Mistik hezeyan,
Rastik heyecan,
Yastık gece yan,
Kostik heyelan içinde değilseniz aşağıdaki yazıyı bir dahi okuyun.
Nice güzelim şeylerle meşgul olmak varken, bakın insanlar ne ile uğraşıyor.
Enflasyonun düşmesini,
Pahalılığın kaymasını,
AB'den müzakere ninnisini,
İMF'nin gözden geçirmesini,
Hızlı tren misali raya oturan ülke gidişatını kutlamak dururken, işsiz-aşsız-kaşsız-kışsız-dikişsiz kalan birileri bakın ne işlerle meşgul.
İşte üst kattan gelen bir mail.
Vatikan ve Kiliseler Birliği adına "Dinlerarası Diyalog" fikrini ortaya atan misyoner teşkilatının lideri Louis Massignon'un Misyonerler Zirvesinde yaptığı konuşma aynen şöyledir: "Müslümanların herşeyini tahrif ve mahvettik. Dinleri, inançları, ahlakları, dine bağlılıkları ve insani duyguları mahvoldu. Onların milli manevi değerlerini Batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyet'ten uzaklaştırdık. İslamiyet'i öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Kur'an-ı Kerim öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbir şeye tam olarak inanmıyorlar. Ehl-i sünnet itikadı başta gelen düşmanımızdır. Bu itikadı geçmişte sapık inançlara kanalize ettik. Son yıllarda ise Müslüman görünen bazı ilahiyatçılarla 14 asırlık dinlerini, itikadlarını, ibadetlerini tartışır hale getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük. Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolaylaştı. Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışında iş imkânı hatta cinselliği kullanarak Müslümanları Hıristiyan yapınız..."
Ne kadar boş, hoş, gogoş ve koş babam koş bir söz.
Gerçeklerle, aşağıdan-yukarıdan; sağdan-soldan; baldan-daldan hiçbir ilgisi olmayan bu metni okuyup, sakın ha itikadınız bozulmasın.
Milletin sesi bu, ama duymak isteyene...
Eğer biz bugün bütün kapılarımızı AB'ye açacaksak, ecdadımızın bağımsızlık uğruna, vatan, din, namus, bayrak uğruna verdiği mücadeleyi, Sakarya'da, Dumlupınar'da, Çanakkale'de dökülen kanların ne anlamı kalır? Dökülen onca şehidimizin kanı yerde kalmaz mı? Ecdadımızın Yunan'ı, Rum'u, İngiliz'i, Fransız'ı, kısaca bugünün Avrupa'sını vatandan kovmak için verdiği o şanlı mücadelenin ardından pes eden haçlı zihniyeti karşısında, bugün bizlerin düştüğü aciz duruma bakınca insanın içi sızlıyor.
Son gelişmelere ve çıkan rapora bakınca, resmen TC'nin tasfiyesi istenmekte olduğu gayet net olarak görülür. İç ve dış işlerimiz tamamen, dünün işgalcisi olan AB'nin insafına teslim edilmiş durumda. Tek amaç ise bütün teslimiyetin karşılığında, "önü açık" bir müzakere/asimile tarihi almak.
Milletimizin AB'ye evet deme sebebinin altında yatan gerekçe serbest dolaşım hakkı da raporda olumsuz veya kayda bağlı olmasına rağmen bizim medyamız tarafından sevinç çığlıklarıyla karşılanmıştır.
Biz GB antlaşmasına imza atmakla zaten AB'ye girmiş sayılmaktayız. O dönemde de malum medyada günlerce sevinç çığlıkları atılmış ve buna da "Çantasını kapan Avrupa'ya pazara gideceği yalanı" gerekçe gösterilmişti.
Bugün de aynı hava estiriliyor; AB ye girince kapıların açılacağı bu millete inandırılmaya çalışılıyor. Oysa işin gerçeği farklı. Avrupa için iyi bir tüketim potansiyeli olan Türkiye, asla birliğe alınmamalı, hep kapıda tutulmalı ki, kontrolden çıkmasın. İşte AB'nin istediği bu.
Biz aslımıza dönelim, tarihimizi bir kez daha inceleyelim, göreceğiz ki, muhtaç olduğun güç damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. BTP'nin Milli ekonomik modeline sahip çıkalım. "AB'ye Kuyruk olacağımıza dünyaya buyruk olalım."
Orhangazi'den M. Ali Varlı'nın mesaj dolu e-maili böyle. Hep derim ya, içimizde dolu dolu arkadaşlarımıza yer verdikçe azimleri artacak.
Üretken olacaklar.
Sadece fırsat tanımak yeter.
Basından
Dört günlük bebeği sokakta buldular. (medya)
AB müktesebatı.
***
Baykal'dan bir gün önce: AB raporuna bayram yapılmaz.
Baykal'dan bir gün sonra: Başbakanla Brüksel'e gitmekten onur duyarım. (medya)
Adı üstünde; Bay (aynı sözde) kal.
***
Bush: Irak'a müdahalede haklıyız. (medya)
Bana inanmayan Abdullah'a sorsun.
***
Fransa'dan Erdoğan'a: İç işlerimize karışma. (medya)
Erdoğan'dan Fransa'ya: Biz bu konularda Fransız'ız.
***
Eğitimli erkek de eşini dövüyor. (medya)
Aralarındaki fark; Eğitimlisi, iz bırakmayacak şekilde dövüyor. Eğitimsizi ise bunu başaramıyor, çünkü kültürsüzdür(!)
Rastik heyecan,
Yastık gece yan,
Kostik heyelan içinde değilseniz aşağıdaki yazıyı bir dahi okuyun.
Nice güzelim şeylerle meşgul olmak varken, bakın insanlar ne ile uğraşıyor.
Enflasyonun düşmesini,
Pahalılığın kaymasını,
AB'den müzakere ninnisini,
İMF'nin gözden geçirmesini,
Hızlı tren misali raya oturan ülke gidişatını kutlamak dururken, işsiz-aşsız-kaşsız-kışsız-dikişsiz kalan birileri bakın ne işlerle meşgul.
İşte üst kattan gelen bir mail.
Vatikan ve Kiliseler Birliği adına "Dinlerarası Diyalog" fikrini ortaya atan misyoner teşkilatının lideri Louis Massignon'un Misyonerler Zirvesinde yaptığı konuşma aynen şöyledir: "Müslümanların herşeyini tahrif ve mahvettik. Dinleri, inançları, ahlakları, dine bağlılıkları ve insani duyguları mahvoldu. Onların milli manevi değerlerini Batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyet'ten uzaklaştırdık. İslamiyet'i öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Kur'an-ı Kerim öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbir şeye tam olarak inanmıyorlar. Ehl-i sünnet itikadı başta gelen düşmanımızdır. Bu itikadı geçmişte sapık inançlara kanalize ettik. Son yıllarda ise Müslüman görünen bazı ilahiyatçılarla 14 asırlık dinlerini, itikadlarını, ibadetlerini tartışır hale getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük. Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolaylaştı. Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışında iş imkânı hatta cinselliği kullanarak Müslümanları Hıristiyan yapınız..."
Ne kadar boş, hoş, gogoş ve koş babam koş bir söz.
Gerçeklerle, aşağıdan-yukarıdan; sağdan-soldan; baldan-daldan hiçbir ilgisi olmayan bu metni okuyup, sakın ha itikadınız bozulmasın.
Milletin sesi bu, ama duymak isteyene...
Eğer biz bugün bütün kapılarımızı AB'ye açacaksak, ecdadımızın bağımsızlık uğruna, vatan, din, namus, bayrak uğruna verdiği mücadeleyi, Sakarya'da, Dumlupınar'da, Çanakkale'de dökülen kanların ne anlamı kalır? Dökülen onca şehidimizin kanı yerde kalmaz mı? Ecdadımızın Yunan'ı, Rum'u, İngiliz'i, Fransız'ı, kısaca bugünün Avrupa'sını vatandan kovmak için verdiği o şanlı mücadelenin ardından pes eden haçlı zihniyeti karşısında, bugün bizlerin düştüğü aciz duruma bakınca insanın içi sızlıyor.
Son gelişmelere ve çıkan rapora bakınca, resmen TC'nin tasfiyesi istenmekte olduğu gayet net olarak görülür. İç ve dış işlerimiz tamamen, dünün işgalcisi olan AB'nin insafına teslim edilmiş durumda. Tek amaç ise bütün teslimiyetin karşılığında, "önü açık" bir müzakere/asimile tarihi almak.
Milletimizin AB'ye evet deme sebebinin altında yatan gerekçe serbest dolaşım hakkı da raporda olumsuz veya kayda bağlı olmasına rağmen bizim medyamız tarafından sevinç çığlıklarıyla karşılanmıştır.
Biz GB antlaşmasına imza atmakla zaten AB'ye girmiş sayılmaktayız. O dönemde de malum medyada günlerce sevinç çığlıkları atılmış ve buna da "Çantasını kapan Avrupa'ya pazara gideceği yalanı" gerekçe gösterilmişti.
Bugün de aynı hava estiriliyor; AB ye girince kapıların açılacağı bu millete inandırılmaya çalışılıyor. Oysa işin gerçeği farklı. Avrupa için iyi bir tüketim potansiyeli olan Türkiye, asla birliğe alınmamalı, hep kapıda tutulmalı ki, kontrolden çıkmasın. İşte AB'nin istediği bu.
Biz aslımıza dönelim, tarihimizi bir kez daha inceleyelim, göreceğiz ki, muhtaç olduğun güç damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. BTP'nin Milli ekonomik modeline sahip çıkalım. "AB'ye Kuyruk olacağımıza dünyaya buyruk olalım."
Orhangazi'den M. Ali Varlı'nın mesaj dolu e-maili böyle. Hep derim ya, içimizde dolu dolu arkadaşlarımıza yer verdikçe azimleri artacak.
Üretken olacaklar.
Sadece fırsat tanımak yeter.
Basından
Dört günlük bebeği sokakta buldular. (medya)
AB müktesebatı.
***
Baykal'dan bir gün önce: AB raporuna bayram yapılmaz.
Baykal'dan bir gün sonra: Başbakanla Brüksel'e gitmekten onur duyarım. (medya)
Adı üstünde; Bay (aynı sözde) kal.
***
Bush: Irak'a müdahalede haklıyız. (medya)
Bana inanmayan Abdullah'a sorsun.
***
Fransa'dan Erdoğan'a: İç işlerimize karışma. (medya)
Erdoğan'dan Fransa'ya: Biz bu konularda Fransız'ız.
***
Eğitimli erkek de eşini dövüyor. (medya)
Aralarındaki fark; Eğitimlisi, iz bırakmayacak şekilde dövüyor. Eğitimsizi ise bunu başaramıyor, çünkü kültürsüzdür(!)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024