İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal ve 11 baro yöneticisi, “yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla Silivri Cumhuriyet Savcılığı tarafından ifadeye çağrıldı. Gelmezlerse polis zoruyla getirilecekler.
Baronun açıklaması ise açık ve net: “Yasaya uygun işlem yapılıncaya kadar davete icabet etmeyeceğiz.”
İstanbul Barosu tarafından yapılan açıklamanın şu maddeleri aslında ülkenin içinde bulunduğu durumu çok güzel özetliyor:
“Bütün bu gelişmeler üzerine, İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri olarak aşağıdaki beyanlarımızı ‘tarihe not düşürmeyi’ görev sayıyoruz:
1. Ülkemiz, “olağanüstü” olarak nitelenmesi gereken bir tarihsel süreç içindedir. Tarih, olağanüstü dönem hukukunu yaratanları da, o hukuka karşı direniş sergileyenleri de not etmektedir. Aradaki tek fark “onurlu yaşam” adına bırakılan mirastır.
2. Hukuksuzluğun doruğa ulaştığı olağanüstü dönemlerde hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü, savunmayı ve meslek onurunu korumak için bedel ödemek gerekiyorsa, İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri bu bedeli ödemeye hazırdır.
3. Dünyanın en büyük Barosunu kanuna ve hukuka aykırı işlem yapmaya zorlayan ve her alanda keyfiliği egemen kılan Özel Görevli Mahkemelerin bu uygulamasına İstanbul Barosu teslim olmayacaktır.
4. Baro Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyelerinin kanuna aykırı çağrı ile davet edilmeleri, ülkemizde sadece yurttaşların değil, o arada Baro Yöneticilerinin bile “hukuk güvenliğinin” olmadığının göstergesidir.”
Yani diyorlar ki “ortada yığınla hukuksuzluk var, biz bu hukuksuzluklara alet olmayacağız, bedelini ödemeye de hazırız.”
Bedelin ne olacağı ise açık. Yandaş medya daha önce yüzlerce defa, yüzlerce kişi hakkında ortaya koyduğu “İşte bunlar Ergenekoncuuuuu!” çığlığını çoktan manşetlere taşıdı bile.
Oysa Avukatlık Kanunu madde 58’de şöyle der:
“Avukatların, avukatlık ve Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır…”
Silivri Savcısı “sen bu suçu görev sırasında işlemedin” diyerek Adalet Bakanlığı’ndan izin almaya gerek durmuyor.
Türkiye’nin ve dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu’na yakında polisler musallat olur.
Baronun açıklamasındaki “Tarih, olağanüstü dönem hukukunu yaratanları da, o hukuka karşı direniş sergileyenleri de not etmektedir” ifadesi “ne ile mücadeleye hazırlandıklarının” bilincinde olduklarını ortaya koyuyor.
İstanbul Barosu, Silivri duruşmalarına avukat göndermemekte kararlı. Bu tavırları ile yasalara aykırı mı davranıyorlar yoksa mahkemeleri yasal yargılama çizgisine çekmeye mi çalışıyorlar?
Ama ortada tartışma konusu olmayan bir şey var: Hukuk devleti adına hareket ettiğini söyleyenlerin hukuksuzluklarına karşı büyük bir hukuk savaşı başlıyor.
Hukuk, hukukla savaşacak.
Bakalım hangi hukuk kazanacak.