Önceki gün neredeyse bütün medya organları Prof. Dr.
Haydar Baş'la ilgili yalan-yanlış bilgilerle dolu bir haberi sayfalarına taşıdı. Ortada 2.5 yıldan beri devam eden bir dava vardı ve bu davanın özü Mustafa Eraslan tarafından Haydar Bey'e verilen senetlerin ödenmemesi üzerine başlatılan takibata dayanıyordu.
Bugüne kadar 8 duruşma olmuş, onlarca tanık dinlenmiş, mahkeme bir sürü merhaleler geçirmiş ama bugüne kadar normal seyrinde devam eden mahkemeyi adeta bir el düğmeye basarak ülke gündemine taşımış, biri sürü belden aşağı haber yaptırmış, bugüne kadar defalarca gündeme getirilen ve hepsi de mahkeme kararlarıyla cezai takibata uğrayan aslı astarı olmayan cemaat yapılanması iddialarıyla ilgili kof ve sığ yalanları sayfalara taşıtmış.
Aldığımız terbiye ve hukuka olan saygımız gereği mahkeme dosyasının içeriğine girmeden ve devam eden bir mahkemeyi etki altında bırakacak tarzda bir yola sapmadan medyada yayınlanan iğrenç haberler sürüsüne cevap vermek istiyorum.
Zaten gün boyunca devam eden ağır saldırılar karşısında Prof. Dr. Haydar Baş Bey'den gelen şık, ağırbaşlı, hukuk terbiyesinin zirvesinde ifadelerle dolu açıklaması da ders niteliğindeydi:
"Biz ömrümüzü adadığımız Türk milleti ve devleti için yapmak istediklerimiz ile zaten gözler önünde ve gönüllerdeyiz. Türk adaletine güvenimiz tamdır.
Hukukun dışına çıkmayız. Haber konusu edilen Dr. Mustafa Eraslan ile aramızdaki ihtilafta da adalet mutlaka yerini bulacaktır.
Devam eden davanın tutanak kayıtlarının dosya içeriğine ve aslına aykırı şekilde basına yansıması, bir kez daha büyük bir oyunun içine çekilmek istendiğimizi gösteriyor. Büyük Türk milleti şahsımı ne bir dava dosyasıyla, ne de basit oyunlarla tanıyacak." Haydar Bey'in açıklaması tam da bir 'devlet adamına' yakışır mahiyet ve üslup içeriyor. Keşke haberleri yapanlar bu üsluptan biraz ders alsalardı.
Haydar Bey, haklı olarak 'bir oyunun içine çekilmek istendiğini' söylüyor. Ne ilginçtir haberlerin gündeme getirilmesindeki zamanlamaya bakın: Haydar Baş, kendisinin haberi bile olmadan yargılandığı ve ülke tarihinin en büyük kumpası ve oyunu olan Ergenekon davasıyla alakalı 'bütün suçlamaların mesnetsiz iddialarla dolu iftiralar' olduğunu ilan eden beraat kararının açıklanmasından bir hafta sonra bu defa yeni bir oyunun içine çekiliyor.
Ama onun dediği gibi "Türk milleti bizi bu basit oyunlarla tanımayacak."
Basında yer alan haberlerde öyle kepazelikler sergileyenler oldu ki, rahmetli annemin ve teyzemin bile ismine yer verdiler. Haydar Bey'in kardeşleri şunlardır, şu kadar çocuğu vardır gibi mahkeme ile alakası olmayan bilgilere yer verilmenin ötesinde aile hayatı ile ilgili terbiyesizlik boyutunda haberler yapanlar oldu. Bütün bunlar medyanın amacının haber değil kumpas olduğunu ortaya koyuyor.
Bir değer husus ise cemaat tartışmaları.
Bütün medya organlarına sesleniyorum:
Ne kadar çırpınsanız da, ne kadar çıldırsanız da, ne kadar yalan haber yapsanız da Haydar Baş Bey'i cemaat kumpası içine çekemeyeceksiniz.
Haydar Bey, ömrünün önemli bir kısmını Türkiye'nin başına bela olan FETÖ adlı cemaat yapılanmasıyla mücadele ederek geçirdi. Bu yapının Türk devletinin bekası için ne kadar tehlikeli olduğunu anlattı. Yukarıda bahsettiğim, Ergenekon davası iddianamesini hazırlayan FETÖ'cü savcılar da 'ne garip bir tesadüftür!' cemaat, tarikat ifadeleriyle dolu hezeyanlar kusuyordu ama bütün bunlar, yargıda yapılan yeni yapılanmalar sonucu mahkeme kararıyla tokat gibi yüzlerine çarpmıştı.
Cemaat iftiralarına yarın devam edelim, okuduğunu anlamayan medyanın yüzünü biraz
tokatlayalım.