Körfez'de sular ısınıyor. Ecevit'in mektup telaşından da anlaşılıyor ki, Başbakan'ın ABD gezisinden Bush'un Irak'a saldıracağı tebliğ edilmiş.
Türkiye, mektup teatisiyle Irak'a karşı borcunu ödediğine inanıyor. Ecevit, bir taşla iki kuş vurduğunu düşünüyor olmalı. İlk hedef, Saddam'ın uyarıları ciddiye alarak ülkesini yeniden BM denetimine açacağını duyurmasıydı. İkincisi ise, ABD operasyon kararı alınca Türkiye'nin ABD ile işbirliği yapması halinde, Araplara, "Ne yapalım biz elimizden geleni yaptık" diyebilmekti.
Ancak olan bitenden ders alan Saddam öyle bir cevap verdi ki, bir taşla iki kuş vurma hesabımızın tutacağı meçhul.
Saddam son derece soğukkanlı ve mazlum bir eda ile ABD'nin fırsatçı ve saldırgan tutumuna maruz mağdur ülkenin lideri olarak Türkiye'yi insafa davet ediyor.
Saddam özetle, şunları söylüyor: "Türkiye'nin çıkarına olan, yanlış yola sapanları cesaretlendirmek değil, bölgede istikrarı yaymaktır. ABD ve İngiltere'nin Irak'a saldırısı fırsatçılık temeline dayanıyor. ABD, ambargo koyarak, Irak'ın kuzey ve güneyinden sürekli saldırılar düzenleyerek ve Irak'ın içişlerine karışarak uygulandığı saldırgan politikasından vazgeçmeli.
Saldırgan politikalar sürdükçe uluslararası hukuka, BM kararlarına, adalete dayalı kalıcı çözüm olmaz.
Türkiye'nin iyi komşuluk ve uluslararası hukuk ilkelerine bağlı kalmasını, bölge istikrarı ve güvenliğinin korunmasına katılmasını ve aralarında bazı ABD müttefiklerinin bulunduğu ülkelerin küstah ve saldırgan bularak karşı çıktığı ABD tehditlerine makul ve dengeli şekilde karşı çıkmasını bekliyoruz."
Saddam son erce diplomatik bir üslupla Türkiye'ye komşuluk hukukunu hatırlatıyor. Saddam, aslında şunu da ilave edebilirdi: "Hani Irak'ın toprak bütünlüğü, Türkiye'nin toprak bütünlüğünün garantisiydi."
ABD'nin Talabani ve Barzani'ye uluslararası garantiye sahip bir yurt sağlanmasını teklif ettiği bir ortamda elimizi vicdanımıza koyalım, Saddam'ın bu cevabı bir çırpıda geçiştirilebilir mi?
Rusya'nın Türkiye'den İncirlik üssünü kullandırmasını istemediği, AB'nin ABD'nin saldırı planını "mutlakçı, kolaycı ve tehlikeli" ilan ettiği bir dönemde, Türkiye'nin elini kolunu ABD'ye kaptırması sadece bölgesel istikrarı değil Türkiye'nin de toprak bütünlüğünü tehdit ediyor.
ABD'nin 11 Eylül'den sonra girdiği saldırgan ruh hali, sadece teröre destek veren ülkeleri değil, müttefiklerini de tehdit ediyor.
Bu tehlikeli süreçte Türkiye'nin siyasî, ekonomik ve kültürel olarak derlenip toparlanması lazım.