Memur hakkı (Serdar PEKER)

Bu yazı yazılırken memur sendikalarıyla hükümet arasında henüz yeni mutabakata varılmıştı. Şöyle de söylesek olur: Ufukta böyle bir ada görünmezken iktidar, tek başına hükümet olmanın dayanılmaz ağırlığıyla memuru sıtmaya razı etti. Buna göre en düşük memur maaşı 750 YTL olarak belirlenirken, yüzde 2,5 Ocak'ta, diğer yüzde 2,5 Temmuz'da olmak üzere toplam zam miktarı yüzde 5 olarak belirlendi.AKP Hükümeti dış ve iç politikaya dair ABD, AB ve IMF'nin istekleri mevzubahis olunca, bu güçlerin duygularını incitmemek için, bin yıllık devlet geleneklerimizden bile vazgeçebilirken, evin içindeki bireylere karşı, elinde kızılcık sopasıyla dolaşan despot bir baba portresi çizmesi, üç yıllık icraat sabıkasından sonra oy veren vermeyen her birey tarafından kanıksandı. Bu da AKP'nin huyu. Şimdiye kadar üç yılın geçmesini, kaç yeni delik açtığını unutmuş, kemerini sıkmak pahasına bekleyen Türk Halkı, AKP'nin bu huyundan ancak ve ancak AKP'yi sandığa gömmekle kurtulabileceğinin tespitini yapmış bulunuyor. Bunu, hakkını koruması gerektiği her platformda tepkisinin dozunu önceki dönemlere nazaran artırmasından kestirebiliyoruz. Pazarlıklarda iki tarafın durumuna bakıldığında memurlar en düşük memur maaşının 900 YTL civarında bir rakam olmasında diretirken hükümet bu günler için daha önceden almış olduğu savunma tedbirlerini devreye sokuyordu. Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, "Türkiye'de yüzde yüz enflasyon yaşandığı günler geçmiştir. Herkes talebini buna göre yapsın" diyordu. Şimdi anladınız mı, pazardaki fiyat artış düzeyi en az yüzde 40 iken yıllık enflasyonun neden yüzde 8 açıklandığını, neden yüksek faizlerle borçlanmaya devam etmek pahasına enflasyon hedefinden vazgeçemediklerini. Arada bir güya dalaştıkları Merkez Bankası'nın, yüksek reel faizleri koruyarak öcü gibi korktuğu enflasyonist baskıdan korunmaya çalışması, bu günlerde hükümetin işine nasılda geliyor değil mi? Yoksa bu da mı kayıkçı kavgasıydı şüphesi düşüyor kayıkçı kavgalarından, yalanlardan, siyasilerin gömlek değiştirmesinden bıkmış, usanmış, kırılmış aziz milletimin gönlüne.Aslında üç yıllık yeni bir stand-by anlaşmasının geçerli olduğu bir ortamda taraflardan birinin hükümet olduğunu söylemek pek gerçekçi değil. Eğer IMF'nin onaylamadığı bir zammın verilme ihtimali yüzde 0 ise, taraf olarak hükümet yerine IMF'yi zikretmek işin doğru olanıdır. Eline düşen hükümetler, bu pazarlıkların esas oğlanı IMF'nin elçisi olabilirler ancak.Sendikalara da bir çift lafım olacak. Sendika başkanlarından birinin, "Türkiye geçen yıl yüzde 9,9 büyüdü. Bu büyümeden payımızı istiyoruz" dediğini basından takip ettik. Öncelikle, bu büyümenin balon olduğunu sağır sultanın yanı sıra, sultanın vezirinden hokkabazına herkesin duyduğunu ve bildiğini sanıyordum, yanılmışım. Ayrıca böyle bir büyüme olsa bile bunun, gelir dağılımı adaletinin yerinde yeller esen bir ülkede, fert başına düşen geliri artırmadan da olabileceğini  ifade edelim sayın başkana.    Sonucu kestirmek güç değildi. Hükümet bu meseleyi de "ben yaptım oldu" alışkanlığıyla halletti. Sendikaların, içine düşecekleri vaziyeti önceden görüp, hücuma, enflasyon oranı açıklandığında bu oranı kabul etmeyerek başlaması gerekirdi. Hükümetin karşısına, elinde çarşı-pazardaki reel fiyat artışları dosyasıyla çıkmak, teorik açıdan çürük bir dal olan, hükümetin büyüme damarını okşamaktan çok daha geçerli bir silah olurdu. Fakat sendikaların, aylık ve yıllık olarak hazırladıkları açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarının, hükümetin açıkladığı enflasyon oranına  paralel artırıldığını fark edince, sendikaların kendi yollarını yine kendilerinin kapattığına üzülerek şahit olduk..Memurların maaşı ne mi olmalı? Bu konuda son söz, telaffuz ettiği her projeyi ve programı kaynaklarıyla birlikte ortaya koyup delillendiren Prof. Dr. Haydar Baş'ın: "Ne kadar yiyebilecekse, ne kadar giyebilecekse ondan daha fazlası olmalı. Vazifesinin başında dertsiz ve sağlam durmalı."