Bir önceki yazımızda Rus, Fransız ve İngilizlerin Osmanlı'nın parçalanmasını fırsat bilerek kendi çıkarları uğruna gözü kara olarak Ermeniler üzerinde nasıl entrika, kışkırtma, vaat ve tarafgirlikle sinsi emeller peşinde olduklarını Abdulhamid'in hatıralarından aktarmıştık. Bugün de aynı eserden konu ile ilgili kısımlara devam ediyoruz:
"... Bu Ermeni tahrikçileri özellikle Sason bölgesinde tahriklerini sürdürüyorlardı...
Büyük devletlerin elçileri birbiri peşinden saraya koştular. Zavallı Ermeniler'in kılıçtan geçirildiğini ve bunun zulüm olduğunu söylüyorlardı (Bu oyunun birinci perdesini Ulu Hakan'ın hatıratından aktarmıştık). Hele İngiltere elçisi, hemen bir tahkikat heyetinin kurulmasını istiyor ve buna öncülük etmek için de bir İngiliz askeri ataşesinin hemen olay yerine gönderileceğini söylüyordu...
Bütün elçilere ve bu arada daha sert bir dille İngiliz elçisine bunun bir asayiş meselesi olduğunu, ordunun buralardaki eşkıyaları temizlediğini söyledim ve ilave ettim: Ateşe göndermenize müsade edemem. Çünkü bu günlerde buralarda bir İngiliz ateşesinin görünmesi, yatışmış toplumları yeniden birbirine düşürebilir".
Hey gidi koca sultan... İrade, disiplin, ileri görüşlülük, kendi millî menfaati, mesuliyeti bakımından bu tavırlar ayrıca incelenmelidir.
Şu İngilizler de her taşın altından çıkmışlar hani... Ben bile gördüm Kıbrıs çıkarmasında ilk gocunanlar bunlar değil miydi? Dillerini kundağa kadar niye sokalım ki... Lazım olduğu yerde lazım olduğu kadar öğrenilsin kâfidir. İlle de herkes öğrenecek diye bir şart olmamalı... Kaldı ki fizik bile herkese mecbur değil... Neyse konudan uzaklaşmayalım.
"... Elçi yanımdan ayrıldı. Çünkü ben o günlerde İngiltere'nin uzakdoğuda Ruslarla başlarının iyice derde girmiş olduğunu biliyordum. Hem Rusya, hem İngiltere, hem de Almanya'dan çekinen Fransa ciddi bir müdahalede bulunamazdı. Nitekim bulunmadı da... Fakat bunu izleyen yıllar İngiltere Ermeni meselesini ayakta tutmak için, elinden geleni yaptı. Çünkü bu suretle Mısır'da giriştiği işleri örtmüş oluyor, dünyanın dikkatini Türkiye üzerinde uyanık olarak tutuyordu.
Anadolu'da yaptıkları hareketlerle muratlarına eremeyeceklerini anlayan Ermeniler, çetelerini, komitecilerini İstanbul'a soktular ve İstanbul'da çeşitli kargaşalıklar çıkarmaya çalıştılar. Bunda muvaffak da oluyorlardı. Fakat Avrupa'nın büyük devletleri de, hiç bir yerde çoğunlukta olmayan bu dağınık Ermeniler'e benim muhtariyet vermeyeceğimi bunun için her şeyi göze alabileceğimi biliyorlardı. Onlar da kendi aralarındaki rekabet yüzünden savaşa girecek takatta değildiler bu yüzden Ermeni meselesi Türkiye için bir huzursuzluk, Avrupa için Türkiye'ye müdahale olarak son yıllara kadar sürdü gitti.
Fakat Avrupa gazeteleri meseleyi, parmaklarına dolamışlardı. Durmadan yazıyorlar şahsıma "Kızıl Sultan" diye hucum ediyorlar, dünya efkârı umumiyesini aleyhimize kışkırtıyorlardı...
Ben Ermeniler'in İstikbâl sevdasına kapılmalarına şaşmıyorum, hele büyük devletler tarafından durmadan tahrik edildiklerini bildikten sonra... Fakat Avrupa'ya kaçıp orada benim aleyhime gazete çıkaran Jöntürklerin Ermeni komitecilerle işbirliği yapmalarına hâlâ şaşıyorum.
Hem Osmanlı ülkesini parçalanmaktan kurtarmak istediklerini söylüyorlar hem de parçalayanlarla işbirliği, ahit birliği yapıyorlar...
Anadolu'nun göbeğinde bir Ermeni devleti kurmak, vatanperverliklerinin bir ispatı mı olacaktı?..
İbret alınsın diye bunları yazıyorum; bana düşman olanların kimlerin dostu oldukları iyice bilinsin diye!.. Vatanın bugünkü haline ağlarken, bunları düşünmek beni kahrediyor. Onlar Abdulhamid'i yıkmadılar, hayır, onlar işte Osmanlı devletini böylece yıkmış oldular..." (Abdulhamid'in Hatıra Defteri, 14 Mart 1333 (1917), Beylerbeyi.
"... Bu Ermeni tahrikçileri özellikle Sason bölgesinde tahriklerini sürdürüyorlardı...
Büyük devletlerin elçileri birbiri peşinden saraya koştular. Zavallı Ermeniler'in kılıçtan geçirildiğini ve bunun zulüm olduğunu söylüyorlardı (Bu oyunun birinci perdesini Ulu Hakan'ın hatıratından aktarmıştık). Hele İngiltere elçisi, hemen bir tahkikat heyetinin kurulmasını istiyor ve buna öncülük etmek için de bir İngiliz askeri ataşesinin hemen olay yerine gönderileceğini söylüyordu...
Bütün elçilere ve bu arada daha sert bir dille İngiliz elçisine bunun bir asayiş meselesi olduğunu, ordunun buralardaki eşkıyaları temizlediğini söyledim ve ilave ettim: Ateşe göndermenize müsade edemem. Çünkü bu günlerde buralarda bir İngiliz ateşesinin görünmesi, yatışmış toplumları yeniden birbirine düşürebilir".
Hey gidi koca sultan... İrade, disiplin, ileri görüşlülük, kendi millî menfaati, mesuliyeti bakımından bu tavırlar ayrıca incelenmelidir.
Şu İngilizler de her taşın altından çıkmışlar hani... Ben bile gördüm Kıbrıs çıkarmasında ilk gocunanlar bunlar değil miydi? Dillerini kundağa kadar niye sokalım ki... Lazım olduğu yerde lazım olduğu kadar öğrenilsin kâfidir. İlle de herkes öğrenecek diye bir şart olmamalı... Kaldı ki fizik bile herkese mecbur değil... Neyse konudan uzaklaşmayalım.
"... Elçi yanımdan ayrıldı. Çünkü ben o günlerde İngiltere'nin uzakdoğuda Ruslarla başlarının iyice derde girmiş olduğunu biliyordum. Hem Rusya, hem İngiltere, hem de Almanya'dan çekinen Fransa ciddi bir müdahalede bulunamazdı. Nitekim bulunmadı da... Fakat bunu izleyen yıllar İngiltere Ermeni meselesini ayakta tutmak için, elinden geleni yaptı. Çünkü bu suretle Mısır'da giriştiği işleri örtmüş oluyor, dünyanın dikkatini Türkiye üzerinde uyanık olarak tutuyordu.
Anadolu'da yaptıkları hareketlerle muratlarına eremeyeceklerini anlayan Ermeniler, çetelerini, komitecilerini İstanbul'a soktular ve İstanbul'da çeşitli kargaşalıklar çıkarmaya çalıştılar. Bunda muvaffak da oluyorlardı. Fakat Avrupa'nın büyük devletleri de, hiç bir yerde çoğunlukta olmayan bu dağınık Ermeniler'e benim muhtariyet vermeyeceğimi bunun için her şeyi göze alabileceğimi biliyorlardı. Onlar da kendi aralarındaki rekabet yüzünden savaşa girecek takatta değildiler bu yüzden Ermeni meselesi Türkiye için bir huzursuzluk, Avrupa için Türkiye'ye müdahale olarak son yıllara kadar sürdü gitti.
Fakat Avrupa gazeteleri meseleyi, parmaklarına dolamışlardı. Durmadan yazıyorlar şahsıma "Kızıl Sultan" diye hucum ediyorlar, dünya efkârı umumiyesini aleyhimize kışkırtıyorlardı...
Ben Ermeniler'in İstikbâl sevdasına kapılmalarına şaşmıyorum, hele büyük devletler tarafından durmadan tahrik edildiklerini bildikten sonra... Fakat Avrupa'ya kaçıp orada benim aleyhime gazete çıkaran Jöntürklerin Ermeni komitecilerle işbirliği yapmalarına hâlâ şaşıyorum.
Hem Osmanlı ülkesini parçalanmaktan kurtarmak istediklerini söylüyorlar hem de parçalayanlarla işbirliği, ahit birliği yapıyorlar...
Anadolu'nun göbeğinde bir Ermeni devleti kurmak, vatanperverliklerinin bir ispatı mı olacaktı?..
İbret alınsın diye bunları yazıyorum; bana düşman olanların kimlerin dostu oldukları iyice bilinsin diye!.. Vatanın bugünkü haline ağlarken, bunları düşünmek beni kahrediyor. Onlar Abdulhamid'i yıkmadılar, hayır, onlar işte Osmanlı devletini böylece yıkmış oldular..." (Abdulhamid'in Hatıra Defteri, 14 Mart 1333 (1917), Beylerbeyi.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021