği sabahın nurunda Allah-ü Teala rahmet yağdırmış sanki yeryüzünü manen de temizlemişti. Bilirsiniz "Gökten yağmur O'nların hürmetine yağar, yerden nebat O'nların hürmetine biter" ayetindeki güzel kullar o gün oradaydı.

Eyüp Sultan (ra)'ın türbesini önce camlar ardından ziyaret ettik sonra Allah'ın lütfuyla kapıları açtılar ve O'na daha fazla yaklaşma imkanımız oldu. Cennetteki yerini işaret eden bir güzellik, bir ışıltı vardı kabrinde. O ne güzel yeşildi Ya Rabbi...

Peygamberimizin ayak izini gördük. Allah'ım O'nun ayağının izinden gitmeyi, peşi sıra sancağı altında toplanmayı nasip eyle.

MUHTEŞEM MİTİNG ALANI

Ve tekrar otobüslere binerek miting alanına doğru yola çıktık. Saat 10.30 civarında oradaydık. İlk gelenler bizlerdik. İnsanların akın akın gelişini seyrettik. Zaman ilerliyor İzmir'den, Isparta'dan, Trabzon'dan gönül dostlarıyla karşılaşıyor, hasret gideriyorduk. Bu arada insanlar çoğalmıştı, sıralanmış, heyecanla bekliyorlardı. Bebekler, çocuklar, gençler, aileler, yaşlılar, 4 çocuğuyla gelen hanımlar, ayağı tutmayan beli dayanmayan, gözü görmeyen insanlar. Vatan dedin mi üstüne söz söyletmeyen, engel tanımayan gönüller gelmişti. Hastayım dememiş, yaşlıyım dememiş, bebeğim var dememiş, görmüyorum dememiş vatan borcunu ödemeye koşmuşlardı coşkuyla. Herkesin gözleri pırıl pırıl parlıyor, yüzlerinin nurları etrafı aydınlatıyordu.

Meltem TV'den tanıdığımız insanları bir bir orada görmek bizde ayrı bir coşku oluşturuyordu. Sayın Aytunç Altındal Bey'in de orada bulunmasına gerçekten çok sevindik. Onun gerek Urfa'daki gerek gazetedeki "Vatikan'ın iç yüzü" yazı dizisindeki, gerekse Diyalog programlarındaki tespitlerinden çok şey öğrenmiş ve öğrendiklerimizi çevremize anlatmıştık. Bunu fırsat bilerek teşekkür ediyor, Allah razı olsun diyorum.

Sayın Muharrem Bayraktar her zamanki başarısıyla gönlünün güzelliğini diline ve dilinden de bizim gönüllerimize aktardı.

Mehmet Emin Koç Bey'in o güzel tebessümünü, hilm süslü yüzünü görüp konuşmasını dinlemekle ayrı bir havaya büründük.

Emekli Albay Ahmet Kurt'un konuşmasıyla gönüller şahlandı. Asker bu milletin en iyi sahibidiri yaşatan Peygamber ocağı Mehmetçiklerin söyleyemediğini yüzlerce, binlerce insana en güzel kelimelerle aktardı. Oyunlara gelmezdi bu millet, askerine, subayına da sahip çıkar onunla da gönül bağını koparmazdı. Askerinizi azaltın diyen insanların ve bunu kabul edenlerin karşısında bir set gibi durur onların hain planlarını bozardı.

Eğitimci-yazar Ali Gedik Bey'in sözleriyle gönüller şifa buldu. Bütün yapılanların bağımsızlığımızı elimizden almak için olduğunu anlattı. Oyun içindeki oyunları açıkladı. Haber olarak dinlediğimiz fakat altında yatan hileleri anlayamadığımız noktaları bir bir gözler önüne serdi. Millet özlediği aradığı liderlere, önderlere nihayet kavuşmuştu.

İŞTE BEKLENEN AN...

Gönüller, artık vatanın sahibi olan sesi bekliyordu. Nefesler tutulmuş, kalpler çılgınca çarpıyordu. Ve o muhteşem ses mikrofon başında bizleri selamlıyordu. 5 saattir ayakta olan insanların bütün yorgunlukları bir anda dinmiş, herkese can getirmişti O'nun sedası. Sözlerle anlatmak mümkün değildi O'nun konuşmasını. Bazı şeyler anlatılmaz, yaşanırdı. Aziz milletimizin bu vefalı evladı yine milletimize yetişmiş, kıskaç altındaki ülkeyi 24 saatte kurtarma müjdesini vermişti. Onun

"Dağ başını duman almış

Gümüş dere durmaz akar

Güneş ufuktan şimdi doğar

Yürüyelim arkadaşlar" marşını söylemesiyle gönüllerdeki umutsuzluk, üzüntü bir anda yok oldu, güneşin doğduğunu hissettik.

O, dünyanın en güzel bakışıyla, en güzel gülüşüyle gönüllerimizin susuzluğunu gideren maneviyat adamı, ekonomist, eğitimci... idi. Allah O'ndan razı olsun. Bu millet O'na sahip olmaktan çok memnun ve binlerce şükrediyor. Vatan, millet O'na muhtaçtır. O'nu takip edip bunu anlamamak mümkün değil.

Hiçbir güç bu milletin kimliğini yok etmeye muktedir değildir. Çünkü bizim kimliğimiz onun kimliğidir. O'nun kimliği Resulullah'ın kimliğidir, Resulullah'ın kimliği Allah'ın kimliğidir. Allah'a hiç kimsenin gücü yetmez. Kimliği Allah'ın kimliği olan bir milleti hiç kimse alaşağı edemez, edememiştir, edemeyecektir de...

Konuşmasının bitmesiyle bir ayrılık hüznü başladı gönüllerimizde. Bir dahaki sefere buluşmak üzere dedik.

Yine marşlar eşliğinde Selim Kotil Bey'in sallanan bayrağın karşısında bayraklarımızı şahlandırarak, gözyaşlarımızı silerek meydanda yavaş yavaş ayrıldık.

Dönüş yolculuğumuzda arkadaşların değerlendirmelerini aldım. Hacettepe'de okuyan bir arkadaşım, "Allah sizden razı olsun, iyi ki gelmişim. Hayatımda hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Vatan sevgim şaha kalktı. Bunu herkese anlatacağım" dedi. Gülsüm Teyze ve beyi İbrahim Amca diğer mitinglerin tarihini sordular ve gelme hazırlığına şimdiden girdiler. Eve gittiklerinde saat 2'ye yaklaşmıştı ama onlar bütün yorgunluklarını unutup evdekilere yaşadıklarını anlattıklarını, sabaha kadar uyumadıklarını söylediler.

Bizi bekleyen dostlar sarıldılar, gören gözleri öptüler. Televizyonları başında hiç kalkmadan ağlayarak izlemişlerdi.

Tanıdığımız tanımadığımız herkes mitingden bahsediyordu. Dolmuşta kulak misafiri olduğum insanlar "Aslında iş kolaymış. Emisyon genişletilmeli, üretime dönük ekonomik program yapılmalı, dolar bırakılıp Türk parasına dönülmeliymiş. 24 saatte bu ülke düze çıkar, 4 senede dünyanın lideri olurmuş" diyordu. İşte benim insanım. İşte benim milletim.

Bizi bekleyin dostlar daha yapılacak çok iş var.

Haydi birlikte tek yürek tek bilek var mısınız?

Yabancı sermaye

Emin ÜSTÜN K.T.Ü. F.E.N. TARİH BÖL.

Osmanlı İmparatorluğu devrinde memleket çıkarları bakımından çok zararlı siyasi ve ekonomik tecrübelere yol açan kapitülasyonların yabancı sermaye yatırımlarının bıraktığı kötü sonuçlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk 25 yılda bu konudaki politikasını etkileyen başlıca unsurlardan biri olmuştur. Kapitülasyonlar 1923'de Lozan Antlaşması ile ortadan kaldırıldıktan sonra Türkiye genellikle dış ekonomik ilişkilerde ve özellikle yabancı sermaye konusunda çok dikkatli davranmış, memleket ekonomisini ve bu unsurun katkı ve etkisinden uzak olarak düzenleme politikasını benimsemiştir. Ancak II. Dünya Savaşı sonunda Türkiye hem memleket içinde hem memleket dışında beliren bazı siyasi ve ekonomik gelişmelerin etkisiyle dış ekonomik ilişkiler politikasında değişiklik yapma zorunluluğu duymuştur. II. Dünya Savaşı'na kadar genellikle normal ticari münasebetlerin sınırı içinde tutmaya çalışılmış olan dış ekonomik ilişkileri geliştirme politikası seçilmiştir. Bir tarihten sonra Türkiye'nin dış ekonomik ilişkilerinin en belirgin özelliğinin diğer devletlerden dış yardım almak için kurduğu ilişki olduğu ve bu ilişkinin Batılı Devletler yönünde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu genel politikaya paralel olarak, Türkiye'nin ekonomik kalkınmasına faydalı olabileceği görüşünden hareket edilerek yabancı sermayeye kapılar açılmıştır. Daha sonra çıkarılan kanunlarla, yabancı sermayenin gelmesini daha çekici yapabilecek bir düzen kurulmaya çalışılmıştır. Oysa ki günümüzde olduğu gibi günübirlik politikalar yerine, milli ekonomik politika uygulansa, ülkemiz bu günkü içler acısı hallere düşmezdi. Yapılacak olan tek şey var: Yabancı sermayeye kapıları kapatarak milli politikayı şahlandırmaktır. Türkiye'nin, bu işleri yapabilecek kişilere ihtiyacı vardır ve Allah'ın izniyle o kişilerin gelmesi yakındır...
Beşiktaş 5 maç sonra kazandı
Galibiyet Serdar Topraktepe yönetiminde geldi
Geçen yılki yatırım tutarı 3.7 milyar dolar
5 yılda 11.2 milyar dolarlık yatırım yaptı
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Beşiktaş 5 maç sonra kazandı
Galibiyet Serdar Topraktepe yönetiminde geldi
Geçen yılki yatırım tutarı 3.7 milyar dolar
5 yılda 11.2 milyar dolarlık yatırım yaptı
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'

Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı

Tokat'ta incelemelerde bulunan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, "Şu ana kadar alınan 500 ihbardan 50 yapı incelendi, 5 yıkık, 15 de ağır hasarlı yapı tespit edildi" dedi.
19.04.2024 16:34:00
İhlas Haber Ajansı
Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı
Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, Tokat'ta 5.6 büyüklüğündeki depremin merkez üssü olan Sulusaray ilçesinde incelemelerde bulundu.

Tokat Valisi Numan Hatipoğlu, Bakan Yardımcısı Tuzcuoğlu'na deprem hasarı hakkında bilgi verdi. İlçe hükümet konağı önünde gazetecilere açıklama yapan Tuzcuoğlu, "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız olarak da Sayın Bakanımız Mehmet Özhaseki beyin hemen talimatlarıyla biz de kendi bakanlığımızın çalışmaları açısından her türlü önlemi, tedbiri ve gayreti ortaya koyduk. Arkadaşlarımızı çok hızlı bir şekilde bölgeye sevk ettik. Gerek çevre illerden buraya transfer ettiğimiz teknik arkadaşlarla, gerekse bakanlık merkezinden buraya yönlendirdiğimiz teknik ekiplerimize, hasar tespit ekiplerimizle birlikte gerek Yozgat ve Tokat'ta çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu anda 20 ekip 50 teknik personelle birlikte bu çalışmalarımız yürüyor, ihtiyaç halinde yine Sayın Valimizin, yine AFAD'ımızın koordinasyonunda teknik ekip sayılarımızı arttırabiliriz. Birkaç gün içerisinde de inşallah bu bölgedeki tüm hasar tespitlerini de tamamlamayı düşünüyoruz" dedi.

"Ağır hasar 99 öncesi yapılan binalarda"

Tuzcuoğlu yaptıkları incelemede depremde ağır hasar alan binaların 1999 yılı öncesi yapılan binalar olduğuna dikkat çekerek, "Gerek Tokat'ta gerek Yozgat'ta baktığımız zaman ağırlıklı olarak hasar gören yapıların yine 1999 öncesi binalar olduğunu tespit ediyoruz. Bunların çoğunluklu olarak 40-50 yıl öncesine ait kerpiç yapılar, yığma yapılar, mühendislik ve fen hizmetlerinden yoksun olan yapılmış olan binalar olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla ülkemiz bir deprem bölgesidir. Gerek kuzeyden geçen fay hatları, gerek Doğu Anadolu ve güneyden geçen fay hatları, gerekse Ege ile Ege'deki fay hatlarını göz önüne aldığınız zaman ülkemizin tamamı çok önemli bir deprem bölgesi oluyor. Himalayalar'dan Alp'lere kadar uzanan bu hat içerisinde bizim ülkemiz depremsellik açısından, risk açısından beşinci ülke konumunda. Öyle olunca muhakkak suretle biz yapılarımızı sağlam, sıkı ve mühendislik hizmetleri çerçevesinde inşa etmek zorundayız. Depremden çok fazla bir şey olmayabilir. Ama yapılarımız eğer ona dayanaklı değilse o zaman maalesef istenmeyen tablolarla karşı karşıya kalıyoruz" diye konuştu.

"500 ihbar geldi, 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı"

Tuzcuoğlu, depremin ardından 500'e yakın ihbar alındığını ifade ederek şunları söyledi:

"Değerli arkadaşlar Tokat ilimizde bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalarda 500 ihbar aldık şu ana kadar. Bu ihbarların sayısı artabilir. Özellikle şu anda hemşehrilerimizin bir kısmı evlerine giremiyorlar. Bunlar giriş yapmaya başladıkları zaman muhtemeldir ki orada birtakım ihbarlar da alınacak. Bu ihbarların sayısı artabilecek ve biz de yapılan her türlü ihbara teknik ekiplerimizle beraber hemen gidip yerinde inceleme, araştırma ve neticelerimizi ortaya koyacağız. Şu ana kadar incelenen 50 yapıdan 5 tanesi yıkık görünüyor. Yine 15 tane ağır hasarlı yapı görünüyor. Az önce de bahsetmiş olduğum gibi bunların büyük çoğunluğu yine kerpiç işte yığma yapılar. Mühendislik hizmetinden yoksula yapılmış olan yapılar. Diğerlerini de yine en kısa sürede tamamlamış olacağız. Kamu binalarımızla alakalı bir hasar görünmüyor. Bu sevindirici bir şey. Aslında depremle alakalı bizi en çok teselli bulduran konu bir can kaybı olmaması."

Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması

Beypazarı Maden Suyu firması, ürün değerlerinin Avrupa Birliği mineralli su kriterlerine ve Türkiye Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik limitlerine uygun olduğunu belirterek, durumun Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre'de mevzuatın farklılığından kaynaklandığını açıkladı.
19.04.2024 14:17:00 / Güncelleme: 19.04.2024 14:39:00
İhlas Haber Ajansı
Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması
Beypazarı Maden Suyu firmasından 'İsviçre' açıklaması
İsviçre Federal Gıda Güvenliği ve Veterinerlik Bürosu, Beypazarı Maden Suyu firmasının bazı ürünlerinden alınan numune sonrası "ürünlerde bor miktarının yüksek olduğu" gerekçesiyle teslim edilen ürünler hakkında satış durdurma kararının alınmasını istemişti.

Geçtiğimiz günlerde firma tarafından yapılan açıklamada ise sosyal medyada ürün hakkında atılan iddialar yalanlanmıştı.

Firma, tartışmalara konu olan iddialar hakkında talep edilen İsviçre kaynaklı analiz sonucunun taraflarına ulaştığını açıkladı.



Firma tarafından analiz kaynaklarına ilişkin yapılan yazılı açıklamada, "Maden suyumuzun değerleri Avrupa Birliği mineralli su kriterlerine ve Türkiye Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik limitlerine uygundur. Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre'de yaşanan bu durum Avrupa Birliği ve İsviçre mevzuatının farklılığından kaynaklanmaktadır. Doğal maden suyumuz, Sağlık Bakanlığı ve Ankara İl Sağlık Müdürlüğü denetiminde olup üretim sıklığı ile orantılı olarak düzenli bir şekilde denetlenip, analiz edilmektedir. Yer altında doğal olarak oluşan maden suyumuz tam 68 yıldır aynı kaynaktan, el değmeden şişelenmekte ve bütün ülkelere aynı içerikte ürün gönderilmektedir" ifadelerine yer verildi.

Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk

Türkiye'nin, geçen yıl sonu itibarıyla 22 milyon 206 bin 34 olarak belirlenen çocuk nüfusu, ülke nüfusunun yüzde 26'sını oluşturdu
 

 
19.04.2024 10:34:00 / Güncelleme: 19.04.2024 10:43:28
AA
Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk
Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk

Türkiye İstatistik Kurumu, 2023 yılına ilişkin çocuk istatistiklerini açıkladı.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, 2023 yıl sonu itibarıyla Türkiye nüfusu 85 milyon 372 bin 377 kişi iken bunun 22 milyon 206 bin 34'ü çocuk olarak kayıtlara geçti.

Çocuk nüfusun yüzde 51,3'ünü erkek, yüzde 48,7'sini kız çocuklar oluşturdu.

Birleşmiş Milletler tanımına göre, 0-17 yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1970 yılında toplam nüfusun yüzde 48,5'ini oluştururken bu oran 1990'da yüzde 41,8 ve 2023'te yüzde 26 oldu.

Nüfus projeksiyonlarına göre, çocuk nüfus oranının 2030'da yüzde 25,6, 2040'ta yüzde 23,3, 2060'ta yüzde 20,4, 2080'de yüzde 19 olacağı öngörüldü.

Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2023'te çocuk nüfus oranının AB ortalaması yüzde 18 oldu.

AB üye ülkeleri içinde en fazla çocuk nüfus oranına sahip ülkeler sırasıyla yüzde 23,4 ile İrlanda, yüzde 21,1 ile Fransa ve yüzde 20,9 ile İsveç olarak kaydedildi.

Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla yüzde 15,1 ile Malta, yüzde 15,4 ile İtalya, yüzde 15,9 ile Portekiz olarak belirlendi.

Türkiye'nin çocuk nüfus oranının AB'ye üye ülkelerden daha yüksek olduğu görüldü.

 

İstanbul-Tahran seferini yapan uçak Elazığ'a zorunlu iniş yaptı

İran'ın hava sahasını tüm uçuşlara geçici olarak kapatmasından dolayı İstanbul-İran seferini yapan uçak, Elazığ Havalimanı'na zorunlu iniş yaptı
19.04.2024 10:29:00
İhlas Haber Ajansı
İstanbul-Tahran seferini yapan uçak Elazığ'a zorunlu iniş yaptı
İstanbul-Tahran seferini yapan uçak Elazığ'a zorunlu iniş yaptı
İran'ın hava sahasını tüm uçuşlara geçici olarak kapatmasından dolayı İstanbul-İran seferini yapan uçak, Elazığ Havalimanı'na zorunlu iniş yaptı. Uçak yaklaşık 2 saat sonra tekrar havalandı.

İran'ın hava sahasını tüm uçuşlara geçici olarak kapatmasından dolayı İstanbul-Tahran seferini yapan Meraj Airlines uçağı, Elazığ Havalimanı'na zorunlu iniş yaptı. Bir süre havalimanında bekleyen yolcular, yaklaşık 2 saat sonra hava sahasının açılmasıyla birlikte yeniden Tahran'a havalandı.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.