Cuma günü akşamı İzmir'deydik. Kadifekale'den İzmir'i kuşbakışı seyre daldık. 4 bini aşkın İzmirli sanayici ve işadamı, Kadifekale'de Kuvay-ı Milliye önderi Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve kadrosuyla tek yürek tek bilek oldu.
Özgüven gitti
Bütün problemlerimizin kaynağı olan "asıl gerçek"e dikkat çekerek başladı Prof. Dr. Haydar Baş Bey, davetlilerin can kulağıyla dinlediği konuşmasına. Yakın tarihe kadar olduğu gibi günümüzün en ciddi probleminin "insanımızdaki özgüven" eksikliği olduğunun altını çizdi. Bu milli benlik zaafiyetiyle oluşan bu güvensizlik sebebiyle her konudaki sıkıntılarımızın çözümünü başkalarına havale ettiğimizi, çareyi başkalarında aradığımızı belirtti. Aydınlarımızın ve milletin önünde görünenlerimizin, maalesef, "Batılı bizi kurtarsın; AB, IMF veya Dünya Bankası dışında bir çözüm yok" anlayışıyla ma'lul olduğunu, dolayısıyla kendilerinin ve de milletin önünü keserek çözümsüzlüğe ve dışa bağımlılığa mecbur bırakıldığımızı tarihi perspektif içinde ortaya koydu.
Mustafa Kemal'in 6 Mart 1922'de bu yanlışa dikkat çeken ve zamanın aydınlarının "kendilerini adam yerine koymamalarıyla düşüşün başladığı"ndan yakınan beyanını da aktararak; dün milli benliğimiz, nasıl bu yanlıştan Kuvay-ı Milliye ruhuyla şahlanarak, tüm namüsait şartlara rağmen dünyaya meydan okudu ise, bugün de kurtuluşun aynı ruhla yeniden tek yürek ve tek bilek olmaktan geçtiğini vurguladı Haydar Baş Bey.
Zilletle izzet bulunmaz
Bu aziz millet yerine yabancılardan icazet ve izin alanların yanısıra tarihten bugüne değin üzerimizde hep yanlış hesap kuranların akıllarıyla problemlere çare aramanın izzet değil zillet getirdiğine, zilletle de izzet bulunamayacağına değindi Prof. Dr. Haydar Baş Bey. İzmirli işadamları adeta yeniden şahlandı, umutlandı. Haydar Baş Beyin, ekonomik kalkınma ve enflasyonun düşürülmesi konusunda ortaya koyduğu projeleri ve bunların esasının "başkalarından himmet dilenmek değil" bilakis "Çalışmak, çalışmak, çalışmak" olarak belirttiği çözümleri, işadamlarımız, "Biz de bunu istiyoruz, çalışmanın her türlüsüne varız" diyerek bağrına bastı.
Sevinç ve üzüntü birarada
Bu konuşma esnasında, bir-birbuçuk sene önce Haydar Baş Hocamın Meltem TV'deki bir konuşmasında ilgililere "Bu program ekonomiyi içten çökertir, enflasyon düşmez, bilakis stagflasyon yaşanır ve ekonomiyi durgunluk ortamında içten çökertirsiniz" şeklindeki uyarısı ve o gün programa tam destek veren TOBB yetkililerinin bugün stagflasyondan bahsetmeleri, bir sinema şeridi gibi gözümün önünden geçti. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, ekonomik analizlerin sunulduğu Forum dergisindeki bu ayki başyazısında, bu yöntemlerle enflasyonun düşmeyeceğini bilakis ekonomimizin stagflasyon yaşadığını, bu çerçevede tedbirler alınmazsa tam bir çöküşün yaşanacağını yazdı. Hem sevindim, hem üzüldüm. Niye mi?
Sevindim; çünkü bütün aydınların, yerli ve ithal uzmanların, ilgili ve yetkililerin ittifak etmişcesine tek bir ağızdan dillendirdikleri düşüncelerin yanlışlığını bir buçuk-iki sene öncesinden öngören bir değerli insan, bir vatan evladı var. Bu milletin Prof. Dr. Haydar Baş Beyi var; buna sevindim.
İşte bu insan, şimdi Kadifekale'de "Türk milleti çok farklıdır, hiçbir millete benzemez. Tam düştü düşecek diye zannettiğiniz yerde, bir de bakmışsınız ki dimdik ayağa kalkmıştır" tespitiyle topluma özgüven aşılamaktadır. Millet kendine gelmektedir.
Üzüldüm; maalesef ülkenin geleceği üzerinde kafa yoranlarımız değil iki-üç yıl sonrasını, bir adım ötesini, hatta burunlarının dibinde olan bitenleri görmekten aciz duruma düşmüşler. Basiretleri bağlanmış; bu dar görüşle, ülke, kriz üstüne kriz yaşamaya adeta mecbur bırakılmıştır.
Keşke TOBB, bugün değil de iki yıl önce "koro halinde destek verdikleri programın ülkeyi stagflasyona iteceği" gerçeğini görebilse veya "ithal bakan"a teslim oldukları kadar "yerli gören"e kulak kesilseydi de Hazine'mizin milyarlarca doları, oburların cebine inmeseydi, millette gitseydi.
Kurtuluş hakkın teslim edildiği gün başlar
Keşke milletin kulak verdiği ve bağrına bastığı kadar, ilgililer ve yetkililer Haydar Baş Beyin teşhis ve çözümlerine kulak verselerdi. O zaman, milletin problemlerinin çözümünün yine millete olduğunu herkes fark edecek, özgüvenle şahlanan toplum ve müteşebbis kadro ülkeyi sırtlanıp daha yükseklere taşıyacaktı. Eskiler ve yeniyetmeler, bugün olduğu gibi çareyi, icazeti ve desteği belki dışarılarda arama zilletine düşmeyecekti.
Evet, Kuvay-ı Milliye kadrosu bu bakımdan tek fırsattır dersek ancak hakkı teslim etmiş oluruz. Bu hakkın teslim edildiği gün, milletin yüzünün güleceği gün olacaktır.
Önümüzdeki günler, bu hakkı teslim etme sınavı günleridir. Benden söylemesi...
Özgüven gitti
Bütün problemlerimizin kaynağı olan "asıl gerçek"e dikkat çekerek başladı Prof. Dr. Haydar Baş Bey, davetlilerin can kulağıyla dinlediği konuşmasına. Yakın tarihe kadar olduğu gibi günümüzün en ciddi probleminin "insanımızdaki özgüven" eksikliği olduğunun altını çizdi. Bu milli benlik zaafiyetiyle oluşan bu güvensizlik sebebiyle her konudaki sıkıntılarımızın çözümünü başkalarına havale ettiğimizi, çareyi başkalarında aradığımızı belirtti. Aydınlarımızın ve milletin önünde görünenlerimizin, maalesef, "Batılı bizi kurtarsın; AB, IMF veya Dünya Bankası dışında bir çözüm yok" anlayışıyla ma'lul olduğunu, dolayısıyla kendilerinin ve de milletin önünü keserek çözümsüzlüğe ve dışa bağımlılığa mecbur bırakıldığımızı tarihi perspektif içinde ortaya koydu.
Mustafa Kemal'in 6 Mart 1922'de bu yanlışa dikkat çeken ve zamanın aydınlarının "kendilerini adam yerine koymamalarıyla düşüşün başladığı"ndan yakınan beyanını da aktararak; dün milli benliğimiz, nasıl bu yanlıştan Kuvay-ı Milliye ruhuyla şahlanarak, tüm namüsait şartlara rağmen dünyaya meydan okudu ise, bugün de kurtuluşun aynı ruhla yeniden tek yürek ve tek bilek olmaktan geçtiğini vurguladı Haydar Baş Bey.
Zilletle izzet bulunmaz
Bu aziz millet yerine yabancılardan icazet ve izin alanların yanısıra tarihten bugüne değin üzerimizde hep yanlış hesap kuranların akıllarıyla problemlere çare aramanın izzet değil zillet getirdiğine, zilletle de izzet bulunamayacağına değindi Prof. Dr. Haydar Baş Bey. İzmirli işadamları adeta yeniden şahlandı, umutlandı. Haydar Baş Beyin, ekonomik kalkınma ve enflasyonun düşürülmesi konusunda ortaya koyduğu projeleri ve bunların esasının "başkalarından himmet dilenmek değil" bilakis "Çalışmak, çalışmak, çalışmak" olarak belirttiği çözümleri, işadamlarımız, "Biz de bunu istiyoruz, çalışmanın her türlüsüne varız" diyerek bağrına bastı.
Sevinç ve üzüntü birarada
Bu konuşma esnasında, bir-birbuçuk sene önce Haydar Baş Hocamın Meltem TV'deki bir konuşmasında ilgililere "Bu program ekonomiyi içten çökertir, enflasyon düşmez, bilakis stagflasyon yaşanır ve ekonomiyi durgunluk ortamında içten çökertirsiniz" şeklindeki uyarısı ve o gün programa tam destek veren TOBB yetkililerinin bugün stagflasyondan bahsetmeleri, bir sinema şeridi gibi gözümün önünden geçti. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, ekonomik analizlerin sunulduğu Forum dergisindeki bu ayki başyazısında, bu yöntemlerle enflasyonun düşmeyeceğini bilakis ekonomimizin stagflasyon yaşadığını, bu çerçevede tedbirler alınmazsa tam bir çöküşün yaşanacağını yazdı. Hem sevindim, hem üzüldüm. Niye mi?
Sevindim; çünkü bütün aydınların, yerli ve ithal uzmanların, ilgili ve yetkililerin ittifak etmişcesine tek bir ağızdan dillendirdikleri düşüncelerin yanlışlığını bir buçuk-iki sene öncesinden öngören bir değerli insan, bir vatan evladı var. Bu milletin Prof. Dr. Haydar Baş Beyi var; buna sevindim.
İşte bu insan, şimdi Kadifekale'de "Türk milleti çok farklıdır, hiçbir millete benzemez. Tam düştü düşecek diye zannettiğiniz yerde, bir de bakmışsınız ki dimdik ayağa kalkmıştır" tespitiyle topluma özgüven aşılamaktadır. Millet kendine gelmektedir.
Üzüldüm; maalesef ülkenin geleceği üzerinde kafa yoranlarımız değil iki-üç yıl sonrasını, bir adım ötesini, hatta burunlarının dibinde olan bitenleri görmekten aciz duruma düşmüşler. Basiretleri bağlanmış; bu dar görüşle, ülke, kriz üstüne kriz yaşamaya adeta mecbur bırakılmıştır.
Keşke TOBB, bugün değil de iki yıl önce "koro halinde destek verdikleri programın ülkeyi stagflasyona iteceği" gerçeğini görebilse veya "ithal bakan"a teslim oldukları kadar "yerli gören"e kulak kesilseydi de Hazine'mizin milyarlarca doları, oburların cebine inmeseydi, millette gitseydi.
Kurtuluş hakkın teslim edildiği gün başlar
Keşke milletin kulak verdiği ve bağrına bastığı kadar, ilgililer ve yetkililer Haydar Baş Beyin teşhis ve çözümlerine kulak verselerdi. O zaman, milletin problemlerinin çözümünün yine millete olduğunu herkes fark edecek, özgüvenle şahlanan toplum ve müteşebbis kadro ülkeyi sırtlanıp daha yükseklere taşıyacaktı. Eskiler ve yeniyetmeler, bugün olduğu gibi çareyi, icazeti ve desteği belki dışarılarda arama zilletine düşmeyecekti.
Evet, Kuvay-ı Milliye kadrosu bu bakımdan tek fırsattır dersek ancak hakkı teslim etmiş oluruz. Bu hakkın teslim edildiği gün, milletin yüzünün güleceği gün olacaktır.
Önümüzdeki günler, bu hakkı teslim etme sınavı günleridir. Benden söylemesi...
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019