Ali Kayıkçı
- Sana da âferin evlâdım... Hepinize de âferinler... Hep, zeki ve çalışkan çocuklar, gençler bir araya toplanmışlar her hâlde?.. Maşâ'Allah!... Sırada "Mekrûh" ve "Müfsid" var. Bilmeyen?.. Yok... Herkes bildiğine ve ayağa kalkmadığına göre, şimdiye kadar suâl sormadığımız?.. Yanyana oturan şu iki gence soralım... Evlâdım, sen mekrûh'u, sen de müfsid'i anlat bakalım! Önce sen...
- Hoca'm; mekrûh demek, Allahü teâlânın ve Muhammed aleyhisselâmın beğenmediği ve ibâdetlerin sevâbını gideren fena şeylerdir. "Tahrimen mekrûh" ve "Tenzihen mekrûh" olarak ikiye ayrılır. Tahrimen mekrûh, harâma yakın olan mekrûhlar olup, bunları yapmak azâba sebeptir. Namazlarda vâcibi ve müekked sünnetleri terketmek, güneş doğarken ve zevâlde iken, batarken namaz kılmak, hep tahrimen mekrûh fiillerdir. Yalnız, ikindi namazını kılmamış bir kimse, namazını kazaya bırakmamak için, güneş batarken de namazını kılmalıdır. İkindi ile 45 dakika kalana kadar olan arada, kaza namazı kılınırsa da sünnet yani nafile namazlar kılınmaz. Merkûh'dur. Ayrıca câmî içinde sadaka vermek, namazı "ta'dil-i erkân"a riayet etmeksizin kılmak; yani acele edip kavme ve celsede yeterli durmadan eğilmek başı döndürüp bakmak, özürsüz gözlerini yummak ve...
- Anlaşıldı evlâdım... Bu saydıkların hep birer mekrûhdur. Sen de bu konuyu çok iyi biliyorsun. Şunu ben hemen ilâve edeyim ki, ta'dil-i erkâna riayet, Hanefi mezhebimizde vâcip, Şafii mezhebinde ise farzdır. Başı döndürüp bakma mes'elesinde de, eğer bu dönme sırasında göğüs de dönerse, namaz fâsid olur; yani bozulur. Sâdece, gözle etrafa bakmak, tenzihen mekrûhdur. Yeri gelmişken, yarışma harici olmakla beraber, câmî cemaatlerinde sık sık gördüğümüz, namazın diğer mekrûhlarını da şöyle bir hatırlatalım bu genç kardeşlerimizle ki, daha çok sevâba girelim. Şimdi bu mekrûhlardan herkes birini söylesin bakalım!..
- Sana da âferin evlâdım... Hepinize de âferinler... Hep, zeki ve çalışkan çocuklar, gençler bir araya toplanmışlar her hâlde?.. Maşâ'Allah!... Sırada "Mekrûh" ve "Müfsid" var. Bilmeyen?.. Yok... Herkes bildiğine ve ayağa kalkmadığına göre, şimdiye kadar suâl sormadığımız?.. Yanyana oturan şu iki gence soralım... Evlâdım, sen mekrûh'u, sen de müfsid'i anlat bakalım! Önce sen...
- Hoca'm; mekrûh demek, Allahü teâlânın ve Muhammed aleyhisselâmın beğenmediği ve ibâdetlerin sevâbını gideren fena şeylerdir. "Tahrimen mekrûh" ve "Tenzihen mekrûh" olarak ikiye ayrılır. Tahrimen mekrûh, harâma yakın olan mekrûhlar olup, bunları yapmak azâba sebeptir. Namazlarda vâcibi ve müekked sünnetleri terketmek, güneş doğarken ve zevâlde iken, batarken namaz kılmak, hep tahrimen mekrûh fiillerdir. Yalnız, ikindi namazını kılmamış bir kimse, namazını kazaya bırakmamak için, güneş batarken de namazını kılmalıdır. İkindi ile 45 dakika kalana kadar olan arada, kaza namazı kılınırsa da sünnet yani nafile namazlar kılınmaz. Merkûh'dur. Ayrıca câmî içinde sadaka vermek, namazı "ta'dil-i erkân"a riayet etmeksizin kılmak; yani acele edip kavme ve celsede yeterli durmadan eğilmek başı döndürüp bakmak, özürsüz gözlerini yummak ve...
- Anlaşıldı evlâdım... Bu saydıkların hep birer mekrûhdur. Sen de bu konuyu çok iyi biliyorsun. Şunu ben hemen ilâve edeyim ki, ta'dil-i erkâna riayet, Hanefi mezhebimizde vâcip, Şafii mezhebinde ise farzdır. Başı döndürüp bakma mes'elesinde de, eğer bu dönme sırasında göğüs de dönerse, namaz fâsid olur; yani bozulur. Sâdece, gözle etrafa bakmak, tenzihen mekrûhdur. Yeri gelmişken, yarışma harici olmakla beraber, câmî cemaatlerinde sık sık gördüğümüz, namazın diğer mekrûhlarını da şöyle bir hatırlatalım bu genç kardeşlerimizle ki, daha çok sevâba girelim. Şimdi bu mekrûhlardan herkes birini söylesin bakalım!..