ABD, stratejik çıkarlarına ulaşmakta kararlı ve planlı hareket ediyor. Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kurulmasına yönelik hedefine de aynı kararlılıkta adım adım yaklaşıyor.
Türkiye'deki siyasi cenah ise, bırakınız bu planları analiz etmeyi, Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt Devleti'nin Türkiye'nin Güneydoğu'sunu nasıl etkileyeceğinin hesabını yapmaktan bile aciz. Kâh milletvekili maaşlarını artırmanın, kâh IMF'nin talimatlarını yerine getirme gayretinin yoğun çalışma temposu içindeler!
ABD'nin yoğun çalışma temposu ise Kuzey Irak'la ilgili. ABD olağanüstü bir tempo ile, Kürt Devleti'ne odaklanmış durumda.
Oysa bu konuda ABD ve Batı'nın çalışmaları çok uzun bir zaman dilimine dayanıyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscher, Almanya'nın önemli gazetelerinden Suddeutshe Zeitung'a 1992 yılında verdiği demeçte şunları söylüyor:
"Biz Yugoslavya'da yeni bir model oluşturduk, Türkler de Kürtlerle, buna benzer bir model üzerinde anlaşmalıdırlar".
Yine Almanya'dan yükselen bir "Kürtçü ses": Adrian Zielcke. Stutgarter Zeitung'ta çıkan yazısında şöyle diyor: "Türkiye, Kürtlerin azınlık haklarını kabul etmeli ve sorunu politik olarak çözmelidir. Ankara bunu kendisi yapmazsa Birinci Dünya Savaşı sonunda Türkiye, Irak ve Suriye arasında paylaştırılan Kürt sorununa çözüm bulmak için uluslararası baskı artacaktır".
Batı'nın bu Kürt öngörülerine ABD'den tamamlayıcı destek geliyor.
Washington Yakındoğu Politikaları Enstitüsü (WINNEP) stratejistlerinden Makovsky imzasını taşıyan "Türkiye'de Kürt Politikaları" başlıklı rapor ABD'nin planlarını su yüzüne çıkarıyor:
"Kuzey Irak'ta kurulacak olan bağımsız bir Kürt Devleti ile, Türkiye'de oluşturulacak Kürt federasyonunun birleşmesi yoluyla, Büyük Kürdistan Devleti'ni yaratmak için bütün çalışmalar yapılmalı. Diğer ülkelerdeki Kürtlerin entegrasyonunu zamana yayarak gerçekleştirmek temel hedefimiz olmalı".
Bu rapor 1994'te hazırlandı. Daha sonra Talabani ve Barzani Amerika'ya çağrıldı.
Halen adı konulmamış bir şekilde faaliyet gösteren otonom Kürt idaresinin temeli atıldı. Parlamento kurulması kararı alındı.
Şimdi planın son aşamasını uygulamak istiyorlar. Irak'a saldırarak Saddam rejiminin devrilmesi ve Kuzey Irak'taki Kürt Devleti'nin fiilen kurulması. Daha sonra da "çevre ülkelerdeki Kürtlerin bu ABD güdümündeki Kürt Devleti'nin bir parçası olması için kolların sıvanmasıdır".
Bu kritik ve tehlikeli süreçte IMF'nin açtığı 16 milyar dolarlık kredi limitinin hemen sonrasında Irak'a müdahale gündeme geliyor ne hikmetse! ABD, Irak'a müdahale için Türkiye'nin desteğine muhtaç. Bunun için de "yeşil dolarların" ucunu gösteriyorlar IMF adlı müfreze kurumu bürokratları tarafından.
Tam bu esnada Başbakan Bülent Ecevit'in ABD'ye gitmesi gündeme geliyor. Newsweek dergisi "ABD'nin Irak'a operasyonuna Türkiye onay verdi" diye bir haber yapıyor.
Ecevit "böyle bir onayımız kesinlikle sözkonusu değil" diyorsa da, daha önce de "onay vermedik" dedikleri pek çok konuda, "üslerin kullanılmasında, Afganistan'a asker gönderilmesinde" onayın en kemâlini verdikleri daha sonra ortaya çıktığından, Sayın Başbakan'ın sözlerine maalesef inanmıyoruz.
Kamuoyunu tedricen bu harekata hazırlamak için takip edilen basit bir diplomatik üslup bu.
Genelkurmay cephesi ise, siyasi kanatın gösterdiği basiretsizliğin tersine olayların tamamen farkında bir tavır sergiliyor.
Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu "ABD Irak'a müdahale ederse, bağımsız bir Kürt Devletinin kurulması gündeme gelir" diyerek böyle bir müdahaleye karşı olduklarını açıklıyor.
Siyasilerin tek derdi ise IMF'den gelecek olan parayı her halükârda garanti altına almak. Ne isteniyorsa vermeye dünden razılar. Bu ülkenin istikbalini bir avuç dolar uğruna teslim etmeye hazırlar. Tıpkı daha önceki yüzlerce icraatlarında geleceğimizin temel taşlarını teslim ettikleri gibi.