Buyurdu ki: "Helâk olan bir kimsenin nasıl helâk olduğuna hayret etmem. Fakat saadete kavuşup, kurtulan bir kimsenin nasıl kurtulabildiğine hayret ederim. İyi biliniz ki: Allah-u Teala bir kuluna, imân ile ruhunu teslim etmekten, imân ile ölmekten daha büyük bir nîmet vermemiştir." "Kalbin doğruluğu amellerin doğruluğu iledir. Amellerin doğruluğu da niyetin doğruluğu iledir." Mutarrif bin Abdullah bir gün Sünnet-i Resûlullah'tan bahsederken, kendisine; "Bize yalnız Kur'an-ı Kerim'den bahsediniz" denildi. Cevabında: "Vallahi biz Kur'an-ı Kerim'in bir benzeri, bir mukabili olduğunu söylemiyoruz. Fakat Kur'an-ı Kerim'i bizden iyi bilen kendisine vahiy gelen, murâd-ı ilahiye tam vakıf bir zatın (Hazret-i Peygamberin) bulunduğunu söylüyoruz" buyurdu. Buyurdu ki: "İnsana verilen şeyler içerisinde akıldan daha kıymetlisi yoktur." "Vera (şüpheli şeyleri terketmek), yalnız kendini bu hale ehil kılanlara (farzları yapıp, haramlardan sakınan ve Allah-u Teala'nın rızasını isteyenler) gelir." "Daima şerefli olmalısın. İnsanlara ihtiyaç arzetmedikçe şerefini ve iyiliğini muhafaza etmiş olursun."
"Sıddıkların kalbine gaflet gelmeseydi kendilerine Allah-u Teala'dan gelen tecellilere dayanamaz, can verirlerdi." Herkese acır, günah işleyenlere de ıslah olmaları için dua eder, herkesin de dua etmesini isterdi. "Günahkârlara karşı nefsinde merhamet duymayan kimse, hiç olmazsa onların lehine (onlar için) tövbe ve istiğfar ile dua etsin. Zira yeryüzündekilere Allah-u Teala'dan mağfiret dilemek meleklerin ahlâkındandır." Kendisi çok az yer ve şehvetlerden kaçınırdı. Herkese de böyle yapmasını buyururdu. Hatta kendisi hiçbir şey yemiyor denecek kadar az yerdi. "Şehvetlerini ve yeme içmeyi terkeden kimse keramet sahibi olur" buyurmuşlardır. Her işinde orta yolda idi. "İşlerin en hayırlısı vasat (orta) yolda olmaktır" buyurmuştur. O fitne ve fesattan son derece kaçınır, fitneye bulaşmaktan korkardı. Hazret-i Hasan'ın fitneden kaçmasını selden boğulmak için kaçan bir insana benzetmiş, "Fitne insana hidayet etmek için gelmez. Fakat nefsiyle çarpışanın nefsin arzularını terk etmesi için gelir" demiştir.