Siz sevinç günlerinin elmas parıltılılarını bilir misiniz?
Düğünlerde damatların, gelinlerin başlarına serpiştirilen simler varsa onları kastettim.
Bir de meydanlarda, salonlarda başkanlara, liderlere sevinç izharı için atılan konfetiler var.
Sevdiğiniz bir arkadaşınızın düğününü seyrederken başından aşağıya serptiğiniz mürüvvet ışıklarını seyrederden gururlanırsınız.
Sevdiğiniz takımınızın şampiyonluğunu da kutlarken yaprak yaprak konfeti ile coşkunuzu açığa vurursunuz.
Bütün bunların içinde milleti için çalışmış, didinmiş milli kahramanlarının fikir önderlerinin tarih sahnesinin önünde ikrarını hitabını seyrederken, nasıl gül şekilli kağıt kurdelalar saçılmaz...
Adım adım, karış karış Anadolu'yu dolaşarak; "bir fikir ki beyin zarında sülük" diyen şairin ufuklarını, "O benim miletimin yıldızıdır parlayacak" diye haykıran milli şairin bayrak sevdasını kainata taşıma hedefini ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş bey üzerine ipek kadifeler yumuşaklığında serpilen kurdelalar süzüle süzüle havada uçuşurken vefalı gönüllerin nasıl coştuğuna, gözlerin nasıl buğulandığına şahit olduğum günden, yerden aldığın bir mavi yumuşak kurdela bana bunları hatırlattı.
Meğer aylar önce mitinglerde düğün gecesi diye isimlendirilen bu toplantıların anlamı ne kadar genişmiş.
Yıkılan, ezilen, ayaklar altına düşen siyasete böyle bir insanın çıkması gerekliydi.
Yıllarca siyasetin içinde bulunan ama bir türlü milletin tamamını kucaklayacak metodları, imkanları bulup ortaya koyamayan siyasetçilere ne demeli... Demeli ki şu itirafı yazarak sizde ehil adama görevi bırakın kenara çekilin Hakkaniyeti teslim edin. Geçin karşısına alkış tutun. Konfetilerin akışını seyredin. Ve deyin ki:
"Biz yıllardan beri siyasetin içindeyiz. Suni ayrılıkları ortadan kaldıramadık. Dedikodudan vakit bulup kalkınma, modern yaşam şartları, mükemmel imar planları ortaya koyup gerçekleştiremedik.
Hastahanelerden bırakın ücret almamayı sigortalı, Bağ-Kurlu, özel imkanlı paralı hastamıza bile sahip çıkamadık.
5 mi 8 mi tartışmasını lokum gibi çiğnedik ama ne beş'te ne 8'de eğitim haklarını koruyup hergün bir nobele aday her yıl nobelleri geride bırakacak eğitim hamlelerini icad gücünü ortaya çıkaramadık.
Elimizdeki tarlayı ekmeyip un, elimizdeki sanayiyi geliştirmeyip para dilenir olduk. Bir kere ABD'ye, AB'ye, IMF'ye paçayı kaptırdık biz artık kurtulamayız, kurtaramayız.
İlmiyle, gayretiyle, kadrosuyla yeni bir partiye helal olsun diyoruz.
Evet kendimizi itiraf ediyoruz."
Bu şekilde milletin huzurunda itirafta bulunan ve görevi ehil olana bırakan yürekli siyasetçilerin hepsine başından aşağıya güller serpiştiriyorum.
Kendini bilmek ve itiraf etmekte bir adımdır. Bir iyliktir. İyilerin, yol bilenlerin, önünü açmaktır.
Aman ha!.. Yenilen pehlivan güreşe doymaz atasözü tecelli ederse biz hırs yağmurlarından kurtulamayız.
Tabi ki yürüyen öyle sabit kadem (güçlü isabetli) adımlar atar ki hırslar, hasetler sadece sahibine cehennem çilesi yaşatır.
"Gökkubbe çadırımız, güneş bayrağımız" sözünü Oğuz Kaan söyledi."
Şimdi tarihin anlına Prof. Dr. Haydar Baş'ın kainat devleti vecicesi yazılıyor.
Konfetiler güneşler gibi ışık saçıyor, obalar, çadırlar şenliğe hazırlanıyor.
Bu vatan bu millet şaha kalkıyor.
Hayırlı olsun...
Düğünlerde damatların, gelinlerin başlarına serpiştirilen simler varsa onları kastettim.
Bir de meydanlarda, salonlarda başkanlara, liderlere sevinç izharı için atılan konfetiler var.
Sevdiğiniz bir arkadaşınızın düğününü seyrederken başından aşağıya serptiğiniz mürüvvet ışıklarını seyrederden gururlanırsınız.
Sevdiğiniz takımınızın şampiyonluğunu da kutlarken yaprak yaprak konfeti ile coşkunuzu açığa vurursunuz.
Bütün bunların içinde milleti için çalışmış, didinmiş milli kahramanlarının fikir önderlerinin tarih sahnesinin önünde ikrarını hitabını seyrederken, nasıl gül şekilli kağıt kurdelalar saçılmaz...
Adım adım, karış karış Anadolu'yu dolaşarak; "bir fikir ki beyin zarında sülük" diyen şairin ufuklarını, "O benim miletimin yıldızıdır parlayacak" diye haykıran milli şairin bayrak sevdasını kainata taşıma hedefini ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş bey üzerine ipek kadifeler yumuşaklığında serpilen kurdelalar süzüle süzüle havada uçuşurken vefalı gönüllerin nasıl coştuğuna, gözlerin nasıl buğulandığına şahit olduğum günden, yerden aldığın bir mavi yumuşak kurdela bana bunları hatırlattı.
Meğer aylar önce mitinglerde düğün gecesi diye isimlendirilen bu toplantıların anlamı ne kadar genişmiş.
Yıkılan, ezilen, ayaklar altına düşen siyasete böyle bir insanın çıkması gerekliydi.
Yıllarca siyasetin içinde bulunan ama bir türlü milletin tamamını kucaklayacak metodları, imkanları bulup ortaya koyamayan siyasetçilere ne demeli... Demeli ki şu itirafı yazarak sizde ehil adama görevi bırakın kenara çekilin Hakkaniyeti teslim edin. Geçin karşısına alkış tutun. Konfetilerin akışını seyredin. Ve deyin ki:
"Biz yıllardan beri siyasetin içindeyiz. Suni ayrılıkları ortadan kaldıramadık. Dedikodudan vakit bulup kalkınma, modern yaşam şartları, mükemmel imar planları ortaya koyup gerçekleştiremedik.
Hastahanelerden bırakın ücret almamayı sigortalı, Bağ-Kurlu, özel imkanlı paralı hastamıza bile sahip çıkamadık.
5 mi 8 mi tartışmasını lokum gibi çiğnedik ama ne beş'te ne 8'de eğitim haklarını koruyup hergün bir nobele aday her yıl nobelleri geride bırakacak eğitim hamlelerini icad gücünü ortaya çıkaramadık.
Elimizdeki tarlayı ekmeyip un, elimizdeki sanayiyi geliştirmeyip para dilenir olduk. Bir kere ABD'ye, AB'ye, IMF'ye paçayı kaptırdık biz artık kurtulamayız, kurtaramayız.
İlmiyle, gayretiyle, kadrosuyla yeni bir partiye helal olsun diyoruz.
Evet kendimizi itiraf ediyoruz."
Bu şekilde milletin huzurunda itirafta bulunan ve görevi ehil olana bırakan yürekli siyasetçilerin hepsine başından aşağıya güller serpiştiriyorum.
Kendini bilmek ve itiraf etmekte bir adımdır. Bir iyliktir. İyilerin, yol bilenlerin, önünü açmaktır.
Aman ha!.. Yenilen pehlivan güreşe doymaz atasözü tecelli ederse biz hırs yağmurlarından kurtulamayız.
Tabi ki yürüyen öyle sabit kadem (güçlü isabetli) adımlar atar ki hırslar, hasetler sadece sahibine cehennem çilesi yaşatır.
"Gökkubbe çadırımız, güneş bayrağımız" sözünü Oğuz Kaan söyledi."
Şimdi tarihin anlına Prof. Dr. Haydar Baş'ın kainat devleti vecicesi yazılıyor.
Konfetiler güneşler gibi ışık saçıyor, obalar, çadırlar şenliğe hazırlanıyor.
Bu vatan bu millet şaha kalkıyor.
Hayırlı olsun...
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021