Kavramlar, fikirlerin taşıyıcısı olduğu için yeni fikirler, yeni kavramları doğurur. Son yıllarda doğan ve en çok kullanılan kavramlarından biri de "medeniyetler buluşması" kavramıdır. Medeniyetin kaynağı nedir, medeniyetler buluşabilir mi? Bu soruları sormadan, cevaplarını bulmadan "medeniyetler buluşması" kavramını kullanmak büyük bir cinayettir. Maalesef, bazıları bilerek veya bilmeyerek bu cinayeti işliyor. Batılı yazar Eliot, "medeniyet dinin vücut bulmuş şeklidir" der. Doğru olan bu tespite göre, medeniyetlerin kaynağı dindir. Öyleyse, dinler buluşursa, medeniyetler de buluşur. "Medeniyetler buluşması" kavramı, Türkiye'de de bu anlamda algılanmaktadır. Onun içindir ki, papazlarla, hahamlarla birlikte kurulan iftar sofraları, Türk medyasında medeniyetler buluşması başlığı altında verilmektedir.
En son örnek, Alanya'da yaşandı. 1 Ocak 2004 Perşembe günü Hürriyet Gazetesi, "medeniyetler buluşması" manşetini attı. Manşetin alt kısmında şunlar yazılmıştı: "Alanya'da yaşayan Alman kadının cenazesi, dünyaya Huntington'un ileri sürdüğü gibi medeniyetler çatışmasını değil, medeniyetler kaynaşmasının mesajını verdi."
Gazetenin haberine göre, bu mesaj şöyle verilmiş: Hıristiyan mezarlığında kendi dininin geleneklerine göre toprağa verilen Kusch'un cenazesinde müftü Muhammet Gevher ile papaz Korten yan yana dua etmişler. Gazete, bu cenaze töreninin, "21. Yüzyılda medeniyetler savaşı olacak ve en büyük savaş da Hıristiyan Batı ile İslâm medeniyeti arasında yaşanacaktır" diyen Huntington'un tezini kökten çürüttüğünü iddia ediyor.
Ne kadar enteresandır ki, Türkiye, medeniyetleri buluşturmada merkez seçildi. Birçok kişi de, bu konuda resmi veya gayri resmi görevlendirildi. Görevliler, "başka türlü Avrupa Birliği'ne giremeyiz"
tezi işliyor. Avrupalı devlet adamları da, her seferinde Türk yetkililere, "AB, bir medeniyet projesidir" diyorlar. Açıkça şu demek istiyorlar: "Bu medeniyet projesinde yer alacaksanız, medeniyetini değiştireceksiniz."
Hatırlayacaksınız, 12 Şubat 2002'de İstanbul'da Çırağan Sarayı'nda "medeniyetler buluşması" toplantısı yapıldı. Medyanın büyük önem verdiği bu toplantının sponsorluğunu CNN Türk, İstanbul Borsası, Mydonese, Show Land, TÜRKSAB, Denizbank yapmıştı. Söz konusu toplantıda İslâm Ülkeleri ile Avrupa Ülkeleri ilk kez bir araya getirilmişti. O güne kadar din adamları bir araya getiriliyor, "medeniyetler buluştu" deniliyordu. Halbuki bu toplantıda din adamları değil, devlet adamları vardı. Toplantıya katılanlar devlet adamları idi, ama konuşulan konu dindi. Herhalde lâiklik geçici bir süre askıya alınmıştı.
Alman Dışişleri Bakanı Fischer bu toplantıda şöyle diyordu: "İslâm ve Hıristiyanlık arasında görüş farklılığı yok. Birbirimize ders verme kültüründen, birbirimizi öğrenme kültürüne geçmeliyiz. Buna İslâm nasıl katkı yapmak ister? İslâm'ın uygulaması, temel hakların uygulaması konusunda çelişkileri kaldırmayahazır mı?". Bilmiyorum, bu sözleri şerh etmeye gerek var mı? Fischer'in dediği şu: "Medeniyetlerin buluşmasını istiyorsanız, İslâm'dan taviz verecek ve onu batı medeniyetine uyduracaksınız."
Cemil Meriç medeniyetler çatışması konusunda şöyle der: "İki medeniyet çatışıyorsa, mühim olan bu çatışmanın kısa vadeli siyasi ve iktisadi sonuçları değil, uzun vadede ortaya çıkacak dini sonuçlardır."
(Umrandan Uygarlığa, s. 101). Görüldüğü gibi, doğulu ve batılı bütün bilim adamları, medeniyetler buluşmasından ve çatışmasından dini anlıyorlar. Devletler aniden yıkılabilir. Ama medeniyetler yaşarsa, yıkılan devletleri yeniden kurma imkanı her zaman mevcut olur. Bu gerçeği çok iyi bilen medeniyet tarihçisi batılı Tonybee, 1947'de şöyle der: "Batı medeniyetinin 13 asırlık bir mazisi var. İngiltere ve İskoçya Birleşik Krallığı 250, Amerika Birleşik Devletleri l50 yıllık". Bütün bu tespitlerden anlayacağımız şu: Medeniyetleri buluşturma projesi, dışı süslü, içi zehir dolu öldürücü bir projedir.
En son örnek, Alanya'da yaşandı. 1 Ocak 2004 Perşembe günü Hürriyet Gazetesi, "medeniyetler buluşması" manşetini attı. Manşetin alt kısmında şunlar yazılmıştı: "Alanya'da yaşayan Alman kadının cenazesi, dünyaya Huntington'un ileri sürdüğü gibi medeniyetler çatışmasını değil, medeniyetler kaynaşmasının mesajını verdi."
Gazetenin haberine göre, bu mesaj şöyle verilmiş: Hıristiyan mezarlığında kendi dininin geleneklerine göre toprağa verilen Kusch'un cenazesinde müftü Muhammet Gevher ile papaz Korten yan yana dua etmişler. Gazete, bu cenaze töreninin, "21. Yüzyılda medeniyetler savaşı olacak ve en büyük savaş da Hıristiyan Batı ile İslâm medeniyeti arasında yaşanacaktır" diyen Huntington'un tezini kökten çürüttüğünü iddia ediyor.
Ne kadar enteresandır ki, Türkiye, medeniyetleri buluşturmada merkez seçildi. Birçok kişi de, bu konuda resmi veya gayri resmi görevlendirildi. Görevliler, "başka türlü Avrupa Birliği'ne giremeyiz"
tezi işliyor. Avrupalı devlet adamları da, her seferinde Türk yetkililere, "AB, bir medeniyet projesidir" diyorlar. Açıkça şu demek istiyorlar: "Bu medeniyet projesinde yer alacaksanız, medeniyetini değiştireceksiniz."
Hatırlayacaksınız, 12 Şubat 2002'de İstanbul'da Çırağan Sarayı'nda "medeniyetler buluşması" toplantısı yapıldı. Medyanın büyük önem verdiği bu toplantının sponsorluğunu CNN Türk, İstanbul Borsası, Mydonese, Show Land, TÜRKSAB, Denizbank yapmıştı. Söz konusu toplantıda İslâm Ülkeleri ile Avrupa Ülkeleri ilk kez bir araya getirilmişti. O güne kadar din adamları bir araya getiriliyor, "medeniyetler buluştu" deniliyordu. Halbuki bu toplantıda din adamları değil, devlet adamları vardı. Toplantıya katılanlar devlet adamları idi, ama konuşulan konu dindi. Herhalde lâiklik geçici bir süre askıya alınmıştı.
Alman Dışişleri Bakanı Fischer bu toplantıda şöyle diyordu: "İslâm ve Hıristiyanlık arasında görüş farklılığı yok. Birbirimize ders verme kültüründen, birbirimizi öğrenme kültürüne geçmeliyiz. Buna İslâm nasıl katkı yapmak ister? İslâm'ın uygulaması, temel hakların uygulaması konusunda çelişkileri kaldırmayahazır mı?". Bilmiyorum, bu sözleri şerh etmeye gerek var mı? Fischer'in dediği şu: "Medeniyetlerin buluşmasını istiyorsanız, İslâm'dan taviz verecek ve onu batı medeniyetine uyduracaksınız."
Cemil Meriç medeniyetler çatışması konusunda şöyle der: "İki medeniyet çatışıyorsa, mühim olan bu çatışmanın kısa vadeli siyasi ve iktisadi sonuçları değil, uzun vadede ortaya çıkacak dini sonuçlardır."
(Umrandan Uygarlığa, s. 101). Görüldüğü gibi, doğulu ve batılı bütün bilim adamları, medeniyetler buluşmasından ve çatışmasından dini anlıyorlar. Devletler aniden yıkılabilir. Ama medeniyetler yaşarsa, yıkılan devletleri yeniden kurma imkanı her zaman mevcut olur. Bu gerçeği çok iyi bilen medeniyet tarihçisi batılı Tonybee, 1947'de şöyle der: "Batı medeniyetinin 13 asırlık bir mazisi var. İngiltere ve İskoçya Birleşik Krallığı 250, Amerika Birleşik Devletleri l50 yıllık". Bütün bu tespitlerden anlayacağımız şu: Medeniyetleri buluşturma projesi, dışı süslü, içi zehir dolu öldürücü bir projedir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018