Kezâ, bütün meşrep sahibi kâmil büyükler, birbirlerini hüsn-ü zanla hattâ daha da ileri giderek, sitayişle, medh-ü sena ile anmışlardır. Bu hususta pekçok örnek mevcuttur.
Acıklı bir durumdur ki, bugün müminler arasında cehalet ve taassubdan kaynaklanan ölçüsüz ithamlar, tekfire kadar varan vahim suçlamalar vuku bulmaktadır. Birçok mezhep ve meşrep mensubu katılık göstererek, mezhep ve meşreplerin sebeb-i hikmetini anlamadan itham ve iftira kampanyasına katılmaktadır. Belli ki, bu kimseler, İslâm'ın geniş müsamahasından gafil bulunmaktadırlar.
İhtilâf noktalarına değil, ittifak noktalarına dikkat çekerek; genelde Kelime-i Tevhid'de ittifakı yeterli görmek; Kıble ehline kâfir dememek; tekfir etmenin itikadî ve fıkhî ölçüsünü ve neticesini iyce hesaba katarak teenni ile hareket etmek, İslâmî cemaatler ve fertler için hayatî bir zarurettir.
Bir kimseye kâfir demenin ölçüsü ve doğuracağı neticeler hususunda İmam-ı Gazali (rh.a) şu kaideyi nakletmektedir:
"Lâilâhe illellah Muhammedür-Rasûlullah düsturuna samimi bir şekilde bağlı kaldıkları ve bu düstur ile tenakuz teşkil eden bir durumda bulunmadıkları müddetçe, yolları (mezhepleri) ne kadar farklı olursa olsun ehl-i İslâm'a dil uzatmaktan ve çeşitli mezhep mensuplarına 'kâfir' demekten kaçınmalıdır. Ben diyorum ki; küfür, Hz. Peygamberi, Allahü Teâlâ'dan getirdiği şeyler hususunda tekzip etmektir. İman ise, getirdiği şeylerin cümlesini tasdik etmektir... Bir kimseyi tekfir etmenin mânâsı, o kimsenin öldürülmesinin mübah olması ve ahirette cehennemde ebedî kalacağına hükmedilmesi demektir." Bir kimseyi elde delil olmadan küfürle itham etmenin ne büyük bir felâket olduğu, tekfir ediciyi de helâk edeceği hususu ortada iken hele günümüzde müminler, sözlerini çok iyi hesap etmeli, işin uhrevî mesuliyetini düşünmelidirler. "Yeterli delil olmadan bir mümine kâfir demek, söyleyenin küfrünü gerektirir." Bu fetva bütün sahih kaynaklarda yer almıştır. Hadis-i şerifte de: "İki Müslümandan biri, diğerini küfürle itham ederse, bu itham mutlaka ikisinden birine râci olur" buyurulmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş
Acıklı bir durumdur ki, bugün müminler arasında cehalet ve taassubdan kaynaklanan ölçüsüz ithamlar, tekfire kadar varan vahim suçlamalar vuku bulmaktadır. Birçok mezhep ve meşrep mensubu katılık göstererek, mezhep ve meşreplerin sebeb-i hikmetini anlamadan itham ve iftira kampanyasına katılmaktadır. Belli ki, bu kimseler, İslâm'ın geniş müsamahasından gafil bulunmaktadırlar.
İhtilâf noktalarına değil, ittifak noktalarına dikkat çekerek; genelde Kelime-i Tevhid'de ittifakı yeterli görmek; Kıble ehline kâfir dememek; tekfir etmenin itikadî ve fıkhî ölçüsünü ve neticesini iyce hesaba katarak teenni ile hareket etmek, İslâmî cemaatler ve fertler için hayatî bir zarurettir.
Bir kimseye kâfir demenin ölçüsü ve doğuracağı neticeler hususunda İmam-ı Gazali (rh.a) şu kaideyi nakletmektedir:
"Lâilâhe illellah Muhammedür-Rasûlullah düsturuna samimi bir şekilde bağlı kaldıkları ve bu düstur ile tenakuz teşkil eden bir durumda bulunmadıkları müddetçe, yolları (mezhepleri) ne kadar farklı olursa olsun ehl-i İslâm'a dil uzatmaktan ve çeşitli mezhep mensuplarına 'kâfir' demekten kaçınmalıdır. Ben diyorum ki; küfür, Hz. Peygamberi, Allahü Teâlâ'dan getirdiği şeyler hususunda tekzip etmektir. İman ise, getirdiği şeylerin cümlesini tasdik etmektir... Bir kimseyi tekfir etmenin mânâsı, o kimsenin öldürülmesinin mübah olması ve ahirette cehennemde ebedî kalacağına hükmedilmesi demektir." Bir kimseyi elde delil olmadan küfürle itham etmenin ne büyük bir felâket olduğu, tekfir ediciyi de helâk edeceği hususu ortada iken hele günümüzde müminler, sözlerini çok iyi hesap etmeli, işin uhrevî mesuliyetini düşünmelidirler. "Yeterli delil olmadan bir mümine kâfir demek, söyleyenin küfrünü gerektirir." Bu fetva bütün sahih kaynaklarda yer almıştır. Hadis-i şerifte de: "İki Müslümandan biri, diğerini küfürle itham ederse, bu itham mutlaka ikisinden birine râci olur" buyurulmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş