İZMİR'DEN BAKINCA / Adem BİRİNCİ
Çağımız; bir teknoloji çağı mı, uzay çağı mı, nükleer çağı mı, savaş yoksa barış çağı mı?.. Herkes birşey söylüyor. Çağın adı ne olursa olsun, herhalde "iletişim ve medya" en önemli konu olarak gündemin ilk sıralarında yerini almış bulunmaktadır. Kim ne derse desin çağ medya ve iletişim çağı...
Alemlerin Fahr-i Ebedisi Muhammed (sav) ahir zamanda "kalemin bollaşacağını", "harplerin harflerle yapılacağını" ve "yalana ücret verileceğini" tâ o günlerdeki mucizevi beyanlarıyla bildirip bu günlerin fotoğrafını çekmişti bile...
Geleneksel haberleşme sisteminin yerini kitle haberleşme araçlarının aldığı günümüzde medyanın, fert ve toplum üzerinde icra ettiği tesir, her türlü izahtan varestedir. Kabul etmek gerekir ki, günümüz dünyasında insanlar, kuruluşlar, hatta devletler medya imkanlarından yararlandıkları ölçüde başarılı olabilmek, muhatabları karşısında kabul görmektedir.
Manipülasyon ya da iyi uykular
Kırgız Cengiz Aytamatov; "Gün Uzar Yüzyıl Olur" adlı ilginç eserinde şöyle yazmıştı: "İnsanlar he şeylerini bir merkezden yayınlanan programlara göre yapacaklar. Herkes canının çektiği gibi yaşadığını ya da bir şeyi isteğine göre yaptığını sanacak, oysa her şey yukarıdan verilen bir yönlendirmeye göre gerçekleşecek. Kimse kesinlikle programın dışına çıkamayacak..."
Çağdaş dünyada bütün bu söylenenler medya ile gerçek olmuştur. Nurdoğan Rigel "Medya Ninnileri" adlı eserinde ise bugünü şöyle tanımlıyor: "Ninni ile rahatlatılan, masal ile başka dünyalara taşınarak sakinleştirilen çocuklara karşılık, anne babalarda son moda müzik parçaları eşliğinde TV'den yeni dünyalara yelken açıyorlar. Kitle iletişim araçlarından gelen en temel mesaj: iyi uykular".
Ve böylece bütün bir insanlık gerçek ihtiyaç ve arzularının farkına varamaz hale gelip, başkalarının istediği şeyleri yapıyor, onların arzuladıkları maddeleri tüketiyor, programladıkları biçimde düşünüyor, eğleniyor ve çalışıyor. İşin acı olan yanı bütün bunların kendi istekleri olduğunu sanıyor. Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar insan, kendisini başkası sanmaktadır.
Bütün bir kainat muşamba diker
Bütün bir insanlık yalana teslim
(Necip Fazıl Kısakürek)
Medya, bugün manipülasyon (yönlendirme-yönetilme) yolu ile yumuşakbaşlı ve itaate hazır kitleyi meydana getirme görevini bilhakkın yerine getirmektedir.
Eskiden toplumda geçerli olan kurallar ve değerler her birey tarafından kendi kişisel ve dolaysız yaşantısıyla öğrenilirken, günümüzde ekonomik siyasal ve kültürel tekellerin belirleyiciliğine terkedilmiştir. Birey peşinen kendisisini eğlendirmesi, dinlendirmesi, avutması, uyutması hatta gütmesi için gönüllü olarak medya tekellerinde vekalet vermektedir. Kendi hayatını dahi bildiği gibi yaşayamayan başkası için yaşayıp, başkası için ölen insanlar dünyasıdır dünyamız bugün...
Kitle iletişim araçları, kitlesel üretime yönelik yayınlarıyla toplumu tektipleştirmenin ötesinde, bireyi sığ bir cenderede sıkıp, kültürel yozlaşmaya da yol açıp kimliksiz ve kişiliksiz yapmıştır. Bunu yaparken de kullandığı en temel ve en sık kavramlar; batılılaşma, modernlik, demokrasi, insan hakları, eşitlik, hukukun üstünlüğü, özgürlük vb. enstrümanlar olmuştur. Aslında yapılan şey modernleşmek falan değil, mümkün olduğu kadar kitleleri sömürülmeye uygun hale getirmektir.
Çağımız; bir teknoloji çağı mı, uzay çağı mı, nükleer çağı mı, savaş yoksa barış çağı mı?.. Herkes birşey söylüyor. Çağın adı ne olursa olsun, herhalde "iletişim ve medya" en önemli konu olarak gündemin ilk sıralarında yerini almış bulunmaktadır. Kim ne derse desin çağ medya ve iletişim çağı...
Alemlerin Fahr-i Ebedisi Muhammed (sav) ahir zamanda "kalemin bollaşacağını", "harplerin harflerle yapılacağını" ve "yalana ücret verileceğini" tâ o günlerdeki mucizevi beyanlarıyla bildirip bu günlerin fotoğrafını çekmişti bile...
Geleneksel haberleşme sisteminin yerini kitle haberleşme araçlarının aldığı günümüzde medyanın, fert ve toplum üzerinde icra ettiği tesir, her türlü izahtan varestedir. Kabul etmek gerekir ki, günümüz dünyasında insanlar, kuruluşlar, hatta devletler medya imkanlarından yararlandıkları ölçüde başarılı olabilmek, muhatabları karşısında kabul görmektedir.
Manipülasyon ya da iyi uykular
Kırgız Cengiz Aytamatov; "Gün Uzar Yüzyıl Olur" adlı ilginç eserinde şöyle yazmıştı: "İnsanlar he şeylerini bir merkezden yayınlanan programlara göre yapacaklar. Herkes canının çektiği gibi yaşadığını ya da bir şeyi isteğine göre yaptığını sanacak, oysa her şey yukarıdan verilen bir yönlendirmeye göre gerçekleşecek. Kimse kesinlikle programın dışına çıkamayacak..."
Çağdaş dünyada bütün bu söylenenler medya ile gerçek olmuştur. Nurdoğan Rigel "Medya Ninnileri" adlı eserinde ise bugünü şöyle tanımlıyor: "Ninni ile rahatlatılan, masal ile başka dünyalara taşınarak sakinleştirilen çocuklara karşılık, anne babalarda son moda müzik parçaları eşliğinde TV'den yeni dünyalara yelken açıyorlar. Kitle iletişim araçlarından gelen en temel mesaj: iyi uykular".
Ve böylece bütün bir insanlık gerçek ihtiyaç ve arzularının farkına varamaz hale gelip, başkalarının istediği şeyleri yapıyor, onların arzuladıkları maddeleri tüketiyor, programladıkları biçimde düşünüyor, eğleniyor ve çalışıyor. İşin acı olan yanı bütün bunların kendi istekleri olduğunu sanıyor. Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar insan, kendisini başkası sanmaktadır.
Bütün bir kainat muşamba diker
Bütün bir insanlık yalana teslim
(Necip Fazıl Kısakürek)
Medya, bugün manipülasyon (yönlendirme-yönetilme) yolu ile yumuşakbaşlı ve itaate hazır kitleyi meydana getirme görevini bilhakkın yerine getirmektedir.
Eskiden toplumda geçerli olan kurallar ve değerler her birey tarafından kendi kişisel ve dolaysız yaşantısıyla öğrenilirken, günümüzde ekonomik siyasal ve kültürel tekellerin belirleyiciliğine terkedilmiştir. Birey peşinen kendisisini eğlendirmesi, dinlendirmesi, avutması, uyutması hatta gütmesi için gönüllü olarak medya tekellerinde vekalet vermektedir. Kendi hayatını dahi bildiği gibi yaşayamayan başkası için yaşayıp, başkası için ölen insanlar dünyasıdır dünyamız bugün...
Kitle iletişim araçları, kitlesel üretime yönelik yayınlarıyla toplumu tektipleştirmenin ötesinde, bireyi sığ bir cenderede sıkıp, kültürel yozlaşmaya da yol açıp kimliksiz ve kişiliksiz yapmıştır. Bunu yaparken de kullandığı en temel ve en sık kavramlar; batılılaşma, modernlik, demokrasi, insan hakları, eşitlik, hukukun üstünlüğü, özgürlük vb. enstrümanlar olmuştur. Aslında yapılan şey modernleşmek falan değil, mümkün olduğu kadar kitleleri sömürülmeye uygun hale getirmektir.