Mortgage konut edindirme sisteminin hikmetleri ballandıra ballandıra anlatılıyor. Fakat ülkemize uyarlanmasının nasıl sonuçlar vereceğini hep beraber göreceğiz. Hükümet uyguladığı ekonomik programdan hareketle, bu program içindeki her lokal programı hazır alma alışkanlığını sürdürüyor. Kendi uzmanlarımızın oluşturduğu bir konut edindirme sistemi yerine, armut piş ağzıma düş alışkanlığı. Bu sistemin dikkat çekmiş olduğumuz tehlikelerine değinenler de yok değil. Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince bakın neler diyor: "Mortgage Türkiye standartlarına uyarlanmalı, hatta adı da değiştirilmeli mortgage konut finansmanı olarak algılanmalı. Buna ipotekli konut kredisi denilmeli. Bir kişi borcunu ödeyemediğinde kredi konusu gayrimenkulun çok süratle tekrar satışının yapılıp el değiştirmesi ve finansmanın sürdürülmesi esastır. Aksi halde çok üzücü olaylar meydana gelir." Yani şunu demek istiyor Özince üstü kapalı: Başınıza bela alırsınız eğer dikkatli olmazsanız. Kredi kartı vakaları halka şunu öğretti ki, bankalar için en iyi müşteri borcunu zamanında ödemeyen müşteridir. Faizlerin yüzde 15 olduğu bir ülkede, kredi kartı borcunu bir yıl geciktiren bir kartzedenin katlanacağı ceza yüzde 70 civarında olmaktadır. Üstelik bu konudaki her türlü uyarıya rağmen, hükümetin bir düzeltme çabasına halen şahit olunmamıştır. Göreceksiniz mortgage olayında da aynısı olacak. Çünkü son üç yıldır, hiçbir yeni uygulamanın milletin lehine çalışmadığının tecrübesi içindeyiz. Her seferinde yeni kavramlar ortaya atılıyor. Kamuoyu tarafından algılanıncaya kadar iş işten geçmiş oluyor.Uygulamadaki en önemli meselelerden bir başkası, mortgage sisteminin sırtını dış finansmana dayayacak olması. Bankalarımızın dışarıdan borç alıp devlete sattığından hareketle bu sistemin de böyle işleyeceğini söylersek müneccimlik yapmış olmayız. Avrupa'da bu sistem uygulanırken ne kadarı dış finansmana dayalı yapılmıştır sorusunu daha soran olmadı. Bütün bunlara ek olarak kesin olan şey, Türkiye'nin 400 milyar dolara dayanan borçlarına mortgage sisteminin hatırı sayılır bir katkı yapacağı. Borçları hızla artan Türkiye'nin her geçen gün daha maliyetli borçlanabileceği. Derecelendirme kuruluşları ekonomimizi halen kırılgan olarak niteliyorlar.Son olarak faizlerin düşük olduğu iddialarını cevaplandıralım. Reel faizlerde bir azalma olmadıkça bu bir masaldır. Hükümet, Prof. Dr. Haydar Baş'ın, tamamen özgün Milli Ekonomi Modeli kapsamındaki, sıfır faizli konut sahibi olma projesini mi taklit etme peşinde. Başarısız olduklarında da, "bu projenin aslı budur, biz bu nedenle başaramadık" demeyi mi düşünüyor. Yaparlar...
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007