Yunanistan'ın milli saplantısı Türkiye. Ermenistan'ın milli saplantısı Azerbaycan.
İsrail'in milli saplantısı da İran.
Yunanistan, iki ülke arasındaki ilişkiler ne kadar yoğun ve sıcak olursa olsun Türkiye'den huzursuz oluyor.
Ermeniler, işgal ettikleri Karabağ topraklarından çıkmamalarına rağmen Azerbaycan'ın dış dünya ile ilişkilerinden tedirginler.
İsrail ise, İran ne yaparsa yapsın yaptıklarından tatmin olmuyor.
İran kendi silah tesislerini ve fabrikalarını kamuoyuna denetlettirirken İsrail ne heyet kabul ederek denetim yaptırıyor ne de herhangi bir rapor sunuyor.
Tehdit yine İran oluyor, İsrail ise hedef ülke.
Sözkonusu ülkelerin milli paranoyaları,hükümetler değişse de devlet siyaseti, milli bir politika vasfında olduğu için değişmiyor.
Yunanistan Türkiye'den, Ermenistan Azerbaycan'dan, İsrail İran'dan daha mı az tehdit?
Değil elbette.
Yunanistan Helen ülküsüyle yanıp tutuşuyor, Ermeniler Büyük Ermenistan hayaliyle avunuyor, İsrail Siyonist emelleriyle maceradan maceraya koşuyor.
Bazı ülkeler, kendilerine tehdit olarak algıladıkları ülkeleri belleklerinden kolay silemiyor.
Bunun altında yatan psikolojik temele bakıldığında onları bu düşünceye, daha doğrusu bu tarz politikaya sevkeden faktörlerin başında o ülkelerin aslında daha tehlikeli devletler oldukları ve suçluluk duygularını karşıdakilere atarak yaşamlarını idame ettirdikleri görülür.
Yunanistan tarihi karakterini Avrupalılık imajıyla örtmeye çalışsa da Türk askeri korkusunu aşamıyor. Türkler hala öncelikli bir tehdit ve düşman.
Ermenilerin de İsrail'in de sözkonusu ülkelere yaklaşımı böyle.
Aynı ülkeler içteki bütünlüğü bu fobiyle perçinleştirirken dışarıda da etkin diyaspora ağı kuruyorlar.
İsrail lobiciliği ve Yahudi örgütlenmeleri dünyanın dörtbir yanını örümcekağı misali sarmış durumda.
Ermeni diyasporası Avrupa'da en etkili diyasporalardan.
Yunanistan da Rum-Yunan düetiyle gerek Avrupa gerek se Atlantik ötesinde kollarını genişletmiş halde.
Bu örgütlenmeler sadece siyasal eksende gelişmiyor, kültürel ve ekonomik alanlarda da ağlar örülüyor, sistemin boyutu büyütülüyor.
Milli düşman saplantılı ülkelerin son yıllardaki siyasal etkinlikleri gözle görülür bir artış sergiledi.
Tink thankler ve NGO'ların büyük bir kesimi bu ülkeler amacına hizmet veriyor.
Uluslararası kamuoyunu arkalarına alan sözkonusu ülkeler istedikleri kararları aldırıyor, istedikleri kurum ya da kuruluşlarla temasa geçerek alan açıyorlar.
Ermeniler'e Avrupa'nın sempatisi malum. İsrail'in çıkarları hemen tüm dünya ülkelerinde koruma altında. Yunan-Rum düetinin çirkin sesi de dinlenmeden edemiyor.
Bazı ülkeler, kendileri tehdit oldukları halde karşılarındaki ülkeleri öyle göstererek prim yapmaya, bunu yaparken de diğer ülkelerin onları lanetlemesine kapı aralıyorlar.
Yunanistan, Ermenistan ve İsrail bunlardan birkaçı...
İsrail'in milli saplantısı da İran.
Yunanistan, iki ülke arasındaki ilişkiler ne kadar yoğun ve sıcak olursa olsun Türkiye'den huzursuz oluyor.
Ermeniler, işgal ettikleri Karabağ topraklarından çıkmamalarına rağmen Azerbaycan'ın dış dünya ile ilişkilerinden tedirginler.
İsrail ise, İran ne yaparsa yapsın yaptıklarından tatmin olmuyor.
İran kendi silah tesislerini ve fabrikalarını kamuoyuna denetlettirirken İsrail ne heyet kabul ederek denetim yaptırıyor ne de herhangi bir rapor sunuyor.
Tehdit yine İran oluyor, İsrail ise hedef ülke.
Sözkonusu ülkelerin milli paranoyaları,hükümetler değişse de devlet siyaseti, milli bir politika vasfında olduğu için değişmiyor.
Yunanistan Türkiye'den, Ermenistan Azerbaycan'dan, İsrail İran'dan daha mı az tehdit?
Değil elbette.
Yunanistan Helen ülküsüyle yanıp tutuşuyor, Ermeniler Büyük Ermenistan hayaliyle avunuyor, İsrail Siyonist emelleriyle maceradan maceraya koşuyor.
Bazı ülkeler, kendilerine tehdit olarak algıladıkları ülkeleri belleklerinden kolay silemiyor.
Bunun altında yatan psikolojik temele bakıldığında onları bu düşünceye, daha doğrusu bu tarz politikaya sevkeden faktörlerin başında o ülkelerin aslında daha tehlikeli devletler oldukları ve suçluluk duygularını karşıdakilere atarak yaşamlarını idame ettirdikleri görülür.
Yunanistan tarihi karakterini Avrupalılık imajıyla örtmeye çalışsa da Türk askeri korkusunu aşamıyor. Türkler hala öncelikli bir tehdit ve düşman.
Ermenilerin de İsrail'in de sözkonusu ülkelere yaklaşımı böyle.
Aynı ülkeler içteki bütünlüğü bu fobiyle perçinleştirirken dışarıda da etkin diyaspora ağı kuruyorlar.
İsrail lobiciliği ve Yahudi örgütlenmeleri dünyanın dörtbir yanını örümcekağı misali sarmış durumda.
Ermeni diyasporası Avrupa'da en etkili diyasporalardan.
Yunanistan da Rum-Yunan düetiyle gerek Avrupa gerek se Atlantik ötesinde kollarını genişletmiş halde.
Bu örgütlenmeler sadece siyasal eksende gelişmiyor, kültürel ve ekonomik alanlarda da ağlar örülüyor, sistemin boyutu büyütülüyor.
Milli düşman saplantılı ülkelerin son yıllardaki siyasal etkinlikleri gözle görülür bir artış sergiledi.
Tink thankler ve NGO'ların büyük bir kesimi bu ülkeler amacına hizmet veriyor.
Uluslararası kamuoyunu arkalarına alan sözkonusu ülkeler istedikleri kararları aldırıyor, istedikleri kurum ya da kuruluşlarla temasa geçerek alan açıyorlar.
Ermeniler'e Avrupa'nın sempatisi malum. İsrail'in çıkarları hemen tüm dünya ülkelerinde koruma altında. Yunan-Rum düetinin çirkin sesi de dinlenmeden edemiyor.
Bazı ülkeler, kendileri tehdit oldukları halde karşılarındaki ülkeleri öyle göstererek prim yapmaya, bunu yaparken de diğer ülkelerin onları lanetlemesine kapı aralıyorlar.
Yunanistan, Ermenistan ve İsrail bunlardan birkaçı...
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005