Allahü Teala insanı yarattığı zaman bize sordu: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"... Biz de; "Evet, Rabbimizsin" dedik. "Şimdi beni görüyorsunuz. Müşahede ediyorsunuz.
İnkarınız mümkün değil. Sizi dünya denilen yere göndereceğim. Asıl orada 'Sen benim Rabbimsin' diyeceksin ki kıymeti olsun." Şimdi bizi burada, bu alemde Cenab-ı Hak deniyor. Neyle deniyor?
Asıl gaye Allah'ın rızasını kazanmakHayırlarla deniyor. Servet veriyor, sıhhat veriyor, mevki veriyor, rütbe veriyor. Bazen hastalık veriyor, çile veriyor, meşakkat veriyor, fakirlik veriyor, sıkıntı veriyor. Hepsi de deneme içindir. Kula burada düşen iki husus var. Bütün bu hayırlar karşısında şükredip; "Sen ne güzelsin ey Rabbim. Ne kadar iyisin, lütufkarsın" der. Nimetle değil de Rabbi onu farklı yoldan denedi. Çile verdi, fakirlik verdi, hastalık verdi. Orada da ne yapacak? Sabredecek. "Niye beni böyle deniyorsun?" deme hakkımız yok. Hangisi hakkımızda hayırlıdır, onu biz bilemeyiz. Asıl gaye Allah'ın rızasını kazanmaktır.Nitekim hem günümüzde, hem geçmişte, hayırlara boğduğu kulları, kulluk yapacağı yerde, O'nu hiç tanımamıştır. Ama şer ile denediği kulları hep O'nun kapısında, O'nu anıyor. Bazen o şer, kulun rıhletinde, vuslatında, hayır diye gördüklerimizden çok daha faydalı oluyor. Onun için ayet-i kerimede Allah: "...Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 2/216) buyuruyor.Bu dünya hayatında, işimize gelen oldu mu, "kazandık" diyoruz. Belki de kaybediyoruz. "Kazandık" ölçüsü Allah'ın rızası ile birlikte olursa muteberdir. Kazandığın şey, eğer Allah'ın rızasını sana kazandırıyorsa o muteberdir. Onun için niyetlerimizi Allah'ın rızasına endeksleyeceğiz ki, yaptığımız her işte kazançlı çıkalım.
HİKMETİN SIRLARI / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri
İnkarınız mümkün değil. Sizi dünya denilen yere göndereceğim. Asıl orada 'Sen benim Rabbimsin' diyeceksin ki kıymeti olsun." Şimdi bizi burada, bu alemde Cenab-ı Hak deniyor. Neyle deniyor?
Asıl gaye Allah'ın rızasını kazanmakHayırlarla deniyor. Servet veriyor, sıhhat veriyor, mevki veriyor, rütbe veriyor. Bazen hastalık veriyor, çile veriyor, meşakkat veriyor, fakirlik veriyor, sıkıntı veriyor. Hepsi de deneme içindir. Kula burada düşen iki husus var. Bütün bu hayırlar karşısında şükredip; "Sen ne güzelsin ey Rabbim. Ne kadar iyisin, lütufkarsın" der. Nimetle değil de Rabbi onu farklı yoldan denedi. Çile verdi, fakirlik verdi, hastalık verdi. Orada da ne yapacak? Sabredecek. "Niye beni böyle deniyorsun?" deme hakkımız yok. Hangisi hakkımızda hayırlıdır, onu biz bilemeyiz. Asıl gaye Allah'ın rızasını kazanmaktır.Nitekim hem günümüzde, hem geçmişte, hayırlara boğduğu kulları, kulluk yapacağı yerde, O'nu hiç tanımamıştır. Ama şer ile denediği kulları hep O'nun kapısında, O'nu anıyor. Bazen o şer, kulun rıhletinde, vuslatında, hayır diye gördüklerimizden çok daha faydalı oluyor. Onun için ayet-i kerimede Allah: "...Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 2/216) buyuruyor.Bu dünya hayatında, işimize gelen oldu mu, "kazandık" diyoruz. Belki de kaybediyoruz. "Kazandık" ölçüsü Allah'ın rızası ile birlikte olursa muteberdir. Kazandığın şey, eğer Allah'ın rızasını sana kazandırıyorsa o muteberdir. Onun için niyetlerimizi Allah'ın rızasına endeksleyeceğiz ki, yaptığımız her işte kazançlı çıkalım.
HİKMETİN SIRLARI / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri