Nüfus planlaması ve doğum kontrolü" kampanyaları sonuç vermeye başladı. Nüfus artış hızımız yavaşladı. Gerçi bu yavaşlama AB'cileri memnun etmedi. Onlar, daha çoğunu istiyorlar. Diyorlar ki: "Bu kadar nüfusla bizi AB'ye almazlar".
Sanki tek engel nüfusmuş gibi konuşuyorlar. Onlara göre, nüfus artış hızımızı 2010 yılına kadar yüzde 1'in altına, 2020 yılına kadar da yüzde 0.5'in altını çekmemiz gerekiyor. Böyle yaparsak, hem bizi AB'ye alırlarmış, hem de kişi başına düşen gelirimiz artarmış.
Halbuki bilim adamı Julian Simon, büyüme ile nüfus artış hızı arasında doğrudan bir ilişki olmadığını, yaptığı bir araştırmayla ortaya koydu. Buna tek itiraz Dünya Bankası ekonomistlerinden geldi. Bu ekonomistler, nüfus arttıkça, fakirliğin de arttığını iddia ettiler, fakat bu iddialarını ispatlayamadılar.
"Nüfus artış hızımızı azaltmamız lazımdır" diyenler, AB üyesi ülkelerin yaptıklarını görmüyorlar mı? O ülkeler, nüfusu artırmak için bir dizi teşvikler gündeme getiriyorlar. Hangi ülkeler, nasıl teşvik uyguluyorlar? Gelin, birlikte irdeleyelim.
Almanya'da doğan çocuk başına aylık 100 euro ödeniyor. Kadınların hem çocuk sahibi olup hem de çalışabilmeleri için yuvaların çoğu ücretsiz. Bu teşviklere rağmen Almanya'da doğurganlık oranı artmazsa, bu yüzyılın sonunda nüfus 82 milyondan 24 milyona düşecek.
İtalya'da çocuk doğuran her kadına 1000 euro, 2 ve daha fazla çocuk sahibi olan ailelere ise 5 yıl içerisinde 10 bin euro veriliyor. Bu gidiş böyle devam ederse, 2050 yılında İtalya'nın nüfusu 57 milyondan 41 milyona düşecek.
İspanya'da hükümet, "Bir kendiniz, bir eşiniz, bir de ülkenizin geleceği için 3 çocuk yapın" sloganıyla çiftleri çocuk yapmaya teşvik ediyor ve çocuk başına 3 bin dolar ödüyor. Fransa'da, çocuk sahibi kadınlara 4 ay tam maaşlı bebek izni, çocuklu ailelere ulaşım, konut ve eğitim alanlarında fırsatlar sunuluyor. Hükümet, 3 çocuk sahibi olun otomobiliniz bedavaya gelsin" çağrısı yapıyor.
AB ülkeleri içerisinde çocuk doğurmayı en çok teşvik eden ve teşvikleri en iyi uygulayan ülke İsveç'tir. İsveç hükümeti, çocuk sahibi olan annelere 15 ay maaşlı izin, babalara ise çocuklarıyla vakit geçirmeleri için haftada bir gün maaşlı izin veriyor. Ayrıca doğan her çocuk için ailelere 105 eurodan başlayan yardımlar yapılıyor.
Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre, AB genelinde doğurganlık oranında değişme olmazsa, çalışan-emekli oranının korunabilmesi için 25 yıl içerisinde 159 milyon göçmene ihtiyaç hasıl olacaktır.
İşte AB ülkelerinde durum böyle. Ülkemizde ise, nüfus konusunda birçok saçma sapan tez ileri sürülüyor. Bu tezlerin en temelsizi, en akıl dışı olanı, "nüfus artışı sefalet getirir" tezidir.
Hiç kimse şunu sormuyor: Bir ülkede Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) nüfus artışından daha çok artarsa ne olur? Kişi başına düşen gelir reel olarak artmaz mı? Demek ki sorun, nüfus artışında değil, GSMH'nın artışındadır. GSMH'nın nüfustan daha çok artması milli refahı artırır. Toplam nüfusun tükettiğinden daha fazla üretmesi ekonomiyi büyütür.
Bir başka tez de şöyle: Nüfus artışı işsizliği getirir. Bu da yanlış. AB ülkelerinnde nüfus azalıyor, fakat işsizlik artıyor. Peki, bu nasıl oluyor? Böyle olmasına rağmen AB ülkeleri neden nüfus artışını teşvik ediyorlar? Nüfusu azaltmak için uğraşanlar ilkönce bu sorulara cevap versinler. Ondan sonra, nüfusun nasıl bir güç olduğunu öğrensinler. Baksınlar, kendileri gibi kendi gücünden korkan başka birileri var mı?
Sanki tek engel nüfusmuş gibi konuşuyorlar. Onlara göre, nüfus artış hızımızı 2010 yılına kadar yüzde 1'in altına, 2020 yılına kadar da yüzde 0.5'in altını çekmemiz gerekiyor. Böyle yaparsak, hem bizi AB'ye alırlarmış, hem de kişi başına düşen gelirimiz artarmış.
Halbuki bilim adamı Julian Simon, büyüme ile nüfus artış hızı arasında doğrudan bir ilişki olmadığını, yaptığı bir araştırmayla ortaya koydu. Buna tek itiraz Dünya Bankası ekonomistlerinden geldi. Bu ekonomistler, nüfus arttıkça, fakirliğin de arttığını iddia ettiler, fakat bu iddialarını ispatlayamadılar.
"Nüfus artış hızımızı azaltmamız lazımdır" diyenler, AB üyesi ülkelerin yaptıklarını görmüyorlar mı? O ülkeler, nüfusu artırmak için bir dizi teşvikler gündeme getiriyorlar. Hangi ülkeler, nasıl teşvik uyguluyorlar? Gelin, birlikte irdeleyelim.
Almanya'da doğan çocuk başına aylık 100 euro ödeniyor. Kadınların hem çocuk sahibi olup hem de çalışabilmeleri için yuvaların çoğu ücretsiz. Bu teşviklere rağmen Almanya'da doğurganlık oranı artmazsa, bu yüzyılın sonunda nüfus 82 milyondan 24 milyona düşecek.
İtalya'da çocuk doğuran her kadına 1000 euro, 2 ve daha fazla çocuk sahibi olan ailelere ise 5 yıl içerisinde 10 bin euro veriliyor. Bu gidiş böyle devam ederse, 2050 yılında İtalya'nın nüfusu 57 milyondan 41 milyona düşecek.
İspanya'da hükümet, "Bir kendiniz, bir eşiniz, bir de ülkenizin geleceği için 3 çocuk yapın" sloganıyla çiftleri çocuk yapmaya teşvik ediyor ve çocuk başına 3 bin dolar ödüyor. Fransa'da, çocuk sahibi kadınlara 4 ay tam maaşlı bebek izni, çocuklu ailelere ulaşım, konut ve eğitim alanlarında fırsatlar sunuluyor. Hükümet, 3 çocuk sahibi olun otomobiliniz bedavaya gelsin" çağrısı yapıyor.
AB ülkeleri içerisinde çocuk doğurmayı en çok teşvik eden ve teşvikleri en iyi uygulayan ülke İsveç'tir. İsveç hükümeti, çocuk sahibi olan annelere 15 ay maaşlı izin, babalara ise çocuklarıyla vakit geçirmeleri için haftada bir gün maaşlı izin veriyor. Ayrıca doğan her çocuk için ailelere 105 eurodan başlayan yardımlar yapılıyor.
Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre, AB genelinde doğurganlık oranında değişme olmazsa, çalışan-emekli oranının korunabilmesi için 25 yıl içerisinde 159 milyon göçmene ihtiyaç hasıl olacaktır.
İşte AB ülkelerinde durum böyle. Ülkemizde ise, nüfus konusunda birçok saçma sapan tez ileri sürülüyor. Bu tezlerin en temelsizi, en akıl dışı olanı, "nüfus artışı sefalet getirir" tezidir.
Hiç kimse şunu sormuyor: Bir ülkede Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) nüfus artışından daha çok artarsa ne olur? Kişi başına düşen gelir reel olarak artmaz mı? Demek ki sorun, nüfus artışında değil, GSMH'nın artışındadır. GSMH'nın nüfustan daha çok artması milli refahı artırır. Toplam nüfusun tükettiğinden daha fazla üretmesi ekonomiyi büyütür.
Bir başka tez de şöyle: Nüfus artışı işsizliği getirir. Bu da yanlış. AB ülkelerinnde nüfus azalıyor, fakat işsizlik artıyor. Peki, bu nasıl oluyor? Böyle olmasına rağmen AB ülkeleri neden nüfus artışını teşvik ediyorlar? Nüfusu azaltmak için uğraşanlar ilkönce bu sorulara cevap versinler. Ondan sonra, nüfusun nasıl bir güç olduğunu öğrensinler. Baksınlar, kendileri gibi kendi gücünden korkan başka birileri var mı?
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018