Geçen günkü "Kürdistan'a hoşgeldiniz" yazısına yoğun tepkiler geldi.
Yazımız internet sitelerinde de yer aldı. Okuyucularımız Irak'ta olup bitenlerin farkında. Konuyla hayli ilgili ve de tepkili.
Ancak, maalesef iktidar ve devlet katında "tık" yok.
İktidar cenahından Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün yasak savma kabilinden tepkisi dışında ses yok. Zaten Gül'ün "Talabani ve Barzani yanlış adım atmamalı" sözleri rutin bütçe konuşmalarının içinde geçiyor.
Gül, muhatap olarak Barzani ve Talabani ikilisini almakla birlikte işi hafife alıyor.
Hükümet, yoksa ABD Ankara Büyükelçisi'nin "Irak'ta nasıl bir yönetim şekli kurulacağına Irak halkı karar verir" sözlerine mi inanıyor?
Öyle olunca ABD elçisi, Türkiye'ye sana ne dercesine, "önemli olan Irak halkının ne istediğidir" diye rest çekiyor.
Ne komik ne komik!
İşgal ülkesinde ne olacağına o ülke halkı karar verirmiş. ABD'nin atadığı kukla yönetimler, perde gerisinde bürokrasiye tünemiş işgal komutanları ve işgal valisi dururken Irak halkı karar verecekmiş.
Kendisine ait Meclisi, Anayasası olmayan fiilen üçe bölünmüş ve birbirine hasım haline getirilmiş Irak halkı karar verecek öyle mi?
Irak halkının, -karar verme hakkı tanınsa- ilk verecekleri karar "ABD'nin çekip gitmesi" olurdu.
AKP iktidarının Irak gibi, Kürt federe devleti gibi ciddi bir konuda sergilediği ciddiyetsiz tavır bir kez daha gösteriyor ki AKP'nin dış politikası AB ile ABD arasında yalpalamaktan ibaret.
Bu savrulmayı gören Rum ve kukla Kürt yönetimi Türkiye'nin kırmızı çizgilerini hiçe sayıyor.
Şu acınacak hale bakın ki Türkiye şunu dahi söyleyemiyor ABD ve AB'ye: "Yahu Kıbrıs'ta ayrı dinden, ayrı halktan iki kesimi tek çatı altında birleşmeye zorlarken, neden Irak'ta asırlarca birlikte yaşamış tek bir ülkenin halkını ayrıştırıyorsunuz?"
Türkiye bugün Irak'ta bu soruyu soramazsa yarın aynı senaryo kendi ülkesinde yürürlüğe konunca hiç soramaz.
Türkiye bu soruyu soramadığı için kukla Kürt yönetiminin tahrik ettiği Kürt halkı Kerkük sokaklarında, Kerkük'ü de federal yapının bir parçası haline getirmek için "Bağımsız Kürdistan" sloganları atıyor.
Biz nerede AKP, nerede MGK diye soruyorduk çünkü, Türkiye'nin "Irak'ta Kürt devleti" oluşumunu savaş sebebi sanıyorduk. Meğer artık değilmiş.
Ankara sessiz sedasız Irak politikasında rota değiştirmiş.
Kürt Devleti'ni 'savaş sebebi' sayan belge rafa kaldırılarak, Irak'taki yeni durum kabullenilmiş.
Kuzey Irak'ta Bağımsız Kürt Devleti kurulmasını 'Casus Belli' yani savaş sebebi sayan Milli Siyaset Belgesi ile Milli Askeri Strateji Konsepti değiştirilmiş. Yeni siyasetimiz şöyleymiş: "Irak'ta federasyon olmasa daha iyi olur. Ama bu Iraklıların kendi karar verecekleri bir konu."
Son cümleyi bir yerden hatırlıyorsunuz değil mi? ABD büyükelçisi Edelman'ın sözlerine ne kadar da benziyor.
Kopenhag Zirvesi'nden sonra Yalçın Küçük, "Son Türk devleti de tasfiye ediliyor" derken haksız değilmiş.
Bugün "Hoşgeldin Kürdistan'a" ses çıkaramayan yarın "Hoşgeldin Sevr" çığlıklarına da ses çıkaramaz. Unutanlara hatırlatalım. Almanya eski Şansölyesi Schimdit, Lozan'da Kürt devletinde ısrar etmeyerek hata yaptık" diyordu.
Şu Almanlar'ın açık sözlülüğü de bizimkileri uyandırmıyor ya!