Geçen haftanın en önemli konusu ne idi diye bir test yapsalar ne sonuç çıkar sizce?
Siz bu havada kendinizi yormayın, ben açıklayayım;
Geçen haftanın en öneli konusu IMF'nin 2. Başkanı Mr. Fişek beyin Türkiye'ye yaptığı ziyaretti şüphesiz.
Hala şüpheniz varsa o sizin sorununuz.
Mr. Fişek, sağolsun, havaların artı 30-35 derecede, nem oranının %90'larda seyrettiği bir iklimde, bütün riskleri göze alarak ülkemize geldi.
Yunanistan'a gitseydi, yumurta ve domades yağmuruna tutulurdu, o da onları menemen yapardı, Yunan işadamları ve madya mensupları ile oturur yerdi.
Bizde böyle bir şey olmayınca yemek Çırağan'da yendi.
Biz de olmaz böyle bir şey,
ister zurna çal, istersen ney.
Ükemize gelişi medya ve özellikle de köşe yazarları için ve dahi iş adamlarımız için büyük bir sevgiyle karşılanan Mr. Fişek sayesinde yine
birileri bedavadan yedi-içti, karnını doyurdu, faturayı da Mr. Fişek ödedi.
Bu kadarla da bitmedi, özellikle bazı akademisyenler Mr. Fişek sayesinde
ekonomi ile ilgili yeni yeni bilgiler ve bulgular elde ettiler.
Bir türlü çözemedikleri ekonomik programı, Mr. Fişek sayesinde iki günde çözme imkanı buldular.
Dalgalı kurun ne anlama geldiğini bir türlü anlayamayan, bunda havaların mevsim normallerinin üstünde seyretmesi de etkili oldu, iş adamlarımız da IMF dalgasını çözmüş oldular, tabi Mr. Fişek sayesinde.
Uzman ve azman olmak farklı bir şey.
İki senede anlayamadığınız şeyi Mr. Fişek size iki günde anlatıverdi.
Erkeksen anlama da göreyim.
Sözü fazla uzatmadan Mr. Fişek beyin yemekli, çaylı ve neskafeli toplantılardan makrofonlarımıza takılanları size sunayım.
-Efendim iyi günler!
-Ayy çok mersi.
-Sizi tanıyabilir miyiz?
-Tabi efendim, ben Prof. Hulki Kazma. Efendim ekonomistim. Üniversite yıllarında koministtim. Baktım bu işte para yok, ekonomist oldum. Böylesi daha iyi. Kominist olup fakirlik edebiyatı yapmaktan, ekonomist olup Çırağan'da kahvaltı yapmak daha iyi. Öyle değil mi canım?
-Nasıl buldunuz Mr. Fişek beyi?
-Efendim toplantıdan, gördüğünüz gibi yeni çıktım, işte kürdanım elimde, uygun bir yere atma fırsatım bile olmadı. Heyecanımı mazur görün. Çok müthiş bir adam. Çok etkilendim. Ekonomiyi çok iyi biliyor. Özellikle de bir ülkeyi batırmanın bütün inceliklerini biliyor. Hayran kaldım. Yaşım ilerlediği için, normal yollarla olmaz, ama emekli ikramiyemi alıp tüp ya da dörtlü ocak farketmez, en kısa zamanda bir çocuk yapıp adını Fişek koyacağım.
Şunu görüyor musunuz?
-Evet, beyaz bir iplik.
-İşte bunu Mr. Fişek beyin donundan söküp aldım, çaktırmadan. Ölünce tabutuma koysunlar diye.
-Hayret!
-İyi günler! Efendim sizi tanısak?
-Benim adım, hık, Rıfkı Yontulmamış, hık. Ben de ekonomi ve dış ilişkiler, hık, uzmanıyım. Kusura bakmayın yemeği biraz fazla kaçırdım, hık.
-Peki siz nasıl buldunuz Mr. Fişek beyi?
-Harika buldum, hık, harika. çok iyi İngilizce biliyor, hık. Ben hala konuşurken takılıyorum, hık. Takılmadan sadece hık yapabiliyorum, hık. Benim takıldığım yer şu fiil çekimleri. Adam hiç takılmadan konuştu, konuştu, konuştu...
-Tamam anladım efendim konuştuğunu da ne konuştu?
-Ne konuşmadı ki? Konuştu, hık. Çok konuştu, çoook. Fakat inanır mısın kardeşim, yemeklerin güzelliğinden, adamın ne dediğini pek anlamadım. Ama çok güzel konuştu adam, hakkını vermek lazım.
-Sizi tanıyabilir miyiz beyefendi?
-Siz hala beni tanımıyor musunuz yoksa? Ayıp, ayıp. Bu sizin yaptığınız dübedüz ahlaksızlık, saygısızlık.
-Rica ederim efendim. Ne biçim konuşuyorsunuz?
-Bırakın ricayı micayı. ben her akşam değişik TV'lerde ekonomi ile ilgili yorumlar yapıyorum, hükümetin programının ne cici bir program olduğunu anlatıyorum, adam hala beni tanımıyor. Sen söyle bakiyim hangi gazatadansın? Patronuna telefon edip seni işten attıraciğim. Benim gibi ünlü birini tanımıyan bir gazataci simit satsın.
-Yanlış anladınız efendim, ben tanıyorum da okuyucular tanısın diye sorumuştum.
-Haa, oldu o zaman. Benim adım Haşım Hışım. Kısaca bana Prof. Aş. Aş. derler. Ekonomi alanında bir çok bilimsel hikayelerim var. Bir özel TV'den teklif aldım. Saat 24.30'dan itibaren "mini mini idarecilere masallar" adlı bir uyku öncesi programı yapaciğim. Sponsor ariyorüm.
-İlginç, peki siz nasıl buldunuz Mr Fişek beyi?
-Çok sağlıklı buldum, son derece formda aynı zamanda. Yanında getirmeyi unutmuş, diyet programını istedim gider gitmez, ölüm vaki olmazsa bana yolliyicaklar. Günde dört zeytin, elli gram beyaz peynir, bir hıyar, yarım
domdes yiyorlarmış. Laf aramızda, gelişindeki asıl sebep, ülkemizde yetişen kaliteli hıyarlar yüzündenmiş. Ama bunu yazmayın, hıyar fiyatları artar. Kırmızı et yerine beyaz et alıyorlarmış. Spordan da çok hoşlandığını bana söylediler, Hagi'yi bile tanıyor.
-Neyse!
-İyi günler efendim.
-Çekil, çekil!
-Ne bu şiddet efendim, hayrola.
-Akademisyen olmakla iş bitmiyor mirim. Ne demiş adam oğluna, vali olamazsın demedik, merkez valisi olamazsın dedik
-Yanlız onun aslı öyle değil.
-Bana bak!
-Tamam tamam. Ne oldu ki, beyefendi?
-Aynen yazın! Toplantıya çağrıldım. Meraklısı değildim. Aslında hanımla pazara çıkıp, ekonomik anket yapacaktım. Mr. Fişek bey geldi dediler. Geçen yıl aynı uçakta yolculuk yaptık. Oradan tanışıyoruz. Ben de gitmezsem ayıp olur diye işlerimi bırakıp toplantıya gittim. Beni tanıdı tabi, ne de olsa uyanık adam. Bana göz işareti yaparak yanına çağırdı. Tam yanına yaklaşıp
sağ cenahındaki sandalyeye çömelecektim ki, bir münasebetsiz atlıdı ve yerimi kaptı. Aslında ben ona haddini bildirecektim, ama, memleketimin itibarını düşündüm. Bir de adam; biz bu adamlara mı yardım ediyoruz, bir sandalyeyi paylaşamayanlar, bizim dolarları nasıl paylaşsınlar?, diye düşünür da kredi yollamaz diye bir tepki vermedim. Görüyorsunuz ne kadar nezaket ehliyim?
-Görüyorum. Keşke görmeseydim.
-Peki, büyük bir merasimle gelen Mr. Fişek beyi giderken uğurlamaya kimsenin gitmemesini nasıl yorumluyorsunuz?
-Açıklayayım. Aynen yazın! Kısa zamanda aramızda çok duygusal anlar yaşandı. Aşktan da öte. Yavuklusunu askere gönderen kızın durumuna düşmemek için alana gitmedik.
-Nasıl yanı?
-Mr. Fişek beyi uğurlamaya gitseydik, göz yaşları sel, piyasa yol, ekonomi kol olurdu. Piyasalar yine karışırdı. Yeni bir kriz yaşanmaması için Mr. Fişek beyi uğurlamaya gitmedik. Hani bir türküde var ya; Bir hışmınan geldi geçti." aynen öyle, gelişi muhteşem gidişi kurdeşen gibi oldu.
Aslını istersen uğurlayacak adam da yoktu.
Başbakanın sağlık sorunu,
Bahçeli'nin yayla sorunu,
Yılmaz'ın kongre sorunu,
Derviş'in Cetrin sorunu vardı.
İş adamlarımız da piknikteydiler o gün.
Bunlardan hangisi kafana yatarsa onu yaz.
Evet sevgili "Söz Yazanın" okurları, IMF'nin 2. Başkanı Mr. Fişek beyin kerameti kendinden menkul ziyareti böyle geçti.
Görüşmek üzere.
Siz bu havada kendinizi yormayın, ben açıklayayım;
Geçen haftanın en öneli konusu IMF'nin 2. Başkanı Mr. Fişek beyin Türkiye'ye yaptığı ziyaretti şüphesiz.
Hala şüpheniz varsa o sizin sorununuz.
Mr. Fişek, sağolsun, havaların artı 30-35 derecede, nem oranının %90'larda seyrettiği bir iklimde, bütün riskleri göze alarak ülkemize geldi.
Yunanistan'a gitseydi, yumurta ve domades yağmuruna tutulurdu, o da onları menemen yapardı, Yunan işadamları ve madya mensupları ile oturur yerdi.
Bizde böyle bir şey olmayınca yemek Çırağan'da yendi.
Biz de olmaz böyle bir şey,
ister zurna çal, istersen ney.
Ükemize gelişi medya ve özellikle de köşe yazarları için ve dahi iş adamlarımız için büyük bir sevgiyle karşılanan Mr. Fişek sayesinde yine
birileri bedavadan yedi-içti, karnını doyurdu, faturayı da Mr. Fişek ödedi.
Bu kadarla da bitmedi, özellikle bazı akademisyenler Mr. Fişek sayesinde
ekonomi ile ilgili yeni yeni bilgiler ve bulgular elde ettiler.
Bir türlü çözemedikleri ekonomik programı, Mr. Fişek sayesinde iki günde çözme imkanı buldular.
Dalgalı kurun ne anlama geldiğini bir türlü anlayamayan, bunda havaların mevsim normallerinin üstünde seyretmesi de etkili oldu, iş adamlarımız da IMF dalgasını çözmüş oldular, tabi Mr. Fişek sayesinde.
Uzman ve azman olmak farklı bir şey.
İki senede anlayamadığınız şeyi Mr. Fişek size iki günde anlatıverdi.
Erkeksen anlama da göreyim.
Sözü fazla uzatmadan Mr. Fişek beyin yemekli, çaylı ve neskafeli toplantılardan makrofonlarımıza takılanları size sunayım.
-Efendim iyi günler!
-Ayy çok mersi.
-Sizi tanıyabilir miyiz?
-Tabi efendim, ben Prof. Hulki Kazma. Efendim ekonomistim. Üniversite yıllarında koministtim. Baktım bu işte para yok, ekonomist oldum. Böylesi daha iyi. Kominist olup fakirlik edebiyatı yapmaktan, ekonomist olup Çırağan'da kahvaltı yapmak daha iyi. Öyle değil mi canım?
-Nasıl buldunuz Mr. Fişek beyi?
-Efendim toplantıdan, gördüğünüz gibi yeni çıktım, işte kürdanım elimde, uygun bir yere atma fırsatım bile olmadı. Heyecanımı mazur görün. Çok müthiş bir adam. Çok etkilendim. Ekonomiyi çok iyi biliyor. Özellikle de bir ülkeyi batırmanın bütün inceliklerini biliyor. Hayran kaldım. Yaşım ilerlediği için, normal yollarla olmaz, ama emekli ikramiyemi alıp tüp ya da dörtlü ocak farketmez, en kısa zamanda bir çocuk yapıp adını Fişek koyacağım.
Şunu görüyor musunuz?
-Evet, beyaz bir iplik.
-İşte bunu Mr. Fişek beyin donundan söküp aldım, çaktırmadan. Ölünce tabutuma koysunlar diye.
-Hayret!
-İyi günler! Efendim sizi tanısak?
-Benim adım, hık, Rıfkı Yontulmamış, hık. Ben de ekonomi ve dış ilişkiler, hık, uzmanıyım. Kusura bakmayın yemeği biraz fazla kaçırdım, hık.
-Peki siz nasıl buldunuz Mr. Fişek beyi?
-Harika buldum, hık, harika. çok iyi İngilizce biliyor, hık. Ben hala konuşurken takılıyorum, hık. Takılmadan sadece hık yapabiliyorum, hık. Benim takıldığım yer şu fiil çekimleri. Adam hiç takılmadan konuştu, konuştu, konuştu...
-Tamam anladım efendim konuştuğunu da ne konuştu?
-Ne konuşmadı ki? Konuştu, hık. Çok konuştu, çoook. Fakat inanır mısın kardeşim, yemeklerin güzelliğinden, adamın ne dediğini pek anlamadım. Ama çok güzel konuştu adam, hakkını vermek lazım.
-Sizi tanıyabilir miyiz beyefendi?
-Siz hala beni tanımıyor musunuz yoksa? Ayıp, ayıp. Bu sizin yaptığınız dübedüz ahlaksızlık, saygısızlık.
-Rica ederim efendim. Ne biçim konuşuyorsunuz?
-Bırakın ricayı micayı. ben her akşam değişik TV'lerde ekonomi ile ilgili yorumlar yapıyorum, hükümetin programının ne cici bir program olduğunu anlatıyorum, adam hala beni tanımıyor. Sen söyle bakiyim hangi gazatadansın? Patronuna telefon edip seni işten attıraciğim. Benim gibi ünlü birini tanımıyan bir gazataci simit satsın.
-Yanlış anladınız efendim, ben tanıyorum da okuyucular tanısın diye sorumuştum.
-Haa, oldu o zaman. Benim adım Haşım Hışım. Kısaca bana Prof. Aş. Aş. derler. Ekonomi alanında bir çok bilimsel hikayelerim var. Bir özel TV'den teklif aldım. Saat 24.30'dan itibaren "mini mini idarecilere masallar" adlı bir uyku öncesi programı yapaciğim. Sponsor ariyorüm.
-İlginç, peki siz nasıl buldunuz Mr Fişek beyi?
-Çok sağlıklı buldum, son derece formda aynı zamanda. Yanında getirmeyi unutmuş, diyet programını istedim gider gitmez, ölüm vaki olmazsa bana yolliyicaklar. Günde dört zeytin, elli gram beyaz peynir, bir hıyar, yarım
domdes yiyorlarmış. Laf aramızda, gelişindeki asıl sebep, ülkemizde yetişen kaliteli hıyarlar yüzündenmiş. Ama bunu yazmayın, hıyar fiyatları artar. Kırmızı et yerine beyaz et alıyorlarmış. Spordan da çok hoşlandığını bana söylediler, Hagi'yi bile tanıyor.
-Neyse!
-İyi günler efendim.
-Çekil, çekil!
-Ne bu şiddet efendim, hayrola.
-Akademisyen olmakla iş bitmiyor mirim. Ne demiş adam oğluna, vali olamazsın demedik, merkez valisi olamazsın dedik
-Yanlız onun aslı öyle değil.
-Bana bak!
-Tamam tamam. Ne oldu ki, beyefendi?
-Aynen yazın! Toplantıya çağrıldım. Meraklısı değildim. Aslında hanımla pazara çıkıp, ekonomik anket yapacaktım. Mr. Fişek bey geldi dediler. Geçen yıl aynı uçakta yolculuk yaptık. Oradan tanışıyoruz. Ben de gitmezsem ayıp olur diye işlerimi bırakıp toplantıya gittim. Beni tanıdı tabi, ne de olsa uyanık adam. Bana göz işareti yaparak yanına çağırdı. Tam yanına yaklaşıp
sağ cenahındaki sandalyeye çömelecektim ki, bir münasebetsiz atlıdı ve yerimi kaptı. Aslında ben ona haddini bildirecektim, ama, memleketimin itibarını düşündüm. Bir de adam; biz bu adamlara mı yardım ediyoruz, bir sandalyeyi paylaşamayanlar, bizim dolarları nasıl paylaşsınlar?, diye düşünür da kredi yollamaz diye bir tepki vermedim. Görüyorsunuz ne kadar nezaket ehliyim?
-Görüyorum. Keşke görmeseydim.
-Peki, büyük bir merasimle gelen Mr. Fişek beyi giderken uğurlamaya kimsenin gitmemesini nasıl yorumluyorsunuz?
-Açıklayayım. Aynen yazın! Kısa zamanda aramızda çok duygusal anlar yaşandı. Aşktan da öte. Yavuklusunu askere gönderen kızın durumuna düşmemek için alana gitmedik.
-Nasıl yanı?
-Mr. Fişek beyi uğurlamaya gitseydik, göz yaşları sel, piyasa yol, ekonomi kol olurdu. Piyasalar yine karışırdı. Yeni bir kriz yaşanmaması için Mr. Fişek beyi uğurlamaya gitmedik. Hani bir türküde var ya; Bir hışmınan geldi geçti." aynen öyle, gelişi muhteşem gidişi kurdeşen gibi oldu.
Aslını istersen uğurlayacak adam da yoktu.
Başbakanın sağlık sorunu,
Bahçeli'nin yayla sorunu,
Yılmaz'ın kongre sorunu,
Derviş'in Cetrin sorunu vardı.
İş adamlarımız da piknikteydiler o gün.
Bunlardan hangisi kafana yatarsa onu yaz.
Evet sevgili "Söz Yazanın" okurları, IMF'nin 2. Başkanı Mr. Fişek beyin kerameti kendinden menkul ziyareti böyle geçti.
Görüşmek üzere.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua... - 1 / 20.03.2024
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua... - 1 / 20.03.2024
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024