Şairin de dediği gibi her şey bir muşamba dekor... Ve biz Türkiye'de oynanan "siyaset oyunu" adı altında bir "yalancı tiyatro"yu izlemek dışında hiçbir şey yapamıyoruz.
Dayatılmış bir gündem, sahte aktörler ve göz boyama kâbilinden bir siyaset... Adeta bir askerî ihtilal sonrasında "teslim alınmış" yapay gündemini yaşıyoruz.
Hani olumsuz bir tek cümle sarfetmenin mümkün olmadığı bir vasat...
Oysa konuşulacak, yazılacak ne kadar çok şey var. 80 yıllık Cumhuriyet, 1000 yıllık Türk-İslam medeniyeti en acılı günlerini yaşıyor.
AB ve ABD arasına sıkışmış, bu iki adres dışında çözüm tanımayan ve bilmeyen, bunu "misyon" bellemiş bir hükümetimiz var!
Ve fakat yer sağır, gök sağır, herkes susuyor. Konuşması gerekenler ise, bir laf ettikleri anda bile, aslında bu kötü sürece destek veriyorlar.
Bilerek veya bilmeyerek!
İsteyerek veya istemeyerek
İşte medyanın hali
Demokrasinin eşitler arasında önde gelen 4. kuvvet medyasına, basınına bir bakalım.
Akit'inden Yeni Şafak'ına, Hürriyet'inden Sabah'ına kadar hükümete pervane olmuş bir yazılı basın var.
Bir zamanlar birbirlerini "bir kısım medya" diye nitelendirenler şimdi "tesbih taneleri gibi " 59. Hükümetin imamesinde sıra sıra dizilmiş durumdalar.
Erdoğan'ın, iktidarın aleyhine haddinizeyse bir eleştiri getirin! Ertesi gün cevabı bir hükümet müntesibinden değil, Ertuğrul Özkök'ten, Fatih Altaylı'dan alıyorsunuz. Hatta öylesine ki bu "bir kısım medya" Akit'li dostlarımızın, Nazlı Ilıcak'ın bile önüne geçivermiş durumdalar...
12 Eylül'den sonraki o "eleştiri yasaklısı" dönemde dahi "ihtilal heyeti" bu kadar destek görmemişti.
Peki bu nasıl bir şeydir acaba?
Türkiye'de sağından-soluna, liberalinden İslamcı geçinenine bir basın, tekmili birden bir hükümete nasıl bu kadar destek verebiliyor?
Anadolu'da binlerce işsiz, açlık diz boyu, esnaf, işadamı vergilerin altında inim inim inlerken, ülke Cumhuriyet tarihinden bu tarafa "en hayati meselelerinde" hiç bu kadar kan kaybetmemişken nasıl oluyor da, medya, hükümete bu kadar toz kondurmama yarışına giriyor?
İri basının içine düştüğü ekonomik zorlukları biliyoruz.
İslamcı geçinen kamuoyunun, hükümete rağmen hükümetçi olacağını, olmak zorunda olduğunu da biliyoruz.
Ama tüm bunlar geçmişte de vardı. Bir taraftan dövülen ama öbür taraftan da kredilerin alındığı, bu nedenle de hükümetlere destek verildiği dönemler vardı.
Ancak yumurtalar asla aynı kefeye konmazdı.
Oysa şimdi her şey 59. Hükümete yatırılıyor. Bu uğurda "olduğu iddia edilen" tüm ideoloji "dünya görüşü" ve farklılıklar iptal edilmiş durumda.
Açıkçası bu "topyekün destek" bir büyük gücün işi... Başka türlü olayın izahı yok ve yapılamaz. Amerika'nın Irak'ı işgali öncesinde, Bush'un Şahinlerinin Türkiye'deki basını desteklemek (!) için 200 milyon dolar yatırdığını biliyoruz.
Demek ki oyun çok büyük. Ve bu iktidarın şöyle veya böyle desteklenmesi gerekiyor.
Zavallı CHP
Peki medyanın hükümete yönelik şartsız desteği var da, muhalefet farklı mı dersiniz?
Bakın şu CHP'nin haline!
Kamu İdaresi Yasa Tasarısı ile ilgili olarak CHP'den şu ana kadar olayın özüne yönelik olarak acaba ne duyduk!
Gittiler, Ömer Dinçer vak'asından dolayı komisyon bastılar!
İşin garipliğine bakın ki yasayla ortaya çıkacak büyük sorunlara yönelik en ufak bir laf etmeden, Ömer Dinçer'in geçmişte söylediği bir cümleyi öne çıkarıyorlar!
Bu bile tek başına, CHP'nin muhalefet etme arzusu taşımadığını, bilakis AKP'ye çalıştığının ispatıdır. Ana muhalefet partisi bu olayın ardından artık rahat rahat barajın altında kalabilir!
Peki gerçek muhalefet, o nerede? Ne yapıyor, önüne çıkarılan engeller neler diye soracak olursanız...
Şunu söyleyelim ki AB, ABD ve IMF üçgenine hapsedilmemiş, siyaseti ve iktidarı milletin iradesinde ve icazetinde arayan "gerçek muhalefet" ve "yüksek muhalefet" bugün bir tek adresin omuzlarındadır:
Bağımsız Türkiye Partisi...
Bağımsız Türkiye Partisi, önü-arkası kim ya da kimler tarafından kesilmeye çalışılırsa çalışılsın kurallara bağlı, hukuka saygılı, hakkını arayan ve arayacak olan bir inançla ve vakarla bildiği yolda kervanını yürütüyor.
Bağımsız Türkiye Partisi'ni o nedenle parıltılı ekran görüntüleri altında izleyemiyoruz.
Ama o, bir gün Artvin'in Yusufeli'sinde, bir gün Tokat'ın Karacaönü'nde ya da Trabzon'un Akçaabat'ında bir vatan-millet siyaseti ve müdafaası yürütüyor.
BTP'yi tarih anlıyor ve o tarih bu ilkeli ve yüksek siyaseti mutlaka ama mutlaka yazacak! Cevelanı, karşılığını verecektir.
Şimdi umutlar ve açıkçası Türkiye'nin geleceği, gerçek ve gerçekten muhalefet eden BTP'nin üzerindedir.
BTP'yi yazacağız...
Dayatılmış bir gündem, sahte aktörler ve göz boyama kâbilinden bir siyaset... Adeta bir askerî ihtilal sonrasında "teslim alınmış" yapay gündemini yaşıyoruz.
Hani olumsuz bir tek cümle sarfetmenin mümkün olmadığı bir vasat...
Oysa konuşulacak, yazılacak ne kadar çok şey var. 80 yıllık Cumhuriyet, 1000 yıllık Türk-İslam medeniyeti en acılı günlerini yaşıyor.
AB ve ABD arasına sıkışmış, bu iki adres dışında çözüm tanımayan ve bilmeyen, bunu "misyon" bellemiş bir hükümetimiz var!
Ve fakat yer sağır, gök sağır, herkes susuyor. Konuşması gerekenler ise, bir laf ettikleri anda bile, aslında bu kötü sürece destek veriyorlar.
Bilerek veya bilmeyerek!
İsteyerek veya istemeyerek
İşte medyanın hali
Demokrasinin eşitler arasında önde gelen 4. kuvvet medyasına, basınına bir bakalım.
Akit'inden Yeni Şafak'ına, Hürriyet'inden Sabah'ına kadar hükümete pervane olmuş bir yazılı basın var.
Bir zamanlar birbirlerini "bir kısım medya" diye nitelendirenler şimdi "tesbih taneleri gibi " 59. Hükümetin imamesinde sıra sıra dizilmiş durumdalar.
Erdoğan'ın, iktidarın aleyhine haddinizeyse bir eleştiri getirin! Ertesi gün cevabı bir hükümet müntesibinden değil, Ertuğrul Özkök'ten, Fatih Altaylı'dan alıyorsunuz. Hatta öylesine ki bu "bir kısım medya" Akit'li dostlarımızın, Nazlı Ilıcak'ın bile önüne geçivermiş durumdalar...
12 Eylül'den sonraki o "eleştiri yasaklısı" dönemde dahi "ihtilal heyeti" bu kadar destek görmemişti.
Peki bu nasıl bir şeydir acaba?
Türkiye'de sağından-soluna, liberalinden İslamcı geçinenine bir basın, tekmili birden bir hükümete nasıl bu kadar destek verebiliyor?
Anadolu'da binlerce işsiz, açlık diz boyu, esnaf, işadamı vergilerin altında inim inim inlerken, ülke Cumhuriyet tarihinden bu tarafa "en hayati meselelerinde" hiç bu kadar kan kaybetmemişken nasıl oluyor da, medya, hükümete bu kadar toz kondurmama yarışına giriyor?
İri basının içine düştüğü ekonomik zorlukları biliyoruz.
İslamcı geçinen kamuoyunun, hükümete rağmen hükümetçi olacağını, olmak zorunda olduğunu da biliyoruz.
Ama tüm bunlar geçmişte de vardı. Bir taraftan dövülen ama öbür taraftan da kredilerin alındığı, bu nedenle de hükümetlere destek verildiği dönemler vardı.
Ancak yumurtalar asla aynı kefeye konmazdı.
Oysa şimdi her şey 59. Hükümete yatırılıyor. Bu uğurda "olduğu iddia edilen" tüm ideoloji "dünya görüşü" ve farklılıklar iptal edilmiş durumda.
Açıkçası bu "topyekün destek" bir büyük gücün işi... Başka türlü olayın izahı yok ve yapılamaz. Amerika'nın Irak'ı işgali öncesinde, Bush'un Şahinlerinin Türkiye'deki basını desteklemek (!) için 200 milyon dolar yatırdığını biliyoruz.
Demek ki oyun çok büyük. Ve bu iktidarın şöyle veya böyle desteklenmesi gerekiyor.
Zavallı CHP
Peki medyanın hükümete yönelik şartsız desteği var da, muhalefet farklı mı dersiniz?
Bakın şu CHP'nin haline!
Kamu İdaresi Yasa Tasarısı ile ilgili olarak CHP'den şu ana kadar olayın özüne yönelik olarak acaba ne duyduk!
Gittiler, Ömer Dinçer vak'asından dolayı komisyon bastılar!
İşin garipliğine bakın ki yasayla ortaya çıkacak büyük sorunlara yönelik en ufak bir laf etmeden, Ömer Dinçer'in geçmişte söylediği bir cümleyi öne çıkarıyorlar!
Bu bile tek başına, CHP'nin muhalefet etme arzusu taşımadığını, bilakis AKP'ye çalıştığının ispatıdır. Ana muhalefet partisi bu olayın ardından artık rahat rahat barajın altında kalabilir!
Peki gerçek muhalefet, o nerede? Ne yapıyor, önüne çıkarılan engeller neler diye soracak olursanız...
Şunu söyleyelim ki AB, ABD ve IMF üçgenine hapsedilmemiş, siyaseti ve iktidarı milletin iradesinde ve icazetinde arayan "gerçek muhalefet" ve "yüksek muhalefet" bugün bir tek adresin omuzlarındadır:
Bağımsız Türkiye Partisi...
Bağımsız Türkiye Partisi, önü-arkası kim ya da kimler tarafından kesilmeye çalışılırsa çalışılsın kurallara bağlı, hukuka saygılı, hakkını arayan ve arayacak olan bir inançla ve vakarla bildiği yolda kervanını yürütüyor.
Bağımsız Türkiye Partisi'ni o nedenle parıltılı ekran görüntüleri altında izleyemiyoruz.
Ama o, bir gün Artvin'in Yusufeli'sinde, bir gün Tokat'ın Karacaönü'nde ya da Trabzon'un Akçaabat'ında bir vatan-millet siyaseti ve müdafaası yürütüyor.
BTP'yi tarih anlıyor ve o tarih bu ilkeli ve yüksek siyaseti mutlaka ama mutlaka yazacak! Cevelanı, karşılığını verecektir.
Şimdi umutlar ve açıkçası Türkiye'nin geleceği, gerçek ve gerçekten muhalefet eden BTP'nin üzerindedir.
BTP'yi yazacağız...
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021