Hukuk, devletin temelidir. Devletin köküdür. Devleti devlet yapan en asli unsurdur. Hangi makam ve mevkide olursanız olun, hukuku baş tacı etmezseniz baş aşağı olursunuz, perişan olursunuz ve nihayet helak olursunuz.
Bu satırları Mevlana'nın vefat ettiği günde yani 17 Aralık'ta yazıyorum, Mevlana Haftası'nın son gününde.
Mevlana'nın asırlar öncesinden "hukukla ilgili" günümüze ışık tutan bir ifadesi vardır.
Daha önce yazdık, tekrar hatırlatalım:
"Hukuk rahmettir." (Mesnevi, VI/1495)
Devlet, hukuka ve adalete gereken önemi verdiği, adaleti mülkün temeli yaptığı nispette ayakta durur.
Bu, aynı zamanda Kuran'ın da bir emridir.
"Şüphesiz ki Allah adaleti emreder." (Nahl, 90)
Ve yine Mevlana şöyle der:
"Adalet nedir? Ağaçlara su vermektir. Adaletsizlik nedir? Dikene su vermektir. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır. Her su emen kökü sulamak değildir. Yani hakkı hak sahibine vermektir. Bir şeyi lâyık olmayana vermek ise adaletsizliktir. Adaletsizlik nedir? Bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır. Bu hâl de sadece belâya (felakete) kaynak olur. (Mesnevi, V/1085-1090 )
Bir ülkenin ve milletin kalkınmasında ve helakinde de bir insanın mahv-u perişan olmasında da benim şahsi ölçüm "adalet ve hukuktur."
"Ülke, adalete ne kadar önem veriyor, hukuk devleti normları ne kadar güçlü" ben buna bakarım.
Gerisi fasa fiso.
İsterseniz ekonominizi yüzde 10 büyütün, mesele adaletteki büyümedir.
Devletin de, siyasetin de temel görevi budur.
Adaleti ve yargıya güveni şaha kaldırmaktır.
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'in bile isyan ettiği bir durum var:
"Ülkemizde yargıya güven yüzde 70'ti, bugün yüzde 30'a düştü."
Dikkat!
Yüksek yargının en tepesindeki isim bunu söylüyor.
Bu durumun giderilmesi, yargıya olan bu güvensizliğin tamiri devletin beka sorunudur.
Hâkim ve savcının 'talimat alacağı ve alması gereken tek kaynak' anayasadır, yasalardır.
Necip Fazıl, bir duruşmasında, talimatla iddianame hazırlayan savcının söylediklerine öyle kızar ki, şöyle der savunmasında: "Hâkim bey, savcılık makamı öyle bir iddianame hazırladı ki, neredeyse evimizdeki su borularından füze imal edeceğimizi söyleme noktasına geldi. Böyle bir iddianame mi olur?"
Sonuçta Necip Fazıl kazandı elbet.
Şeyh Edebali'nin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" düsturunun temelinde de aslında bu vardır.
Devlet, adaleti yaşattığı müddetçe insanı yaşatır, insan yaşadığı müddetçe devlet yaşar."
(M. Bayraktar, 20.07.2018, Yeni Mesaj)