IMF'nin ekonomi paketi, Türk parasını sadece dış piyasalarda değil, içte de devre dışı bırakmak esası üzerine oturtuldu. Dövizin dalgalı kura bırakılması ve Stanley Ficsher başta olmak üzere IMF yetkililerinin "dalga"da ısrar etmeleri, Türk parası üzerindeki global oyunu perçinledi.
İki kemirgen
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Kuvay-ı Milliye turlarında TL üzerindeki bu vahim hesaba özellikle dikkat çekti. İki önemli noktanın altını çizdi. İlki, Türkiye'de hiperenflasyon bahanesiyle emisyonu genişletmeyenlerin özellikle ABD dolarının "karşılığı olmadığı"nı bildikleri halde ekonomimizi "dalgalı kur"un, dolayısıyla doların insafına bırakılmalarının tam bir intihar olduğu... Diğeri de "dalgalı kur"un milletin emeğini, üreticinin, işçinin, çiftçinin, memurun alınteri ve hizmetini "sürekli ve gizli devalüasyon"la sıfırladığı... İki nokta çok önemli.
Emeğinin karşılığını TL cinsinden alan Türk evlatları emeğinin değeri , "dövizin dalgalı kuru"nun öngörülemeyen yükselişi karşısında kaybolmaktadır. Yapılan iş, harcanan vakit ve enerji aynı; buna karşılık ay sonunda emeğin bedeli olarak alınan ücret, bazan bir saat, bazan bir gün, bazan da bir hafta sonra TL'yi döven "dalga" sebebiyle ceplerden uçup gitmiş. Ağzı olanın konuştuğu ülkede, milletin emeği ikide bir cebinden Batı'ya uçuyor. Bu ve buna benzer emekler karşılığında ABD "global para" basıyor; dönüp IMF kanalıyla bize borç veriyor. ABD, ülkesinde zatî değeri "sıfır" olan yeşil banknotları dışarı gönderiyor.
Haydar Baş Bey, bu sarmalın tehlikesini ve bundan kurtulmanın yollarını anlatıyor. Ancak "ekonomik mandacılık"la malul çevreler, Türk lirasını idam etmeye, emeği ve üretimi "dalgalı kurun altından" dışarıya peşkeş çekmeye devam ediyor. Hatta bununla da yetinmeyip Hazine'deki muhtemel bakiye kırıntılarını da dövize süpürttürmek için "döviz bonoları" ihdas ediliyor.
Dalga riski Hazine'nin sırtında
Sadece iç borcumuz, yıl sonunda 115 katrilyona ulaşacak. İç borç stokunun nasıl ödeneceği ise belli değil. Daha şimdiden sıkışan Hazine takasla da önemli miktarda iç borcu erteledi. Maliyemiz öyle bir hale geldi ki, takasta dolar bazında yüzde 14 faizle borçlanırken, bonolarda yüzde 12 faizle borçlandı. Döviz bonolarıyla devlet, borçlanabilmek için tüm "dalgalı kur" risklerini de üstlenmiş oldu. Dalgalar, şimdi Hazine'mizi dövüyor. Dalgalı kurun Hazineyi nasıl vuracağını, varın, siz hesap edin. İki-üç ay sonra görün gümbürtüyü.
İşin daha vahim tarafı, 2001'de toplanması öngörülen 37 katrilyonluk vergi, borç faizlerini karşılamıyor. Dolayısıyla devlet, borç üstüne borca mahkûm ediliyor. Bu arada üretimden, reel sektörden de ölüm haberleri almamak için herkes kulağını tıkıyor.
Yabancıların banka iştahı
Bankaların işi ise tıkırında. Zira kamu kağıtlarından, bu meyanda döviz bonosundan stopaj yapılmamaktadır. Bankaların milletten topladıkları mevduatın yarısından fazlasının döviz cinsinden. Dolayısıyla döviz bonosu alan bankalar kur riskini Hazine'ye yüklemiş oluyorlar. Yani milletten yüzde 7 veya 8 faizle topladıkları dövizli mevduatı, hem yüzde 12 faizle "döviz bonosu"nda değerlendiriyorlar, hem de kur riskinin tamamını da Hazineye yüklemiş oluyorlar. Bu dalga, Hazine'nin intiharı değil de, nedir? Yabancıların "batırılmış banka"lara olan iştahları veya "banka evlilikleri"ne olan rağbetlerinin nereden kaynaklandığını, şimdi anlayabildiniz mi?
İşte buna Yağma Hasan'nın böreği derler. Hem de bedava.
Bu börek, Türkiye'dir; biliyor musunuz?
Ne olacak bu işin sonu, diyorsunuz. Kuvay-ı Milliye kadrosunun ve Prof. Dr. Haydar Baş Beyin anlattıklarına kulak vermezsek; ne Yağma Hasan kalır, ne böreği...
Ne Hazine kalır, ne Türkiye...
Allah esirgesin.
İki kemirgen
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Kuvay-ı Milliye turlarında TL üzerindeki bu vahim hesaba özellikle dikkat çekti. İki önemli noktanın altını çizdi. İlki, Türkiye'de hiperenflasyon bahanesiyle emisyonu genişletmeyenlerin özellikle ABD dolarının "karşılığı olmadığı"nı bildikleri halde ekonomimizi "dalgalı kur"un, dolayısıyla doların insafına bırakılmalarının tam bir intihar olduğu... Diğeri de "dalgalı kur"un milletin emeğini, üreticinin, işçinin, çiftçinin, memurun alınteri ve hizmetini "sürekli ve gizli devalüasyon"la sıfırladığı... İki nokta çok önemli.
Emeğinin karşılığını TL cinsinden alan Türk evlatları emeğinin değeri , "dövizin dalgalı kuru"nun öngörülemeyen yükselişi karşısında kaybolmaktadır. Yapılan iş, harcanan vakit ve enerji aynı; buna karşılık ay sonunda emeğin bedeli olarak alınan ücret, bazan bir saat, bazan bir gün, bazan da bir hafta sonra TL'yi döven "dalga" sebebiyle ceplerden uçup gitmiş. Ağzı olanın konuştuğu ülkede, milletin emeği ikide bir cebinden Batı'ya uçuyor. Bu ve buna benzer emekler karşılığında ABD "global para" basıyor; dönüp IMF kanalıyla bize borç veriyor. ABD, ülkesinde zatî değeri "sıfır" olan yeşil banknotları dışarı gönderiyor.
Haydar Baş Bey, bu sarmalın tehlikesini ve bundan kurtulmanın yollarını anlatıyor. Ancak "ekonomik mandacılık"la malul çevreler, Türk lirasını idam etmeye, emeği ve üretimi "dalgalı kurun altından" dışarıya peşkeş çekmeye devam ediyor. Hatta bununla da yetinmeyip Hazine'deki muhtemel bakiye kırıntılarını da dövize süpürttürmek için "döviz bonoları" ihdas ediliyor.
Dalga riski Hazine'nin sırtında
Sadece iç borcumuz, yıl sonunda 115 katrilyona ulaşacak. İç borç stokunun nasıl ödeneceği ise belli değil. Daha şimdiden sıkışan Hazine takasla da önemli miktarda iç borcu erteledi. Maliyemiz öyle bir hale geldi ki, takasta dolar bazında yüzde 14 faizle borçlanırken, bonolarda yüzde 12 faizle borçlandı. Döviz bonolarıyla devlet, borçlanabilmek için tüm "dalgalı kur" risklerini de üstlenmiş oldu. Dalgalar, şimdi Hazine'mizi dövüyor. Dalgalı kurun Hazineyi nasıl vuracağını, varın, siz hesap edin. İki-üç ay sonra görün gümbürtüyü.
İşin daha vahim tarafı, 2001'de toplanması öngörülen 37 katrilyonluk vergi, borç faizlerini karşılamıyor. Dolayısıyla devlet, borç üstüne borca mahkûm ediliyor. Bu arada üretimden, reel sektörden de ölüm haberleri almamak için herkes kulağını tıkıyor.
Yabancıların banka iştahı
Bankaların işi ise tıkırında. Zira kamu kağıtlarından, bu meyanda döviz bonosundan stopaj yapılmamaktadır. Bankaların milletten topladıkları mevduatın yarısından fazlasının döviz cinsinden. Dolayısıyla döviz bonosu alan bankalar kur riskini Hazine'ye yüklemiş oluyorlar. Yani milletten yüzde 7 veya 8 faizle topladıkları dövizli mevduatı, hem yüzde 12 faizle "döviz bonosu"nda değerlendiriyorlar, hem de kur riskinin tamamını da Hazineye yüklemiş oluyorlar. Bu dalga, Hazine'nin intiharı değil de, nedir? Yabancıların "batırılmış banka"lara olan iştahları veya "banka evlilikleri"ne olan rağbetlerinin nereden kaynaklandığını, şimdi anlayabildiniz mi?
İşte buna Yağma Hasan'nın böreği derler. Hem de bedava.
Bu börek, Türkiye'dir; biliyor musunuz?
Ne olacak bu işin sonu, diyorsunuz. Kuvay-ı Milliye kadrosunun ve Prof. Dr. Haydar Baş Beyin anlattıklarına kulak vermezsek; ne Yağma Hasan kalır, ne böreği...
Ne Hazine kalır, ne Türkiye...
Allah esirgesin.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019