Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çözemediği en büyük, en önemli sorun işsizliktir. Yoksukluk da çözülemeyen sorunlardan biridir. Fakat yoksulluk büyük oranda işsizlikten kaynakladığı için, işsizlik baş sırayı almaktadır. Teknolojinin ilerlemesi, iş sahalarında robotların kullanılması, kısacası otomasyona geçiş, her geçen gün işsizler ordusunun sayısını arttırmıştır. Ekonominin büyümesine rağmen işsizliğin artması, gerçekten düşündürücüdür. Bazıları bu sorunu, nüfusu azaltarak çözmeyi teklif ediyor. Bu teklif, baş ağrısını baş keserek halletmeye benziyor.
Büyüyen ekonomilerde bile işsizlik büyüyorsa, Türkiye gibi küçülen ekonomilerde haliyle işsizlik daha çok büyüyecektir. Zira yüzde 1 küçülme, 60 bin kişinin işsiz kalmasına sebep olmaktadır. DİE tarafından açıklanan veriler, Türkiye'de işsizliğin hızla arttığını göstermektedir. Bir araştırmaya göre, kentlerde, yaşayan 15-24 yaş arası lise ve daha yüksek eğitimli nüfusun erkeklerde yüzde 26.4'ü, kadınlarda yüzde 33.4'ü, toplamda 29.2'si işsizdir. Bir başka ifadeyle kentlerde yaşayan 1.000 kişiden 292'sinin işi yoktur.
Ekonomik büyüme işsizliği tamamen ortadan kaldırmıyorsa, dahası azaltmıyorsa, o zaman işsizliğe sadece ekonomik açıdan bakmamak gerekiyor. Esasen işsizlik, çok boyutludur ve birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Örneğin toplumda görülen sosyolojik ve psikolojik sorunların çoğunun kaynağı işsizliktir.
Dev ekonomilere sahip ülkelerin bile baş edemediği, çözüm bulamadığı işsizlik ve yoksulluk sorununu kökünden çözmüş bir tek millet var. O da, Türk milletidir. Türk milleti, milli ekonomi modelini uyguladığı dönemlerde, bu sorunu çözmüştü. Ekonomiyi bir tek sektörle ayakta tutmaya çalışan liberalistler, ekonomik büyümenin doruk noktasına varsalar bile bu sorunu çözemezler. Çünkü onların düşüncelerinin temeli sakattır. Milli ekonomi modelinde, özel sektörün yanında kamu sektörü, onun yanında da gönüllü kuruluşlar sektörü vardır. Özel sektörün yapmadığını veya yapamadığını kamu sektörü uzanarak, milli ekonomi modelinde, bu sorun çözülmüştür. Ekonomi tarihi, bu üç sektörü ahenkli bir şekilde çalıştıran ülkelerin ekonomik ve sosyal sorunlarını çözdüğünü kaydetmektedir. Örnek Osmanlı Devleti. Osmanlı döneminde yaralı leylekleri tedavi etmek için bile vakıflar kurulmuştu. Bu örnek, toplumun sosyal alanda geldiği düzeyi göstermesi bakımından çok ilginçtir.
Sanayi sektöründe işçi ihtiyacı giderek azalmaktadır. O bakımdan işsizliği önlemek için hizmet sektörüne ağırlık vermek gerekmektedir. Bu da ancak, üçüncü sektör olarak adlandırılan vakıfların desteklenmesiyle olur. Türk tarihinde çok köklü bir yeri ve geleneği olan vakıfları, Batı dünyası, taklit etmeye çalışsa da, aynı sonucu alması mümkün değildir. Çünkü vakıf olayı, bir kültür ve medeniyet olayıdır. Bu gerçekten hareket ederek, şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz: İşsizliğin ve yoksulluğun çaresini bulmak istiyorsak, medeniyetimize, diğer bir deyişle milli ekonomi modelini dönmemiz şarttır.
"Yapay, istihdam, yoksulluğa dönüşür, ille de üretken istihdam" diyen liberalistler, ne işsizliğe, ne de yoksulluğa çare bulamamışlardır. Dünyadaki yoksulluğun asıl sorumlusu olan Dünya Bankası, şimdi kalkmış, "Toplum yararına işler için geçici istihdam imkânları" adlı bir proje başlatıyor. Projenin amacı, herhangi bir yerden geliri olmayan yosul kişilere, çalışmaları karşılığında asgari ücrete yakın bir ücret vermektedir. Bu kişiler, sanayi alanlarında değil, kendi yaşadıkları yerlerdeki okul, yol, su kanalları ve ibadethanelerin bakım, onarım ve hizmetlerinde çalıştırılmak istenmektedir. Asgari ücretle başka yerlerde çalışanları özendirmemek için, verilen ücret, asgari ücretin altında tutuluyor.
Görüldüğü gibi, Dünya Bankası, aslı ve esası milli ekonomi modelinde olan anlayışı, kendine uydurarak, daha doğrusu bozarak uygulamak istiyor. Sonuç alması, yani işsizlik ve yoksulluğu yok etmesi hayaldir. Zaten böyle bir amaçları da yoktur. Sonuç olarak deriz ki, dünyanın önünde büyük bir sorun olarak duran işsizliğin çözümü, Milli Ekonomi Modeli'ndedir.
Büyüyen ekonomilerde bile işsizlik büyüyorsa, Türkiye gibi küçülen ekonomilerde haliyle işsizlik daha çok büyüyecektir. Zira yüzde 1 küçülme, 60 bin kişinin işsiz kalmasına sebep olmaktadır. DİE tarafından açıklanan veriler, Türkiye'de işsizliğin hızla arttığını göstermektedir. Bir araştırmaya göre, kentlerde, yaşayan 15-24 yaş arası lise ve daha yüksek eğitimli nüfusun erkeklerde yüzde 26.4'ü, kadınlarda yüzde 33.4'ü, toplamda 29.2'si işsizdir. Bir başka ifadeyle kentlerde yaşayan 1.000 kişiden 292'sinin işi yoktur.
Ekonomik büyüme işsizliği tamamen ortadan kaldırmıyorsa, dahası azaltmıyorsa, o zaman işsizliğe sadece ekonomik açıdan bakmamak gerekiyor. Esasen işsizlik, çok boyutludur ve birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Örneğin toplumda görülen sosyolojik ve psikolojik sorunların çoğunun kaynağı işsizliktir.
Dev ekonomilere sahip ülkelerin bile baş edemediği, çözüm bulamadığı işsizlik ve yoksulluk sorununu kökünden çözmüş bir tek millet var. O da, Türk milletidir. Türk milleti, milli ekonomi modelini uyguladığı dönemlerde, bu sorunu çözmüştü. Ekonomiyi bir tek sektörle ayakta tutmaya çalışan liberalistler, ekonomik büyümenin doruk noktasına varsalar bile bu sorunu çözemezler. Çünkü onların düşüncelerinin temeli sakattır. Milli ekonomi modelinde, özel sektörün yanında kamu sektörü, onun yanında da gönüllü kuruluşlar sektörü vardır. Özel sektörün yapmadığını veya yapamadığını kamu sektörü uzanarak, milli ekonomi modelinde, bu sorun çözülmüştür. Ekonomi tarihi, bu üç sektörü ahenkli bir şekilde çalıştıran ülkelerin ekonomik ve sosyal sorunlarını çözdüğünü kaydetmektedir. Örnek Osmanlı Devleti. Osmanlı döneminde yaralı leylekleri tedavi etmek için bile vakıflar kurulmuştu. Bu örnek, toplumun sosyal alanda geldiği düzeyi göstermesi bakımından çok ilginçtir.
Sanayi sektöründe işçi ihtiyacı giderek azalmaktadır. O bakımdan işsizliği önlemek için hizmet sektörüne ağırlık vermek gerekmektedir. Bu da ancak, üçüncü sektör olarak adlandırılan vakıfların desteklenmesiyle olur. Türk tarihinde çok köklü bir yeri ve geleneği olan vakıfları, Batı dünyası, taklit etmeye çalışsa da, aynı sonucu alması mümkün değildir. Çünkü vakıf olayı, bir kültür ve medeniyet olayıdır. Bu gerçekten hareket ederek, şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz: İşsizliğin ve yoksulluğun çaresini bulmak istiyorsak, medeniyetimize, diğer bir deyişle milli ekonomi modelini dönmemiz şarttır.
"Yapay, istihdam, yoksulluğa dönüşür, ille de üretken istihdam" diyen liberalistler, ne işsizliğe, ne de yoksulluğa çare bulamamışlardır. Dünyadaki yoksulluğun asıl sorumlusu olan Dünya Bankası, şimdi kalkmış, "Toplum yararına işler için geçici istihdam imkânları" adlı bir proje başlatıyor. Projenin amacı, herhangi bir yerden geliri olmayan yosul kişilere, çalışmaları karşılığında asgari ücrete yakın bir ücret vermektedir. Bu kişiler, sanayi alanlarında değil, kendi yaşadıkları yerlerdeki okul, yol, su kanalları ve ibadethanelerin bakım, onarım ve hizmetlerinde çalıştırılmak istenmektedir. Asgari ücretle başka yerlerde çalışanları özendirmemek için, verilen ücret, asgari ücretin altında tutuluyor.
Görüldüğü gibi, Dünya Bankası, aslı ve esası milli ekonomi modelinde olan anlayışı, kendine uydurarak, daha doğrusu bozarak uygulamak istiyor. Sonuç alması, yani işsizlik ve yoksulluğu yok etmesi hayaldir. Zaten böyle bir amaçları da yoktur. Sonuç olarak deriz ki, dünyanın önünde büyük bir sorun olarak duran işsizliğin çözümü, Milli Ekonomi Modeli'ndedir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018