Anadolu'mun masum insanları! Öğrenim veya bir başka zaruri gerekçeyle "büyük şehirlere emanet ettiğiniz evlatlarınız"a ve "özellikle kız çocuklarınıza" sahip çıkın.
Eskiden derlerdi ki, büyük yerler adamı yutar.
Şimdi iş çok ama çok profesyonelleşti; Moon-Vatikan adam tutuyor, diyalogcular insan yutuyor. Misyonerler neslimizi avlıyor. Haramiler, çiçeği burnunda masum kızlarımızı "kendi soysuz ve dinsizleriyle nikahlamak" için binbir türlü tuzak kuruyor.
Hükümetin çıkardığı İmar Yasası ile artık her köşe başında bir papaz tuzağı, bir pastör odağı, bir haham ilmeğine rastlamak mümkün.
AB'ye uyum bahanesiyle nüfus cüzdanlarından da "Dini: İslam" hanesi kaldırılınca, Hak ile batıl karma karış olacak, neticede de "neslimizden zayiatımız"ın miktarı belli olmayacak.
Atı alan Üsküdar'ı geçecek.
Muhafazakâr ailelerin ocaklarından bile "sessiz çığlıklar" yükselmeğe, misyoner dumanı tütmeye başladı bile.
Geçen hafta Ankara Ulus'ta 100. Yıl Kültür Merkezi Konferans Salonu'nda, çok kıymetli Dr. Abdullah Terzi, Müslim Karabacak ve A. Rıza Bayzan beylerle birlikte "Kuşatma Altındaki Türkiye"yi, "dinlerarası diyalog" adı altında yürütülen "yerli misyonerlik"i konuştuk.
Yoğun bir katılım vardı. Her kesimden bine yakın insanımız, paneli sonuna kadar takip etti. 200'ün üzerinde yazılı soru, dua ve "soru kağıtlarına nakşedilmiş feryât" geldi. Hatta "diyalog ve misyon sahiplerinin soruları"nı andıran sualler de vardı? soruları hâlâ saklıyorum.
Anaların feryadını bağrında saklayan sorulardan iki tanesini, bu işlerin "hangi vahim raddeye vardığını öngörmeniz" bakımından "bazı ayan yerleri"ni şifreleyerek aktarayım, dilerseniz.
"3-4 yıldan beri F.'çıların toplantılarına giden kız çocuğum, iki aydan beri Hıristiyanların da cennetlik olduğunu, hatta kendisinin de Hıristiyan olduğunu söylüyor. Diyalog yapılmasını Kur'an'da Allah emrediyormuş. Namazlarını da aksatıyor. Başını hiç açmazdı; şimdi yarım bağlıyor. Sabrediyorum. Ne yapabilirim? Babası bile bir şey yapamamaktan bunalıma girdi. Evden kovsam kovamazsın; kız evladı? Sokağa düşecek. İki haftadan beri de, toplantılarına gittiği ablalarının, kendisini bir Hıristiyan gençle evlendirmeyi planladıklarını söylüyor. Anlattığına göre buralarda sihir-büyü yapılarak genç kızların gönülleri Hıristiyan veya Yahudi gençlere yönlendiriliyormuş. Böyle şey olur mu? Ne yapabilirim; Allah aşkına akıl verin!"
Bağrı yanık bir ananın Ulus 100. Yıl Kültür Merkezi'nde bize ulaştırdığı kağıt parçasına kayıtlı feryadını duyanlar, var mı verebilecek aklınız!..
Hacılar, hocalar, dinciler-diyanetçiler, akçılar-karacılar, var mı verecek bir aklınız? Bu vebal, sadece o anaya mı ait, kimlere ait; ne dersiniz?
Bir başka imdat daha?
"F. Efendinin söylediklerini ifşa ettiğimiz bazı arkadaşlar, "Biz n.'cuyuz ama F.'ı zaten hoş görmüyoruz. Onlar çok tavizkâr ve risale bile okumuyorlar. Biz okuyucular grubundanız" diyorlar. Yani F. Efendi'nin sözleri onları bağlamıyormuş. Halbuki abim okuyucular grubundan. Ankara'da onların bir kandil toplantısında, ağabeyleri, güzel ahlaklı olan Hıristiyan ve Yahudilerin de cennete gideceğini, cennetin derece derece olduğunu, çok iyi tanıdığı bir papaz arkadaşının olduğunu söylemiş. Bunu bizzat oğlan kardeşim duymuş, ağabeyim sesini çıkarmamış. Tek tepki de daha yeni yeni oralara giden kardeşimden gelmiş. Bunları nasıl ayıktırabilirim? Nasipleri mi kapanmış acaba?"
Hacılar, hocalar, dinciler-diyanetçiler, akçılar-karacılar ne dersiniz bu işe, bu gidişe?
Bu anlayış onlara Said Nursi'den miras kalmış; Kastamonu Lahikası'nda s. 79'da Hristiyanların, bırakın cennetlik, bir nevi şehit dahi olabileceğini kaydetmiş. Papaz Thomas Michell, Lahika'daki bu görüşüne mersiyeler diziyor yıllardan beri.
Bu görüş, İslam'a, Kur'an-ı Kerim'e, Sünnet'e, İcma'a, kısaca Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat akidesine aykırı? Kim ne derse desin.
Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah'ın ölçüsü net ve açık? Dileyen inanır, dileyen inanmaz; zorlama yoktur.
Lakin hiç kimsenin de İslam itikadını bozarak neslimizi, dinimizi, namusumuzu, değerlerimizi ve neticede mukaddes topraklarımızı birilerine peşkeş çekmeye, ne hakkı, ne de salahiyeti vardır.
Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah'ın beyanı, hiçbir yorum ve tevile mahal bırakmayacak kadar açıktır:
"Ey iman edenler! Şayet ehl-i kitaptan herhangi bir gruba tabi olursanız, sizi imanınızdan sonra çevirip kafir yaparlar" (Al-i İmran Suresi, 100).
"Kim İslam'dan gayrı bir din ararsa, o istediği kendisinden asla kabul olunmaz. O, ahirette de hüsrana uğrayanlardandır? (İslam'ı terk edip) dinden çıkanlar var ya; onların bir cezası da şu, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti gerçekten onların üzerinedir." (Al-i İmran Suresi, 85-87).
"Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyiniz. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kimler, onları dost edinirse o da onlardandır (o da Hıristiyanlardandır, o da Yahudilerdendir)? Sizin dostunuz Allah, peygamberi Muhammed ve bir de boyun eğerek namazlarına devam edn ve zekatlarını veren mü'minlerdir." (Maide Suresi, 51-55)
"Ey mü'minler, müşrik erkekler iman etmedikçe, onlara mü'mine kadınları nikahlamayınız. Bir kafir size hoş görünse de, mü'min bir köle elbette ondan hayırlıdır. Onlar sizi cehenneme çağırırlar. Allah ise Cennete ve mağfirete davet ediyor." (Bakara Suresi, 221).
Var mı başka söze bir hacet! Siz siz olun; İslam'ınıza, evlatlarınıza ve özellikle kız çocuklarınıza sahip çıkın lütfen.