Bugün alemlere rahmet olan, menba-ı esrar olan, her sözü ferman olan, gamlı gönüllere darman olan Efendimizi andık mı? "Şükreden bir kul olmayayım mı?" deyişini duyduk mu? Kainat kitabımız olan Kur'an-ı Kerim'in canlı hali oluşuna şahit olduk mu? Böyle güzel bir peygamberin ümmeti olduğumuz için, içimizi içimize sığdıramayan bir coşkunun içinden geçtik mi? Sahi asırları aşıp O'nun sohbetinde alemlere dalıp kendi içimizde O'nun nurundan bir parça bulabildik mi? O'na her benzemeye çalıştığımızda O'ndan bir şeyler taşımaya hazırlandığımızı, içimizdeki sevda kıvılcımlarının bir kor'a dönüşerek bize bir sıcaklık verdiğini farkettik mi? Bizim dermandan uzak oluşumuz, başkalarına değil kendimize bile düşman oluşumuz, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya sarılışımız fakat yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmayışımız, haramlardan sakınmayışımız, anaya-ataya saygıda kusur edişimiz, dilimizden ve elimizden çektiklerimiz hep O'ndan uzak oluşumuzdan değil mi? Halbuki O diyor; "Alimler benim varislerimdir." Üç kelimelik büyük bir söz. Bugün Resulullah'ı (sav) kendine örnek alan, bu hali dava edinen müminler varsa bize düşen onları tanımak, anlamak ve onlara benzemektir. Bazı insanların "seçilmiş" olduklarını kabul etmek ve onların izni takip etmekten başka çıkar yol var mı? Yaşadıklarımızdan bir özet olarak öğrendik ki; İnsanın ömrüboyunca çektiği sıkıntılar hep onu hak yola iletmek, imanda kemale erdirmek, Allah'ı (cc) daha iyi tanımasını sağlamak içindir. Bunu bildiğimiz halde hala doğru yoldan uzaklaşmaya çalışıyorsak bu bizim aklımızın "selim akıl" olmadığını gösterir. Elimizle tutup yakalayabileceğimiz bir güzellikten koşarak uzuklaşmaya benzer. Prof. Dr. Haydar Baş Bey diyor ki; İslam'ı algılama akılla mümkün olur, İslam akıllı varlık olan insanı muhatap almakla birlikte Allah Teala'yı tanımak bir nasip, bir hidayet, bir idrak işidir. Burada asıl olan kalbin idrakidir, aklın idraki ise kalbe bağlıdır. Diğer bir ifade ile asıl göz kalp gözü, asıl idrak kalbin idrakidir. Kalbi idrakin yolu ibadetler ve nefs tezkiyesidir. Nefsin tezkiyesi ise zikir ve tecelli ile olur ki; Bilhassa zikir kalbi parlatır, temizler ve kalbin idrak boyutunu genişletir. Neticede kalp nuru ile hakikat görülür. Akıl bile selim olma vasfını bu nur ile kazanır.
Kevser Doyurum / diğer yazıları
- İrfan sofrası / 24.10.2023
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022