2010 yılında Zonguldak Karadon'da meydana gelen ve 30 işçinin ölümüyle sonuçlanan maden kazası sonrası da "maden ocakları kapatılsın" diye çığlık atanlar olmuştu.Hatta o dönemde Taraf'ta yazan Ahmet Altan da bu kafadaydı.Altan köşesinde şöyle yazıyordu:"Eğer madenlerde çalışan on beş bin işçiyi evlerine gönderip madenleri kapatırsanız ve işçilere bugünkü maaşlarını aynen ödemeye devam ederseniz gene de "madenlerin açık kaldığı" sürede zarar ettiğinizden daha az zarar ediyorsunuz."Soma faciasından sonra Altan gibi düşünenler yine seslerini yükseltmeye başladılar."Madenlerimizin çalışma şartları berbat, bu durumu düzeltelim, orada çalışanlara insanca bir yaşam sağlayalım, emeğinin karşılığını verelim" demek yerine "kapatalım gitsin" diyorlar.Tam da küresel sermayenin az gelişmiş ülkelerde uyguladığı yerel kaynakları talan stratejisinin bir neferleri gibi "zarar ediyoruz kardeşim, kapatalım gitsin!" mantığıyla hareket ediyorlar.Bu sömürge mantığı yeni değildir ve kökleri ta Cumhuriyetin ilk yıllarına dayanır. Milli Mücadele'den özgür bir devlet kurarak çıkan bu vatanın evlatları, sadece savaş meydanlarında zafer kazanmakla yetinmediler. Zaferi ekonomik alana da taşımak istediler.Kendi dokuma sanayimizi kurdular, kendi demir çelik sanayimizi kurdular, kendi kâğıt sanayimizi, kendi elektrik sanayimizi, kendi şeker sanayimizi v.d. kurdular.Yetmedi bu "çılgın adamlar" Atatürk'ün de isteği ve sanayi devriminin bir nişanı olarak uçak üretimine karar verdiler. Ekim 1928'de Kayseri'de Junkers A-20 modeli uçak üretimine başladılar.1932 yılına kadar; Junkers A-20'den 15 adet ürettiler ve uçakların telsizleri de mevcuttu. 1932'den sonra Amerikan Curtis-Wright montajına başladılar. 1938 yılına kadar; 145 adet Alman Gotha, 112 adet İngiliz Miles-Magister tipi uçak imal edildi.Avrupa'ya uçak satmaya başladılar.Sonra ne mi oldu?Atatürk öldü. Ölümünden 6 ay sonra uçak üretimine son verdik!ABD'den para almaya başlamıştık. O zamanın "Altanları" devreye girdi, "yahu kardeşim niye üretiyoruz ki bu uçakları? Hep zarar ediyoruz. Dışardan alsak daha iyi olmaz mı?" dediler.O dönemin Altanları galip geldi.Bugün THY filosunda 150'ye yakın uçak var. En düşük fiyattan hesapla, tanesi 200 milyon dolardan 30 milyar dolar parayı dışarıya verdik demektir. Uçak üretimini bıraktığımız 1939'dan bu güne dışardan gerek sivil amaçla gerek askeri amaçla aldığımız yüzlerce uçağı, bunların yine dışardan gelen yedek parçalarının masrafını ve diğer giderlerini hesapladığınız zaman karşınıza "yüz milyarlarca dolar!" fatura çıkıyor."Üretmeyelim, zarar ediyoruz" zihniyeti dünden bugüne sürekli olarak küresel sermayenin uşaklığını yapıyor.Uçak üretme, kumaş üretme, demir çelik üretme, kâğıt üretme, gübre üretme hiçbir halt üretme! Dışarıdan gelir nasılsa. Hatta tarlana da hiçbir şey ekme. Buğday üretme, şeker üretme, tütün üretme, pamuk üretme. Devlet zarar ediyor, dışarıdan gelsin.70 sene evvel bu ülkede uçak üretimini hangi güç ve uzantıları engellediyse, bugün Et Balık Kurumu'nu kapattıran da, SEKA'nın kapısına kilit vuranlar da, "yahu şu madencilerimiz ölmesinler, zaten zarar ediyoruz, kapatalım gitsin" aynı Altancı zihniyettir.Bu zihniyet, bu ülkenin beyaz ekmek bilmeyen, pamuk tanımayan, şekere hasret milli mücadele kahramanlarının kurduğu "üç beyaz yatırımlarını" bugün birer kapatan zihniyettir.Bu zihniyet aynı kahramanların 1933-1938 yılları arasında gerçekleştirdiği "üç siyah" ?kömür, demir, akaryakıt- üretimi mucizesini bugün balta gibi kesip temel sanayi girdilerimizde ülkeyi namerde muhtaç hale getiren zihniyettir.Bu zihniyet için yalanın hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.Madenlerimizdeki kömür üretimini daha modern hale getirmek, işçinin güvenliğini sağlayıcı tedbirleri almak, dünyanın kullandığı yüksek emniyet sistemini madenlere getirerek ölümleri kaldırmayı tavsiye etmek yerine, "kapatalım gitsin, zarar ediyoruz!" diyen tehlikeli bir zihniyettir bu. Kaldı ki ortada bir zarar varsa bu tamamen işletme hatası ve teknoloji transferi noktasındaki zaaftan kaynaklanıyor.Ne diyor bu mandacı kafa? Almanya kömür madenlerini kapatmış.Yalan!Almanya'da Taşkömürü İşletmeleri Kurumu diye bir büyük kurum var ve bu kurumun sözcüsü Beika, Radikal gazetesine yaptığı açıklamada şöyle diyor:"Almanya'da böyle bir kaza en son 40 yıl önce meydana geldi. Bizde çok sıkı bir kontrol ve güvenlik sistemi var. Bizim madenlerimizde de patlayıcı gazlar var ama sürekli ve sıkı bir takip var. Yer üstünde sürekli mercek ve değerlendirme altında bulunan merkezlerimiz var. Ocakların değişik noktalarına yerleştirilen gaz, konsantrasyon, miktar v.b ölçerler ölçtükleri verileri sürekli olarak bu merkezlere iletiyor. Bizim maden sistemimizde bu tür kazalar olması mümkün değil. Çünkü sistemimiz çok güvenli."Evet, sevgili dostlar; Türkiye için en tehlikeli zihniyettir bu. Ve ben bu zihniyetin madende ölen insanları zerre kadar düşündüğünü de zannetmiyorum.Onlar ellerinden gelse sadece madenleri değil tüm ülkenin tapusunu devretmeye hazırlar.Bugün iktidarın da yaptığı bu.