Fransa'da Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırı ve 12 kişinin öldürülmesi sonrası İslam'ın özünü bilen ve İslam kelimesinin anlamının bizzat insanların selamette olduğu bir din olduğunu iliklerine kadar işleyen 'bizim gibi Müslümanlar', bu saldırıdan elbette çok rahatsız oldular. Elbette bu rahatsızlıklarını dile getirdiler.Bunu yaparken de "ama" diye ilave etmeyi ihmal etmediler. 'Ama' dediler "Batı basınında çıkan ve İslam'a, O'nun Yüce Peygamberine hakaret eden yazıları da şiddetle kınıyoruz." Bizim bu 'ama'mızdan bazıları çok rahatsız oluyor. Batı basınında Hz. Peygambere karşı çıkan bu hakaretvari yazıların, karikatürlerin 'ifade özgürlüğü' olduğunu söylüyorlar. Hayır, efendim, bu ifade özgürlüğü değil 'İslam düşmanlığının' bizzat kendisidir. Karikatüristleri öldürenler ne denli bir cinayet işlemişlerse Hz. Peygamberimize saldıranlar da aynı şekilde 'cinayet işlemişlerdir.' Ortada bir ifade özgürlüğü yoktur, hakaret vardır, küfür vardır, ahlaksızlık vardır. Batılılar bu hakaretleri "çifte standarda düşmedikleri zaman!", nefret suçu olarak değerlendiriyorlar. New York Times de David Brooks imzalı yazıda şöyle diyor: "Caharlie Hebdo dergisi yazarlarının öldürülmesini ifade özgürlüğü açısından tartışıyoruz ama şununla da yüzleşmemiz lazım: Bu karikatüristler, bu mizah anlayışındaki dergilerini bir Amerikan üniversitesinde yayınlamaya kalksalardı, büyük bir ihtimalle 30 saniye sonra nefret söylemi yaymakla suçlanırlardı."Biz bile bu köşede ne zaman 'gavur' kelimesini kullansak, ne zaman "Hıristiyanların yaptığı bir katliamı dile getirsek" hemen bazı kesimler tarafından "nefret söylemi" yaptığımız iddiasıyla birçok yerli ve yabancı yayında adımız deşifre ediliyor. Oysa asıl yaptığımız ifade özgürlüğü. 'Gavur' demek de, Hıristiyanların yaptığı yanlışları anlatmak da hakaret değildir oysa. Charlie Habdo dergisini basanların yaşantılarının İslam'la olan ilgisizliği bir yana hatta cinayetten sonra gizlenmek yerine Paris çevresinde adeta yakalanmak için araba kaçırmaları, matbaa basmalarındaki gariplik bir yana, bu cinayetin İslam'la ilgisi olmadığını haykırmaya devam etmek de bir iman gereğidir. Kutsala hakaret edenleri terbiye etmenin yolu, Batı istihbaratının kurduğu İslamcı örgütler adına cinayet işlemek değildir. Bu yola sapanlar, o örgütleri kuran iradenin 'uzun vadeli stratejileri'nin bir parçası olmaktan öteye geçemezler.